Oluşturulma Tarihi: Mart 04, 2002 00:00
AVRUPA Birliği (AB) Komisyonu Türkiye Temsilcisi Karen Fogg, sonunda Türkiye'yi iki cepheye böldü!..Elektronik postaları yayınlandığı için ‘‘haberleşme hürriyeti tecavüze uğramış mazlum’’ olan Fogg'la görüşme aralığı sık bulunanlara yönelen eleştiri, işi ‘‘AB taraftarları, AB karşıtları’’ noktasına kadar götürdü.Bu cepheleşmeyi ‘‘nefesi kuvvetli büyüklerim’’e bırakıp, hazır kendisi gündemdeyken Karen Fogg'a unuttuğu bir imzayı hatırlatacağım.AB'nin aday ülkelere de destek sağladığı değişik fonları var. Sağlam projesini götüren, AB'nin çeşitli fonlarından destek sağlayabiliyor.Bunu bilen Yılmaz Argüden başkanlığındaki Kalite Derneği (Kal-Der), 1997 yılından itibaren AB ve AB MEDA Fonu temsilcileriyle görüşmelere başladı.Sonuçta, ‘‘Support for the Quality Infrastructure of Turkey’’ (Türkiye'nin Kalite Altyapısına Destek Projesi) geliştirildi. 2000'de ise AB ile yapılacak anlaşmanın taslağı iki taraf için uygun hale getirildi.2001'in Nisan ayında Ankara'da AB Komisyonu Türkiye Temsilcisi Karen Fogg ve Kal-Der Başkanı Yılmaz Argüden anlaşmaya imza attı.5 yıllık bir süreyi kapsayan anlaşmaya göre, Kal-Der'in patronajında AB'den Türkiye'ye ‘‘kalite altyapısı’’ için 13 milyon Euro hibe edilecekti.Gelecek 13 milyon Euro'nun kullanımı için AB, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Kal-Der'in temsilcilerinden bir yönetimle oluşturulacak, Ankara'da bu iş için bir ofis açılacaktı.Kal-Der, AB'den alacağı hibeyi çalışma ortamında kaliteyi yükseltmek, bunu ürün ve hizmetlerine yansıtmak isteyen kuruluşlara kullandıracaktı. Türk sanayi bu kaynakla AB normlarıyla çalışır noktaya gelecekti.Projenin başlaması için, yani Türkiye'ye 13 milyon Euro'nun gönderilmesi için AB'nin dışarda bir yüklenici kuruluşla anlaşması gerekiyordu.2001 Nisan'ından bugüne bir yıla yakın zaman geçti. AB'den ‘‘tık’’ yok.Kal-Der, işi hızlandırmak için başta Karen Fogg olmak üzere sık sık AB temsilcilerinin kapısını çalıyor. Ama, 13 milyon Euro'nun ucu görünmüyor.Karen Hanım attığı imzayı unutuyor, siyasi arenada gezinip duruyor.Türk özel sektörü AB'den beklediği ‘‘kalite kıvılcımı’’na bir türlü kavuşamıyor.Taşeron arpalıklar doğuyorGEÇENLERDE kamuya ait büyük bir şirket, alacağı önemli hizmet için ihale açtı. İhale bittikten sonra elime, şartnamesi geçti. Şartnamede en çok dikkatimi çeken bölüm, ihaleyi alan taşeron şirketin çalıştıracağı personelle ilgili ayrıntılardı. Bunlardan bir bölümü şöyle:Bizim eğitilmiş personelimiz var. İstihdam edeceğiniz personelin yüzde 25'i, bizim eğitilmiş personelimizden oluşacak.Çalışma programının yapılması, personelin sevk ve idaresi, işe devam durumunun takibi, çalışma şeklinin değerlendirilmesi, bizim ekiplerimizce yapılacak.Sözünü ettiğimiz yüzde 25'lik bölümdeki personel, bizim servislerimizden ücretsiz yararlanacak. Ücretsiz eğitime alınacak.Bu ekibe gerekli iş elbisesi ve koruyucu malzeme bizim tarafımızdan verilecek.Vardiya saatleri içerisinde yine söz konusu personele ücretsiz bir öğün
yemek verilecek.Sözleşme süresince Hükümet tarafından brüt asgari ücrete yapılan her artışta, taşeron istihdam ettiği işçiye ödemekte olduğu aylık brüt ücreti asgari ücretteki artış oranı kadar artıracak.Taşeronun çalıştıracağı personelle ilgili ayrıntılar uzayıp gidiyor.En çarpıcı bölümleri, personelin yüzde 25'inin ana kurumdan kaydırılması ve ücretlere ana kurumun müdahale etmesi. Üstelik ana kurum, neredeyse söz konusu çalışanları kendi elemanı gibi görüyor.Taşeron, işi kapabilmek için bütün şartları kabul ediyor.Yani, şimdi de ‘‘taşeron arpalık’’lar doğuyor.
button