OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 17, 2003 00:00
Ä°stanbul'da önceki gün ölen emekli Org. Faik Türün, 12 Mart'ın sembol isimlerinden biriydi. Adı, ünlü iÅŸkence merkezi Ziverbey Köşkü’yle birlikte anılan Türün'ün tüm yaÅŸamı askeri okullarda geçti. Ä°ÅŸte Faik Türün'ün ilginç yaÅŸam öyküsü.‘‘Günlerden bir gün sabahın erken saatlerinde bir siyah araba Basınköy'deki alt kat dairesinin önünde durmuÅŸ ve beni alıp götürmüştü. Nereye götürüldüğümden kimsenin haberi yoktu. Suçum neydi, ne yapmıştım, hangi maddeyle suçlanıyordum, kimsenin bildiÄŸi yoktu. Org. Faik Türün Ä°stanbul Sıkıyönetim Komutanı olmuÅŸtu ve kendince sol bellediÄŸi yazar, çizer, doçent, profesör, hani neredeyse tüm Ä°stanbul entelektüellerini toplayıvermek derdine düşmüştü.’’Çetin Altan, önceki gün 90 yaşında ölen emekli orgeneral Faik Türün'ü bu sözlerle hatırlıyordu. Aslında sadece Çetin Altan deÄŸil, Ä°lhan Selçuk'tan Åžiar Yalçın'a, Çetin Özek'ten Nihat Sargın'a, Azra Erhat'tan Sabahattin EyüboÄŸlu'na, Turhan Selçuk'tan Mümtaz Soysal'a Selimiye veya Ziverbey'e yolu düşenlerin hemen hepsi benzer sıfatlarla anacaklardı Faik Türün'ü.Faik Türün, 17 Ekim 1913'te, yoksul bir ailenin çocuÄŸu olarak Bursa'da dünyaya geldi. Ailesinin maddi durumunun elveriÅŸsizliÄŸi yüzünden Bursa içinde veya dışında normal bir okulda okumasına imkán yoktu. Hele Ä°stanbul'un adı bile geçmemekteydi etrafta. Bu nedenle, çevredeki en yakın ve en masrafsız okula, o zamanki adıyla Bursa Işıklar Askeri Okulu'na yatılı olarak yerleÅŸtirilmesi ÅŸaşırtıcı deÄŸildi. Åžaşırtıcı olan, okuma yazmayı bile askeri okulda öğrenen Türün'ün, ömrünün geri kalan yıllarında da sivil bir okulla hemen hiç temasının olmamasıydı. Bu nedenle, ilkokuluna girip lisesinden mezun olduÄŸu askeri okul belirleyecektir kiÅŸiliÄŸini Faik Türün'ün. Liseden sonra devam ettiÄŸi Harbiye (1933) ve Harbiye'den sonra hiç ara vermeden kapısını çaldığı Harp Akademisi’nden (1942) mezun olan Türün, Türkiye ölçülerinde ‘‘iyi bir asker’’dir artık. KORE KAHRAMANIGenç bir kurmay olarak katıldığı Kore Savaşı ve burada geçirdiÄŸi iki yıl, Faik Türün'ü somut bir biçimde ‘‘öteki’’yle yüz yüze getirecektir. O yıllarda Türkiye için belirlenmiÅŸ düşman tektir zaten: ‘‘Komünizm ve komünistler.’’Üstelik bu artık öyle slogan düzeyinde kalan bir ÅŸey de deÄŸildir. Komünistler, düşman olarak karşısındadır ve bu her anlamda bir ölüm-kalım mücadelesidir. ‘‘İyi asker’’ sıfatının yanına ‘‘komünist düşmanı’’nı da ekleyen Faik Türün, Amerikalılar tarafından ‘‘gümüş yıldız’’ niÅŸanıyla ödüllendirilecektir. Ancak, Kore'de edindiÄŸi deneyim, asıl 12 Mart döneminde iÅŸine yarayacaktır Faik Türün'ün. ‘‘Memleketin altını üstüne getirenler, devletin temeline dinamit koyanlar, masum beyinleri komünist ideolojiyle ÅŸartlandıranlar’’ Türün'ün lûgatinde ‘‘vatan haini’’nden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Faik Türün, Selimiye Kışlası'nda ve Ziverbey Köşkü'nde iÅŸte bu motiflerle hareket eder. Cumhuriyet gazetesi baÅŸyazarı Ä°lhan Selçuk'un belirttiÄŸi gibi, ‘‘Birinci Ordu'nun bulunduÄŸu Ä°stanbul bölgesinde Faik Türün, kendi yetkilerini kullanarak özel operasyonlar yaptırabiliyordu. Ä°nsanlar tutuklanmaya, gözaltına alınmaya, kovuÅŸturulmaya baÅŸlandı, davalar birbirini izledi. 12 Mart Dönemi'nde Ziverbey'de bir iÅŸkence merkezi kuruldu.’’‘HER ÅžEY VATAN İÇİN’Siyasi tarihe geçen bu ünlü köşkte iÅŸkence görenlerden birisi olan Ä°lhan Selçuk, dönemin Tercüman gazetesinde Nazlı Ilıcak'la aralarında polemik konusu olan ifadelerinde de dile getirmiÅŸti bunu. Daha doÄŸrusu, ifadesini iÅŸkencecilerin istediÄŸi gibi vermiÅŸ, ama araya, akrostiÅŸ yöntemiyle iÅŸkence ve baskı altında olduÄŸunu bildiren mesajlar da sıkıştırabilmiÅŸti. Ve iÅŸin ilginç yanı, Selçuk'un akrostiÅŸ dolu ifadeleri, Tercüman gazetesinde Nazlı Ilıcak imzasıyla içindeki sır bilinmeden yayımlanmıştı. Ä°lhan Selçuk, bu yayınlar bittikten sonra ifadelerdeki akrostiÅŸle iÅŸkence ve baskıyı kanıtlamıştı.Faik Türün ise emekli olduktan sonra, iÅŸkence iddialarının ayyuka çıkması üzerine, o zamanlar Hürriyet'te çalışan Cüneyt Arcayürek'in sorularını cevaplandıracak (7 Åžubat 1979) ve olup bitenlerin hiç deÄŸilse bir bölümünü itiraf etmek zorunda kalacaktır. Ancak, gerekçesi de, yetiÅŸme ÅŸartlarının bütün mantığını ortaya serecek kadar nettir: ‘‘Ne yaptıysak vatan için yaptık...’’Bu iddia, kimileri tarafından bir ölçüye kadar mazur görülebilirdi belki ama arkasından da ‘‘demokrasi için mücadele ettiÄŸini’’ söyleyebilme cesaretini bulacaktır kendisinde Faik Türün. Åžu sözleri ise tarihi bir vesika olarak kalacaktır gazete arÅŸivlerinde: ‘‘Dün ne olduysa ve yapıldıysa (iÅŸkence olarak), bugün de onlar olmuÅŸtur. Biz yeni bir metod tatbik etmedik.’’Â
button