Güncelleme Tarihi:
ADALET Partisi milletvekili ve Millî Nizam Partisi kurucularından, eski bakan Hasan Aksay, 1950’li yıllardan itibaren siyasi hatıralarını Hürriyet’e anlattı.
Aksay siyasette Necmettin Erbakan’dan da Süleyman Demirel’den de kıdemli. 1961 yılında Adalet Partisi’nden milletvekili olduğunda ikisi de siyasette yoktu. Sonradan Erbakan ile yoluna devam etti. Millî Görüş’ün ilk partisi Millî Nizam Partisi’nin kurucularından oldu. Bakanlık yaptı. 1980’den sonra aktif siyaseti bıraktı ama bir şekilde hep siyasetin içindeydi. Kendi deyimiyle “1071 rakımlı tepe” olarak da bilinen Çankaya Köşkü’nde Atatürk’ten sonraki bütün cumhurbaşkanlarıyla teması olmuştu. 91 yaşındaki Hasan Aksay ile politikayla geçen yıllarını ve tanıdığı cumhurbaşkanlarını konuştuk.
Erbakan’dan da Demirel’den de eskisiniz, hiç liderlik düşünmediniz mi?
Hayır, düşünmedim.
Neden?
İnsan illâ lider olduğunda adam olur değil. Mühim olan yaptığı işi iyi yapmaktır. Ben de bana düşen işi iyi yaptığıma inanıyorum.
1961’de 28 yaşında milletvekili oldunuz, acemilik çektiniz mi?
Acemilik çekmedim. Zaten Sadettin Bilgiç’in etrafındaydık biz. Evinde sabahlara kadar toplanırdık. Adalet Partisi Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala da beni sever, güvenirdi.
‘MSP DEVRİ BAŞKA ŞİMDİ BAŞKA’
Güncel siyaseti takip ediyor musunuz?
Biraz...
1974’teki MSP-CHP koalisyonunun mimarlarındansınız. O koalisyon ile bugün CHP-Saadet Partisi arasındaki iş birliğini kıyaslar mısınız?
Bu ittifakı hiç beğenmiyorum.
Niye beğenmiyorsunuz?
Makam, mevki, politika için yapılıyor o. Doğru değil.
Siz de yapmıştınız ama...
Biz bazı hizmetleri ancak Halk Partisi ile bir olursak yapabileceğimize inanmıştık. Mesela Adalet Partisi ile olsak sayımız yetse de imam hatip okulları açmaya gücümüz yetmezdi ama Halk Partisi ile yapabilirdik, yaptık da.
‘KÖPRÜDEN GEÇİYORDUK’
İmam hatipler için miydi yani?
O sadece sebeplerden biriydi. Başka hizmetler de vardı.
Sonra da “Milliyetçi Cephe” hükümetleri kurdunuz.
Aslında o dönem (CHP-MSP dönemi) bir köprüden geçiyorduk. O köprüden geçerken milleti, devleti rahatsız etmenin anlamı yoktu. Halk Partisi’yle koalisyon yaptık. Sonra MC döneminde de hizmetlerimize devam ettik.
12 Eylül’e giden dönemde meşhur Konya mitingi var, sonradan ‘keşke yapmasaydık’ dediniz mi?
Hayır demedik, demeyiz. Biz neticeyi değil, niyetimizle iyi hareket etmeyi esas alıyoruz. İyi hareket ettiğimize de kaniyiz.
Tayyip Erdoğan...
Tayyip Bey zaten arkadaşımız. Benim 1984’teki İstanbul belediye başkan adaylığımda beni ikna etmek için uğraşmıştı.
İSMET PAŞA ADIMLA SESLENİRDİ
Atatürk’ten sonraki bütün Cumhurbaşkanlarıyla bir şekilde irtibatınız oldu. İsmet İnönü’den başlayalım mı?
Fazla bir şahsi sohbetimiz olmadı ama İsmet Paşa beni her gördüğünde selam verirdi. Herkese öyle ismiyle seslenmezdi. Ama bana ‘Sayın Aksay nasılsınız?’ diye hatırımı sorardı. Çok da gençtim ben o vakitler.
Celal Bayar...
Bayar ile talebelik dönemimden beri görüşürdük. Ben talebe cemiyetinin yönetimindeydim. Bizi neredeyse her hafta ya İstanbul’da ya Ankara’da kabul ederdi. Bir mehter meselesinden aramız açıldı. Bizi yanından kovdu. Hadise şöyle oldu. Konuşurken bazı arkadaşlar ‘Hep Cumhurbaşkanı bizi davet ediyor, biz de ona bir hediye götürelim’ dedi. Günlerce düşündük. Sonunda ‘mehter takımı götürelim’ dedik. Fikir çok hoşumuza gitmişti. Ama takımı kurabilmek için de izin gerekiyordu. Bayar bizi Ankara’da Çankaya Köşkü’ne çağırdığında, pasta börek ikramından sonra konuyu açtık. Cemiyet Başkanı ‘Efendim size bir hediye vermek istiyoruz’ dedi. Bayar çok memnun oldu. Merakla ‘Ne vereceksiniz peki?’ diye sordu. Biz de ‘Üniversitede mehter takımı kurup, ilk icraatını size takdim edeceğiz’ dedik. Bayar bir hışımla ayağa kalktı. Çok sinirliydi. ‘Ben sizi Atatürk nesli sanıyordum, siz hâlâ mehterle uğraşıyorsunuz’ diye kızdı. Neredeyse kovdu bizi’ Yıllar sonra ben vekil olduğumda o hapisten tahliye oldu. Çok olaylar çıktı. Meclis silahla tarandı, içeride mahsur kaldık. O da uzun bir hikâye…”
BAHÇELİ AKRABAM
Devlet Bahçeli akrabanız, hukukunuz nasıl?
Çok fazla görüşmüyoruz tabii. Ama akrabayız. Devlet iyidir. Hanımın da benim de akrabam. Biz Fettahoğulları büyük bir aileyiz.
Cemal Gürsel...
Cemal Paşa ile de çok sohbetim oldu. Çok anlatmak da istemiyorum aslında. Askerdi, vatana millete canını vermek için oraya gelmiş. İyi adamdı ama dünyadan haberi yoktu. Yassıada yargılamalarında, idamlar sürecinde takati, kudreti yoktu. Halk Partisi’nin elindeydi her şey.
Cevdet Sunay...
O da asker adamdı. Politikayı pek bilmezdi. Birebir çok hukukumuz olmadı. Ama birkaç görüşmemiz oldu, o kadar.
Fahri Korutürk...
Onunla çok görüştük tabi. Devlet bakanıydım. Basın meselelerine çok alakadardı. Gündemdeki meseleleri konuştuktan sonra ‘Ben Hasan Bey’e birkaç soru sormak istiyorum’ derdi. Gazetecilikten sorardı daha çok.
Kenan Evren...
Bak onunla hiç görüşmedik. Uzaktan çok münasebetimiz oldu. Nutuklarında da benden bahsederdi. Bana dava da açtı. Ama zaten beni eline geçirse, bir yerden tutturabilirse kim bilir ne yapardı? İhtilal konseyi vekillere, bakanlara yurtdışı yasakları koymuştu. Herkesin yasağı kalktı. Benimki kalkmadı. Herkese bir yasak, bana beş yasak koymuş. Çok uğraştım.
Turgut Özal...
Özal’ı severdik. Arkadaş gibi konuşurduk. Siyaseten ayrıydık ama millete hizmetleri olmuştur. İnançlı da bir insandı. Ben 1984’te İstanbul’a belediye başkan adayı olduğumda Özal’a karşı çalışmak benim için zor oldu.
Süleyman Demirel...
Demirel çok hoş sohbetti. Her şeyi konuşurduk. Cumhurbaşkanı olduğunda da ne zaman randevu istesem hemen verirdi. Memleket meselelerini de maziyi de gençliği de konuşurduk. 10 dakika için gittiğimiz ziyaret bazen bir saat sürerdi.
Ahmet Necdet Sezer...
Onunla da hiç görüşmedik. Zaten onun aleyhine çalıştık biz seçimlerde. O değil de Yıldırım Akbulut, cumhurbaşkanı olsun istiyorduk. Ama başaramadık.
Abdullah Gül...
Eskiden beri tanıdığımız biriydi zaten. Nazik, saygılıydı.
AŞIDA YEĞEN TELKİNİ OLDU MU?
COVID aşılarınızı yaptırdınız mı?
3 kere vuruldum, tekrar vurulacağım.
Yeğeniniz Abdurrahman Dilipak aşıya çok karşı, size telkini oldu mu?
Herkesin kafası ayrı (gülüyor). Abdurrahman’a da söyledim.