Güncelleme Tarihi:
Şahane Kadın lakaplı Sevim Çağlayan'ın 44. sanat yılı, geçtiğimiz günlerde Pera Palas'ta kutlandı. Kutlama dediysek, halen akitli sanatçısı olduğu TRT Radyosu'nun düzenlediği bir gece değil bu. Sevim Hanım benzer organizasyonları hemen her sene bizzat kendisi düzenliyor; davetiyeleri hazırlıyor, konukları davet ediyor, gelenlerle kutlama yapılıyor.
Marilyn Monroe'nun bir kalem altı kabul edilen Jayne Mansfield gibi transparan giysiler giyip istiridye kabuğundan sahneye çıkan, açık sahne giysileri yüzünden karakolluk olan, aralarında dönemin TBMM Başkanı Refik Koraltan, Altaylı futbolcu Necdet Tunca gibi ünlü isimlerin de olduğu, kimi resmi, kimi imam nikahlı tam 13 erkekle evlenen, kısaca zamanında şanı şöhreti dibine kadar yaşayan Sevim Çağlayan, şimdi Küçükçekmece'deki evinde tek başına yaşıyor. 65 yaşında; günlerini bazen yalnız bazen de Sivaslı komşusu Yeter Hanım'la televizyon seyrederek geçiriyor. Bir de bir sonraki ‘‘sanat yılı kutlamasını’’ planlayarak.
Bundan 20-30 sene sonra, çocuklarının sanal muhabbetlerinden fırsat bulan anneler, onlara şöyle hikayeler anlatacak: ‘‘Bizim zamanımızda bir Hülya Avşar vardı. İnanır mısınız, attığı her adımda peşinde bir gazeteci sürüsü olurdu. Her yaptığı olaydı. Hatta kısır mı değil mi tartışmalarından sonra ilk çocuğuna hamile kalınca, daha da popüler oldu. Hamileliğinin 8. ayına kadar televizyon programı yaptı. Çok rahat kadındı. O zamanlar silikon modası vardı. Programına çağırdığı konukların, gerçek mi değil mi diye memelerini ellerdi...’’
Bugün otuz yaşın altında olanlar, Sevim Çağlayan'ı, böylesi nostaljik sohbetlerden tanıyorlar. Tahmin edersiniz ki, onlardan da artık çok fazla yapılmıyor. Ama bu durum, şu sorunun yanıtı merak etmeme engel değil: Bundan 30 sene önce insanlar nasıl eğleniyorlardı?
ONİKİ YAŞINDA EVLENDİ
Herhangi bir gazeteyi açtığımızda karşımıza çıkan tam sayfalık film ilanlarının yerinde gazino ilanları var, 1950'lerin sonları ve 60'lar boyunca. Assolistlerin şaşaalı cümlelerle betimlendiği, ‘‘hanımefendi’’ mi, ‘‘sıcacık’’ mı, ‘‘şahane’’ mi olduklarının mutlaka belirtildiği, isimlerin ‘‘önemi’’ azaldıkça puntoların da küçüldüğü ilanlar. Sevim Çağlayan adı işte bu ilanlarda, TRT Ankara Radyosu'ndan istifa edip sahnelere geçtiği 1959'dan itibaren büyük puntolarla yazıldı.
Esas adı Sevim Sivrikaya. 1934 Konya doğumlu. Babası üst düzey polis, annesi ev hanımı. Sevim 18 kardeşin en sonuncusu, ama ilk onbeş kardeş daha bebekken ölür. 12 yaşında çok zengin ve kendisinden hayli büyük bir avukatla evlendirilir. Çok küçük olduğu için bu evlilikten birşey anlamadığını söylüyor. Bu yüzden 12 artı bir kere evlendim diyor. 4 sene sonra boşanıp Ankara Radyosu'nun sınavlarına girer, kazanır. Ancak yaşı tutmadığı için iki sene kadro bekler. Tam dokuz yıl radyoda çalışır, ta ki en sevdiği ve 12 yıl evli kaldığı eşi Yılmaz Gündüz tarafından sahneye teşvik edilene kadar: ‘‘Ben sahneyi filan istemiyordum aslında. Yılmaz'la yeni evlenmiştik. Sevim, dedi. Biz bir geçim şekli seçmek zorundayız. Senin sahneye çıkman şart. Ben de istifamı verip İstanbul'daki Casablanca Gazinosu ile anlaştım.’’ Yılmaz Gündüz, karısının menajeri gibidir. Sahnelere bir yenilik getirmek gerektiğini, yalnızca kulağa değil göze de hitap etmenin önemini söyleyen hep odur.
Sevim Çağlayan, 1959 yılında sahnelere çıktığı günden itibaren olay olur. Ankara Göl Gazinosu'nda, istiridye kabuğundan sahneye çıktığında, üzerinde, vücudunun yalnızca kapatılması şart olan yerlerini kapatan transparan bir kostüm vardır. Bu kostüm yüzünden hem gazino kapatılır hem de Çağlayan, halkı tahrik ettiği gerekçesiyle karakolluk olur.
En parlak dönemi 1960-1965 arasıdır. Övündüğü özelliği ise solist altı çalışmaması: ‘‘İcabında evde peynir ekmek yedim, ama kariyerimi düşürmedim. Rahmetli Zeki Müren bile, bir tek sen benim altımda çalışmadın derdi.’’
ŞAHANE ANANDIR
Şahane Kadın lakabının hikayesi ilginç: ‘‘Bir gün bir telefon geldi. Bir hayranım, ‘Şahane Hanım'la görüşebilir miyim' dedi. Ben de sinirlendim, ‘şahane senin anandır' deyip kapattım. Eşim Yılmaz Gündüz de, ‘neden kızıyorsun, ne kadar güzel bir isim, bundan sonra senin adın Şahane Kadın olsun' dedi. Şimdi de Şahane Kadın demezlerse sinirleniyorum.’’
1965'te Türkiye sahnelerinden ayrılır, oğlunu okutmak üzere Almanya'ya gider. Oralarda 10 sene çalışır. Yurtdışı yıllarından sonra eski rüzgarı bulamaz ve yavaş yavaş şöhretten uzaklaşır. İki oğlu olur, ancak şu anda ikisiyle de görüşmüyor, arayıp sormadıklarını söylüyor. Magic Life oteller zincirinin sahibi Dr. Atilla Kınay'ı hakiki oğlu bellemiş, onu çok seviyor.
Devlet adamlarıyla, futbolcularla, basketçilerle, şan şöhret parayla geçen bir yaşamdan geriye ne kaldı deyip hüzünlenmiyor Sevim Çağlayan. Ama yanımıza gelmeden önce uzun uzun hazırlanmasından, yüzündeki sahne makyajını andıran ağır boyadan, objektif karşısında verdiği pozlardan, bir zamanların Şahane Kadın'ı olduğunu anlamak zor değil.
Röportaj bittiğinde ben teybi kapatmaya yeltenirken, sanki kameraya konuşuyormuş gibi afili bir kapanış yapıyor. Ben de aynen yazıyorum: ‘‘Efendim çok teşekkür ederim Zeynep'çiğim. Alakanız beni son derece mütehassis etti. Gerek Hürriyet Gazetesi yöneticilerine, sahiplerine, gerekse sizin gibi değerli genç gazeteci yavrularıma alaka gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Çünkü sizler bizlere eğer veriyorsunuz ki, kendi yarınınızı hazırlıyorsunuz. Sağolun. Bütün dostlara selamlar.’’
Bugün sayfa sayfa yayınlanan film ilanlarının yerinde gazino ilanları varmış o yıllarda. 1969'da, Gaskonyalı Gazinosu'nda, gerçek insan saçından yapılmış kostümüyle ‘‘Saç Devri’’ adlı bir program yapıyor Çağlayan (solda). Kedilerle arası her zaman çok iyi oldu. Küçükçekmece'den önce oturduğu Ataköy'de bahçede beslediği kırka yakın kedisi vardı. Çağlayan, komşuların kedilerden rahatsız olduklarını ve bir kısmının zehirlendiğini anlatırken ağlıyor. Şimdi bütün sevgisini evdeki Mercan'a vermiş.
Üç kız kardeşin en küçüğü. 13 yaşında ablası Türkan ve eniştesi Ekrem Yücel'le, eniştesinin askerlik yaptığı Çekmece'de bir kır hatırası.
Kadınlar matinesini ben başlattım diyor, Şahane Kadın. Matinenin kadın kadına ortamından sonra, suare vakti geldiğinde, sahnenin kuralları değişiyor. Orada yalnız kulağa değil, gözlere de hitap ediliyor.
1970'lerin başında Günaydın Gazetesi'nde yayınlanan ‘‘Killing’’ fotoromanı kısa sürede fenomene dönüşür. Yeşilçam bu fırsatı değerlendirmekte gecikmez ve bir sürü iskeletli film çeker. Sevim Çağlayan işte bu filmlerden birinde.
Sevim Çağlayan dördü resmi dokuzu imam nikahlı olmak üzere 13 kere evlendi. Eşlerinin hepsini de ayrı ayrı sevdiği için bu sayfada hiçbirinin fotoğrafı yok. Adnan Şenses'in damat olduğu bu fotoğraf ise, Çağlayan'ın, Reşat Kulüp'te yapılan 35. sanat yılı kutlamasındaki bir şaka yalnızca.
‘‘En çıplak halim bu’’ diyor Sevim Çağlayan. Zaman zaman gazetelerde yayınlanan üstsüz fotoğraflarının, bir zamanlar ona aşık olan bir gazetecinin fotomontaj hilesi olduğunu söylüyor.