1915’i bir gün açıkça tartışmanız gerekecek

Güncelleme Tarihi:

1915’i bir gün açıkça tartışmanız gerekecek
Oluşturulma Tarihi: Aralık 25, 2011 00:00

Ankara’da hükümet çevrelerinin ‘İyi Fransız’ lakabını taktığı AB Komisyonu’nun Türkiye Delegasyonu Başkanı Marc Pierini, beş yıllık görev süresinin ardından geçen cuma günü Ankara’ya veda etti. Türkiye ile AB arasında yaşanan pek çok krizin bir numaralı tanığı olan eski büyükelçi giderayak Fransız Parlamentosu’nun Ermeni soykırımını inkar edenlerin cezalandırılmasını öngören yasa teklifini onaylamasıyla çıkan toz dumandan kaçamadı ve bu konudaki görüşlerini açıkladı

Son 10 yılda Türkiye’deki gücün el değiştirdiğini gördük. İktidardaki siyasi parti üç seçimdir ve her seferinde oylarını artırarak tek parti hükümeti olmayı başardı. Yani eğer 10 yıl önce toplumun belli bir kesimi kendisinin siyaseten temsil edilmediğini düşündüyse, bu artık geçerli değil.
Hükümet üç seferdir iktidara gelerek modern Türkiye’nin tarihinin bir bölümünü yazdı. Tarihin yazılacak bir sonraki bölümü farklı siyasi partilerin bir araya gelerek farklı yaşam tarzlarının birlikte yaşamasını garanti altına alacak bir uzlaşmaya imza atması.
Demokrasilerde mesele rövanş meselesi değildir, mesele siyasette alternatif olabilme meselesidir. şimdi Türkiye’nin girdiği aşama, birlikte yaşama meselesinin nasıl düzenleneceği aşaması. Muhafazakâr kesim de, laik kesim de başka bir yere gitmeyecek. Zaten Türkiye’nin zenginliği de bu farklılıklar.

CUMHURBAŞKANI GÜL’ÜN ‘ZAVALLI AB’ YORUMU

Doğrudan bu açıklama üzerine bir yorum yapmak istemem. Ama Türk tarafında rahatsızlıklar birikince bazen çok sert tepkiler veriliyor. Genelde AB tarafı olarak bu tarz sert tepkilere yanıt vermedik. Kullanılan kelimelerin sertliğinden ziyade işler ne zaman yolunda gitmese Türklerin meselenin özünü bir anda unutma eğilimine şaşırıyorum.
Avrupa Birliği’nin bir mali krizden geçtiği ve bunu aşmak için geçen hafta bazı tedbirleri kabul ettiği bir gerçek. Ama Türkiye’de öyle şeyler yazılıp çizilip konuşuluyor ki sanki AB toptan iflas etti zannediliyor. AB’ye yönelik şiddetli tepkilere karşı şunu demek geçiyor içimden: “Bir dakika durun ve düşünün sizi 2023’e götürecek imkanlar ve teknoloji nerede diye...” Arap ülkelerine kurabiye ve yatak satıyorsunuz, güzel. Ama Türkiye’nin en büyük ticari ortağı hâlâ AB. Bu yıl Türkiye’ye giren doğrudan yabancı yatırımın yüzde 86’sı yine AB’den oldu. Türk ekonomisinin motor sektörleri AB ile el ele gelişiyor.

GENELKURMAY’DA KONUŞMA BİLE YAPTIM

Ordunun sivil yönetim ve denetime tabi olması konusuna elbette tüm ilerleme raporlarında yer verdik. Ancak bu konuda şahsen çok ketum olmaya çalıştım çünkü bunun Türkiye için ne kadar hassas bir konu olduğunu biliyorum. Evet, Türkiye’deki durum AB standartlarına daha yakın bir çizgiye doğru ilerliyor. Silahlı kuvvetlerle sivil işbirliğini öngören projelerimiz çerçevesinde Türk generallerle epey görüştüm. Sahil güvenlikle çalıştık, jandarmaya insan hakları eğitimi verdik. Bunların hepsi son derece hassas mevzulardı. Hatta şahsen Genelkurmay’da 100 kişilik bir gruba AB hedeflerini anlatma fırsatı buldum. Tabii bazı sorular da gelmedi değil. Birinci soru Kıbrıs, ikinci soru Kıbrıs, üçüncü soru yine Kıbrıs’tı...(gülüyor).

ONLAR GAZETECİ DEĞİL’ SÖYLEMİNİ KİMSE SATIN ALMAZ

Bütün davalarla ilgili yorum yapmak elbette çok güç çünkü dosyaların detaylarına hakim değiliz. Ancak şunu söyleyebilirim: Uluslararası kurumlara, ya da STK’lara, “Onlar gazetecilik faaliyetleri nedeniyle değil terörle mücadele kapsamında tutuklular” söylemi tutmaz, bunu kimseye satamazlar. Hep şunu söyledik; bu davaların içeriğiyle ilgili yorum yapamayız ama uzun tutukluluk sürelerine neden olan terörle mücadele yasasını ve basın yasasını değiştirin. Geçen pazar günü Reform İzleme Grubu toplantısında Türk hükümeti bu adımların atılacağı yönünde kendisini bağlayan açıklamalar yaptı. şimdi bekleyip görmek lazım.

BİZ DE GEÇMİŞİMİZLE YÜZLEŞTİK

Türkiye’de Ermeni meselesi konusunda son yıllardaki gelişmelerin AB içinde fazla da fark edilmediğini görüyorum. Birkaç yıl önce Bilgi Üniversitesi’ndeki konferans da, özür kampanyası da çok zorlu ve önemli adımlardı. Benim için önemli olan Türkiye ve Ermenistan halklarının bir diyalog süreci başlatmış olması. Diasporadan bahsetmiyorum. Elbette kaçınılmaz olarak 1915 olaylarının bir gün açıkça tartışılması gerekecek. Bugün yaşanan güçlüklerin Türk halkının o çalışmayı yapması konusunda cesaretini kırmamasını umut ediyorum. Biz de geçmişin hoş olmayan anılarıyla yüzleşmek için bilinçli bir süreçten geçtik. Ben çocukken, ki bu uzun zaman önceydi, memleketim Güney Fransa’da, üç savaş yaşadığımız Almanlar hakkında kullanılan sıfatları bugün söyleyemem bile. Bunları dinleyerek büyüdüm ve o gün baktığınızda bu nefret hiç bitmeyecek sanırdınız. Sonra lise çağına geldiğimde Fransa ve Almanya barış anlaşması imzalamıştı ve buna göre Fransa’daki liselerde seçmeli yabancı dil dersinin Almanca olması gerekiyordu. Beni liseye yazdırmak için okula giden babam buna inanamamış ve ıngilizce alabilmem için müdürle kavga etmişti. Uzlaşamadıkları için sonunda ıtalyanca öğrenmek zorunda kalmıştım. O tarihten 15 yıl sonra genç bir diplomat olarak AB ailesine katıldığımda ilk yurtdışı görevim Almanya’daydı.

TÜRK BÜYÜKELÇİYLE AYNI KAMYONU PAYLAŞTI

Pierini’nin kaderinde Ankara’daki görevi sırasında birlikte mesai yaptığı Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Selim Yenel ile bir süre daha yakın çalışmak var. Pierini, AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle’ye ‘özel danışman’ sıfatıyla Brüksel’e dönüyor. Büyükelçi Selim Yenel ise Türkiye’nin AB Daimi Temsilcisi koltuğuna oturmak üzere Brüksel’e gidiyor. Bu tesadüf üzerine iki diplomat anlaşıp eşyalarını göndermek için ortak bir TIR kamyonu tutmuş. Ancak Pierini eşyalarını tekrar toplayıp altı ay sonra Türkiye’ye geri getirebilir. Nisan ayı sonunda AB Komisyonu’ndan emekliye ayrılacak Pierini, bazı Türk üniversiteleri ve düşünce kuruluşlarının tekliflerini değerlendirme aşamasında olduğunu gizlemiyor.

TÜRKİYE’DEKİ ENLERİ

* EN SEVDİĞİ YEMEK: Hamsiköy sütlacı.
* EN SEVDİĞİ MÜZİSYEN: Çok var ama kişisel olarak tanıdığı Fazıl Say ile Mercan Dede’nin yeri ayrı
* EN ÇOK ÖZLEYECEĞİ ŞEY: Ankara’nın kaldırımları. Şöyle açıklıyor: “Normalde bir kaldırım trafikle binalar arasında yayaların yürüyeceği düz yoldur. Buradaysa kaldırım kendi içinde başka bir dünya, hangi noktasında karşınıza ne çıkacak bilemiyorsunuz. Tam bir macera.”
* TÜRKLERİN KENDİSİNE EN ÇOK SORDUĞU SORU: Kıbrıs. Şöyle açıklıyor: “Türkler Annan planı referandumunda hayır diyen Güney Kıbrıs’ın AB’ye üye olmasını unutamadı. Bu konudaki öfke vize sorunlarından bile önde geliyor.”
* HİÇ GÖRMEK İSTEMEDİĞİ ŞEY: Ankara ya da Brüksel’in müzakereleri duygusal bir nedenle kopartması.
* TÜRKÇE ÖĞRENEMEMESİNİN NEDENİ: Türkçe dersleri için ayırdığı cuma öğleden sonraları hep çalışmak zorunda kalması. Şöyle diyor: “Türk hükümeti sağ olsun, hiç boş bırakmadı. Türkçem 100 kelimeyi aşamadı.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!