OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 13, 2005 00:00
AKP milletvekili Mustafa Çakır, Meclis-i Mebusan’ı kapatan Padişah 2. Abdülhamid’e TBMM Genel Kurul kürsüsünden övgüler yağdırdı.TBMM Genel Kurulu, haftanın son çalışma günü ilginç bir anmaya sahne oldu. Genel Kurul’da Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamit’in ölüm yıl dönümü dolayısıyla gündem dışı söz alan AKP Samsun milletvekili Mustafa Çakır, Abdülhamid’in yaşamını anlatan kronolojik bir konuşma yaptı. Türkiye’de ve dünyada hızla gelişen olayların arasında 2. Abdülhamid’in saygı ve rahmetle anılması gerektiğini dile getiren Çakır’ın konuşmasında yer alan bazı bölümler şöyle:ÜSTÜN ZEKA VE POLİTİK KABİLİYET "2. Abdülhamid zeki olmasına rağmen düşünce ve kanaatlerini açığa vurmak istemezdi, bunda içinde yaşadığı olaylar etkiliydi. Hafızası güçlüydü, en eski ve ayrıntı konuları bile rahatlıkla hatırlayabiliyordu. Şehzadeliği, sahip olduğu üstün zeka ve politik kabiliyeti sayesinde rahat bir ortamda geçmişti.2. Abdülhamid Osmanlı Devletini yönetmeye başladığı zaman büyük bir mali sıkıntı yaşanıyordu. 1854 ile 1874 yılları arasında alınmış dış borçların vadesi dolan yıllık anapara ve faiz ödemeleri devletin gelirlerinin yarısını aşmıştı. Dünyada büyük güçler arasında denge Avrupa lehine gelişmekteydi. Avrupa’da güçler arasında denge arayışı ve belirsizlik Osmanlı üzerindeki baskıyı artırmıştı. Bu durum, devlet adamları arasında gerilim ve ayrılıkçı eğilimlerin gelişmesine sebep olmuştu. 1875’te dış borç ödemelerini erteleme kararı dünyada tepkiyle karşılanmış, büyük ülkelerde Osmanlı Devletinin artık kurtulamayacağı inançları gelişmişti. II. Abdülhamid’in aşırıya kaçan kimselere güvenmeme duygusunun kaynağında, tahta çıkana kadar geçen şehzadelik süresinde yapmış olduğu derin gözlemlerinde kendi çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan yöneticiler olmuştur.2. ABDÜLHAMİD VE İSTİBDAT DEVRİ   V. Murad'ın yerine tahta geçen, II. Abdülhamid yurttaşların yönetime katılmalarını sağlayacak bir anayasa kabul ve ilan edeceğine söz vermişti. Nitekim tahta çıkar çıkmaz I. Meşrutiyeti ilan etti ve bir anayasa hazırlattı. Bu İlk Anayasa (Kanun-i Esasi) 23 Aralık 1876'da ilan edildi.Anayasa ilan edildikten kısa bir süre sonra 1877-1878 Osmanlı - Rus Savaşı başladı. Osmanlı orduları bu savaşta ağır bir yenilgiye uğradı. Mebuslar Meclisinde hükümet ağır eleştiriler aldı. Bu hezimetin sorumluları arandı. Bu tartışmalara kızan II. Abdülhamid Meclisi Mebusan'ı tatil etti.Böylece 30 yıl sürecek bir istibdat dönemi başlamış oldu. Bu 30 yıllık dönemde, Doğu Rumeli, Mısır, Girit gibi yerlerin yitirilmesini önleyemedi. Dış borçları ödemeye çalışan II. Abdülhamid alacaklı devletlerin "Düyun-i Umumiye" adı altında uluslarası bir örgüt kurarak devlet gelirlerine el atmalarını engelleyemedi. Bu arada İstanbul'un ve diğer illerin imar işleriyle ilgilendi, ayrıca batı esaslarına göre eğitim yapan pek çok okul kurdu. II. Abdülhamid'in açtığı okullarda yetişen yeni kuşak, ülkenin içerisinde bulunduğu durumu hoş karşılamıyor, istibdat yönetimi altında hiçbir gelişme sağlanamayacağını savunuyorlardı.Yeni düşünceleri paylaşan diğer aydınlarla buluşup gizli dernekler kuruyor ve mücadelesini yeraltında yürütmeye çalışıyorlardı. Bu aydınlara da Jön Türkler (Genç Türkler) deniyordu. Giderek bütün gizli dernekleri çatısı altında toplayan Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti kuruldu. Sonradan İttihat ve Terakki Cemiyeti adını aldı. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin asker üyeleri, 1908 yılının Temmuz ayında Saraya başkaldırdılar. Padişahın bu hareketi bastırma girişimleri sonuç vermedi. Sonunda II.Abdülhamid Meşrutiyeti yeniden ilan etti.
Seçimler yapıldı ve parlamento oluşturuldu.Ancak Meclis-i Mebusan'ın yetkilerinin sınırlı olması bir bunalıma yol açtı. Padişahın kışkırttığı gericiler meşrutiyete, yeni düşüncelere ve atılımlara karşı çıktılar. Kışkırtmalar sonucu İstanbul'da 31 Mart ayaklanması oldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin merkezi olan Selanik'ten gelen Hareket Ordusu ayaklanmayı bastırdı. II. Abdülhamid tahttan indirildi, Selanik'e gönderildi. Balkan Savaşı çıkınca, II. Abdülhamid İstanbul'a getirildi. 1918 yılında Beylerbeyi Sarayında öldü. Sultan Mahmud Türbesine gömüldü.Abdülhamid, diplomatik gelişmeleri yakından izlemek üzere, sarayda bir bilgi merkezi kurmuş, dış işlerini bizzat kendi eline almış Osmanlı devlet töresi ve 1876 Anayasasıyla getirdiği yeni düzen, yani, 1. Meşrutiyet, güç ve otoritesini içeride artırmıştı. İki defa topladığı Meclisi Mebusan, artan iç kargaşa ve dış baskılara karşın etkin önlem almak düşüncesiyle 1878’de süresiz tatil edilmiştir.Devraldığı 252 milyon altın borcun ödenebilmesi için 1881 yılında Düyunu Umumiye İdaresini kurmuştur. Tanzimat dönemi borçlarını ödeyebilmek için dışborç almaktan uzak durmaya ve tasarrufa önem vermiştir.Modern eğitim bu dönemde yerleşti ve bu arada devlet, eğitimdeki görevinin şuuruna vardı. Yeni mekteplere devletçe mali yardım, eğitim giderleri için vergi yoluyla kaynak temini, mektep yapma, öğretmen yetiştirme, öğretmen tayini, merkez ve taşra teşkilatının kurulması, darülfünun açılması, özellikle Anadolu’ya yönelik olması, eğitimde bilinçlenmenin güçlenmesini sağlamıştır.10 milyon kilometrekareye yakın imparatorluk hudutlarının korunabilmesi için, Batılı ülkelerle ve İslam ülkeleriyle dengeli ilişkiler geliştirilmesine önem vermiştir. Özellikle, askeri alanda Almanya’yla ilişkiler güçlenmiştir.TALİHSİZ 31 MART VAKASIGelişen dünyanın oluşturduğu baskı ve artan iç gerilim neticesinde, 23 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyetin ilanına karar vermiştir. Daha sonraki günler, sağlanmış olan hürriyetlerin ve idari yetkilerin doğru kullanılmaması neticesinde talihsiz 31 Mart Vakası meydana gelmiştir. 27 Nisan 1909’da toplanan Mebusan ve Ayan Meclisleri 2. Abdülhamit’in tahtan indirilmesine karar vermiş ve aynı günün gecesi, tahtan alınarak Selanik’te ikamete mecbur edilmiştir..."31 Mart (13 Nisan) 1909’da İstanbul’da başlayan ve gericilerin subaylara ve halka saldırıp katliama girişmesiyle süren olay içlerinde
Atatürk’ün de asker olarak bulunduÄŸu Osmanlı ordusunun Ä°stanbul’a giriÅŸiyle sona ermiÅŸti.Çakır, Abdülhamid’in dünyada sanayileÅŸme sonucu ortaya çıkan yeni güçler arasında devletini ayakta tutmaya ve öteki ülkelerle iyi iliÅŸkiler kurmaya önem verdiÄŸine iÅŸaret ederken, Abdülhamid’in bir imparatorluktan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluÅŸuna giden yolda fikirlerin oluÅŸmasına olanak saÄŸlayan kiÅŸi olduÄŸunu savundu.Â
button