Güncelleme Tarihi:
Mahkeme, işkence iddiası yönünden, bireysel başvuru hakkının tanındığı 2012’den önceki şikayetleri inceleyemeyeceğini belirtti. Mahkeme, savcılık soruşturmasının, “Keyfilikten uzak ve gerekçeleri belirtilmek suretiyle” yapıldığını ve bireysel başvurunun, “Açıkça dayanaktan yoksun olduğunu” savundu. Ceren Ailesi’nin avukatı Hüseyin Aygün, dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) götüreceğini belirtiyor.
12 Eylül’den sonra yakalama kararı çıkarılan Ceren, 6 Ekim 1981’de Adana Askeri Savcılığı’na teslim oldu. Hakkındaki suçlama; “İki bildiri dağıtmak” ve “Lisede İstiklal Marşı’nı okumamak”tı. 24 yaşındaki Ceren, 12 Ekim’de alınan ifadesinde, “İşkenceden korktuğum için Maraş’a gidip teslim olmadım. Adana Sıkıyönetim Askeri Savcılığı’na teslim olmayı yeğledim. Bana isnat edilen örgüte girmek, pankart asmak suçunu işlemedim” dedi.
Bu ifadeye rağmen Kahramanmaraş’a gönderildiği 21 Ekim’de sorgu merkezi olarak kullanılan Eğitim Enstitüsü’nde işkencede öldürüldüğü, aynı yıl Afşin’de yakalanan Yürek, Fehmi Özarslan ve Cennet Değirmenci’nin de aynı akıbete uğradığı savunuluyor. Bu ölümler hakkında 2010 yılında soruşturma açıldı. Aynı çerçevede, Yürek’in Tunceli’nin Ovacık ilçesindeki mezarı açılarak, cesedi incelendi. 2015 yılında “zamanaşımı” nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Ceren Ailesi’nin avukatı Hüseyin Aygün, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.
EKSİK SORUŞTURMA YOKMUŞ
Anayasa Mahkemesi’nin 30 Mayıs’taki kararında mahkemenin, bireysel başvuru hakkının tanındığı 23 Eylül 2012’den itibaren kesinleşmiş işlem ve kararlar aleyhine yapılan başvuruları inceleyebileceği ve bu yetkinin geriye yürür şekilde uygulanamayacağı kaydedildi. Ceren’in 12 Eylül’de öldürülmesinin zaman bakımından mahkemenin yetkisi dışında kaldığı ifade edildi.Ceren ile ilgili adli soruşturmada otuz yıllık zamanaşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar verildiği, karara itirazın reddedildiği vurgulandı.
Başvurucuların, soruşturmanın yetersiz ve mahkeme kararının da hukuka aykırı olduğu iddiası reddedilerek, şöyle denildi:
“Soruşturmanın yetersiz olduğu, mahkeme kararlarının da somut kanıtlarla çelişecek ve açıkça hukuka aykırılık oluşturacak şekilde gerekçesiz ve keyfi olduğundan söz edilemeyeceği gibi, bu konuda ihmali bir davranış veya yetkililere yüklenebilecek bir eksikliğin de saptanmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla cezai soruşturmanın etkisiz olduğuna ilişkin bir sonuca varılmasını gerektirecek bir husus tespit edilememiştir. Karar nedeniyle başvurucunun maddi ve manevi varlığı hakkına yönelik açık bir ihlal tespit edilmediğinden başvurunun, ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.”
Başvuru; işkence iddiaları yönünden zaman bakımdan yetkisizlik, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar yönünden de açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle reddedildi. Yürek Ailesi’nin yaptığı başvuru da aynı gerekçeyle reddedildi. Yürek’in ağabeyi Mehmet Yürek, 36 yıldır kardeşinin davasını takip ettiğini belirterek “Peki, benim kardeşimi kim işkenceyle öldürdü? Bunu kim bulacak, kim yargılayacak? Bu soruların muhatabı bu ülkede kim?” diye sordu.