11 Eylül sonunda beyazperdede

Güncelleme Tarihi:

11 Eylül sonunda beyazperdede
Oluşturulma Tarihi: Eylül 04, 2006 10:02

Uçuş 93 (United 93), Amerikan topraklarında bugüne kadar gerçekleştirilmiş en büyük terör saldırısının 5. yıldönümünde sinemalarımıza gelen ilk 11 Eylül filmi. İkiz kulelere çarpan uçaklarla aynı gün kaçırılan ve Beyaz Saray’a düşürülmesi planlanan United Airlines’a ait 93 sefer sayılı uçakta ve kontrol kulelerinde yaşananları tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Gerçek zamanda geçen yapımın kadrosunda bilinen oyuncuların olmaması ve Paul Greengrass’in tarafsız anlatımı filme belgesel havası vermiş. Uçuş 93, son yıllarda izlediğimiz en etkileyici filmlerden.

Haberin Devamı

UÇUŞ 93

11 Eylül sonunda beyazperdede

UNITED 93
Yön: Paul Greengrass
Oyn: Opal Alladin, Erich Redman, Ben Sliney
Tür: Dram-Gerilim
Süre: 91 dk.

11 Eylül’ün ardından tam 5 yıl geçmiş.

Ama yaşananlar daha dün gibi aklımızda.

Bunun nedeni bitip tükenmeyen, azalmayan terör korkusu belki.

Belki de televizyonların çeşitli bahanelerle uçakların ikiz kulelere çarptığı anı tekrar tekrar ekranlara getirmesi.

Tüm dünya için bir dönüm noktası olan 11 Eylül olaylarının 5 yıl boyunca beyazperdeye, bir kaç belgesel hariç, hiç yansımamış olmasının nedeni konunun hassasiyeti ve Amerika’nın henüz bu acı olayla yüzleşmeye hazır olmamasıydı.

Haberin Devamı

OLIVER STONE’DAN ÖNCE DAVRANDI

5 yıl içinde saldırılarla ilgili en önemli sinema olayı 11 yönetmenin kendi açılarından bakarak çizdikleri 11 Eylül portlerinden oluşan ‘11’09’01-September 11’ olmuştu.

Ken Loach, Sean Pean, Alejandro Gonzales Inarritu ve Claude Lelouch gibi yönetmenlerin kısalarından oluşan bu filmden sonra aynı dönemde vizyona gireceğini söylenen iki film haberi geldi.

Bir tarafta Paul Greengrass’in Uçuş 93 (United 93), diğer yanda ise Oliver Stone’un Dünya Ticaret Merkezi (World Trade Center) filmleri vardı.

Kimi çevrelerce olaya ticari yönden yaklaşmakla suçlanan Oliver Stone, Nicolas Cage gibi ünlü bir aktörü başrole koyduğu filminde, yaşanan dramı 11 Eylül günü İkiz Kuleler’de mahsur kalan iki polisin üzerinden gözler önüne sermeyi seçti.

Bu hafta sinemalarımıza gelen Uçuş 93’te ise Paul Greengrass, 11 Eylül’ün gözardı edilmiş o dördüncü uçağında olan biteni, adı sanı duyulmamış oyuncular eşliğinde işliyor.

Toplumsal konuları perdeye aktarmakta ustalığını kanıtlamış ünlü yazar yönetmen, 11 Eylül’e de yine farklı bir pencereden bakıyor.

HAVAALANLARINDAKİ SON OLAYLARI SEZMİŞ GİBİ

Greengrass belli ki, o gün korkunun, terörün, yüzünü uçak şeklinde gösterdiğine inanmış. Uçağın içinde yaşananların yanısıra, Amerika’nın çeşitli eyaletlerindeki hava kontrol kulelerinde yaşananları da gözler önüne sermeyi tercih etmiş.

Haberin Devamı

Film, yolcuların ve teröristlerin havaalanına gelişleri ve güvenlik kontrolünden geçişleriyle başlıyor.

Uzun uzun gösterilen bu sahnelerle belli ki bu kontrollerin yetersizliğini ve anlamsızlığını eleştiriyor Paul Greengrass.

11 Eylül sonrası daha da arttırılan güvenlik önlemlerine rağmen bir süre önce İngiltere havaalanlarında yaşanan terör korkusu da Greengrass’in bu gözlemi doğrular gibi zaten.

KONTROL KULELERİNİN DURUMU İÇLER ACISI

11 Eylül sonunda beyazperdede

Teröristler ve yolcular uçağa yerleştikten sonra film, uçağın içine ve hava kontrol kulelerine odaklanıyor.

United 93’ün yolcularının ve mürettebatının teröristlerin niyetini anlaması bildiğiniz gibi yakınlarıyla yaptıkları telefon konuşmaları sayesinde olmuştu.

Haberin Devamı

Filmde bu konuşmalar son derece gerçekçi bir şekilde yansıyor perdeye. Birkaçı hariç kimsenin panik yapmaması, yakınlarıyla ağlayıp, zırlamadan vedalaşmaları daha da bir etkiliyor izleyiciyi.

Greengrass ağlak bir film çekmemiş, aşırı dramatizasyondan kaçınmış.

Ailelerin sürekli çocuklarından bahsettiği bölümlerde bir duygu sömürüsü söz konusu gibi. Ama genel resme bakıldığında bunu rahatlıkla mazur görebilir izleyici.

Kontrol kulelerindeki durum ise içler acısı. Nereden hangi uçağın kalktığının, nereye yönlendiğinin farkında değiller. İkiz kulelere uçaklar çarpmaya başladığında onlar da bizler gibi olayları şaşkınlık içinde seyrediyorlar.

Anlaşılan o ki uçaklar, kule ve askeri birlikler arasındaki iletişim eksikliği, ne olduğunu anlamakta çektikleri güçlük, harekete geçilmesini geciktirmiş.

Haberin Devamı

Uçaktaki yolcular, hükümet, ordu ve havaalanlardaki kontrol kulelerinden daha becerikli ve cesur davranıyorlar.

İkiz kulelere çarpan uçağın United 93 olmadığının sonradan öğrenilmesi, gerektiği anda otoritelere ulaşılamaması şaşırtıyor bizleri.

Paul Greengrass’ın filmi sayesinde Amerika’yı, teknoloji ve güvenlik konularında gözümüzde fazla büyüttüğümüzü anlıyoruz.

Şimdi nasıl bilemiyoruz, ama 2001 yılında ülkede ciddi anlamda iletişim ve güvenlik problemi varmış.

YÖNETMENİN SEÇİMLERİ YERİNDE

Paul Greengrass’in Uçuş 93’ü bilmediğimiz, yeni bir şey söylemiyor aslında. O gün yaşananları hiç bir yorum katmadan, olduğu gibi perdeye aktarmakla yetiniyor.

Haberin Devamı

Ama zaten olayın kendisi o kadar  dramatik ki, bir ekleme yapmaya da gerek kalmamış.

Yönetmen olayları aşırı dramatize etse, kendinden bir şeyler eklese kesinlikle sakil duracak film yalınlığı sayesinde heyecan içinde izleniyor.

Sanki film seyreder gibi değil, o günkü olayları birebir yaşıyor gibi oluyor insan.

11 Eylül sonunda beyazperdede

Paul Greengrass, filmine ünlü oyuncu dahil etmeyerek de amaçladığı etkiyi ve yarı belgesel havasını yaratmayı başarmış üstelik. Yolcuların korku içindeki ruh hallerini çok iyi veren bu tanınmamış oyunculara senaryo vermemiş ve belli olay örgüsü içinde doğaçlama davranmalarını istemiş.

Bu, duruma son derece uygun bir seçim, çünkü o gün uçakta neler yaşandığı bilinmiyor. Eldeki veriler ise sadece yolcuların yerdeki yakınlarıyla yapılan telefon konuşmalarından ibaret.

 HOSTES ROLÜNDE BİLE GERÇEK HOSTES VAR

Greengrass’in ünlü oyuncu kullanmamasının getirdiği bir başka fayda da bizlerin bu sayede filmdeki kimseye özel bir yakınlık hissetmiyor olması. Belli kişilere odaklanılmadığı zaman olayın kendisine rahatça konsantre olabiliyoruz.

90 dakikalık uçak yolculuğu sırasında olanları anlatan filmin gerçek zamanda çekilmesi ve teknik personelin kendileri tarafından oynanması da Greengrass’in bir başka doğru seçimi.

Oyuncular arasında Federal Havacılık Kurumu’ndan Ben Sliney’in de olması, uçuş hostesini bile gerçek yaşamında United Airlines şirketinde çalışan bir uçuş hostesisinin oynaması gerçeklik duygusuna katkı sağlıyor.

Uçuş 93’ün ilk bölümleri biraz ağır ilerliyor belki ama filmin devamını izleyip, sonuna geldiğinizde boğazınız düğümleniyor. Yutkunup kalıyorsunuz.

11 Eylül 2001 günü United 93’e binen yolcu ve mürettebatın ailelerin destek verdiği, çok dikkatli ve özenli bir araştırma sonucu hazırlandığı için de gerçekliğinden şüphe edilmeyecek bu film kesinlikle izlenmeyi hak ediyor.

BU FİLM GERÇEKLERİ YANSITIYOR MU? 

Ortada 11 Eylül’le ilgili onca komplo teorisi varken, Uçuş 93’ün gerçekleri yansıttığından nasıl emin olabiliriz ki, diyebilirsiniz. Şüpheleri olanlar için yazalım; Paul Greengrass ve araştırmacılar ekibi, en iyi sonuca ulaşmak için çok sayıda bilgi kaynağına başvurmuş. Uçaktaki 40 yolcu ve mürettebatın aileleriyle; 11 Eylül komisyonunun üyeleriyle, uçuş kontrolörleriyle, o günün olaylarında görev almış askeri ve sivil personelle saatler süren yüzyüze görüşmeler yapılmış. 7 hafta boyunca ölenlerin aileleri ve arkadaşlarından oluşan 100’e yakın kişiyle yüzyüze görüşmeler gerçekleştirilmiş. Ayrıca uçuş kayıtları, halka açık kayıtlar, 11 Eylül Komisyonu Raporu ve tarihi olgular da dikkatle incelenmiş. Hiç şüphe yok ki karşımızda titiz ve çok yönlü bir çalışmanın ürünü var.

 ÖLENLERİN YAKINLARI NE DEDİ?

11 Eylül sonunda beyazperdede

11 Eylül’de yere çakılan uçakta ölen yolcuların yakınları United 93’ün yapılması için neden onay verdiklerini şu sözlerle anlatıyorlar;

“Böyle bir filmin yapılmasının doğru olacağına inandığım için onay verdim. O günün yaşanan olayın varlığını inkar edemeyiz. Sevdiğim adamın hatırasını bu şekilde yaşatmanın, onu bu şekilde hatırlamanın doğru olacağına inandım.” Kocasını kaybeden Sandy Felt

“11 Eylül faciasının beşinci yıldönümünde bu film yapıldığı için memnunum. Uçaktaki 40 insanın unutulup gitmesini görmeyi kabullenemezdim. Uçakta hayatını kaybeden yolculara hak ettikleri değer verildiği sürece ben kendi payıma düşen herşeyi yapmaya hazırım.” Ağabeyi Louis J. Nacke’yi kaybeden Kenny Nacke

“O faciada sevdiklerini kaybeden ailelerin acısı asla dinmeyecek. O günü unutamayız. Ne olduğunu, neden olduğunu hep hatırlamalıyız. Unuttuğumuz takdirde öyle bir gün bir daha yaşanmaz diye düşünerek kendimizi de kandıramayız.” Yolculardan Kristin White Gould’un kızı Allison Vadhan

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!