Güncelleme Tarihi:
Zafer Şahin'in açıkamalarından satır başları şu şekilde:
İlk bildiriyi gördüğümde şunu düşündüm. Türkiye'de maalesef darbeci gelenek, darbeci damar var. Bunlar hiçbir şekilde huylarından vazgeçmiyorlar. Bakın bir bildiri yayınlanıyor ve burada bazı hassasiyetlerden bahsediliyor. Ama özünde bu bildiri neyi hedef alıyor. İşte Kanal İstanbul'u hedef alıyor. Biz hatırlıyoruz. Yakın dönemde Gezi olayları söz konusuydu. Çevreci bir hassasiyet söz konusuydu. O Gezi komitesi Ankara'ya gelip ne talep etmişti? İşte büyük projeler yapılmasın, 3. Havalimanı yapılmasın, köprü yapılmasın. Bugün bakıyorsunuz bir takım hassasiyetlerden bahsediliyor. Ama hedef ne? Kanal İstanbul yapılmasın.
Bu sistematik bir saldırı. Nasıl? Bunu örneklerle anlatayım. Yaklaşık 15 gündür Türkiye'de tartışılan 4 tane başlık var.
1- Harp Akademilerine giriş yönetmeliği değiştirildi. Şimdi burada kıyamet kopartıldı. Ne dendi... Soyut olan irtica kavramının yerine daha somut bir tarif getirildi. Yani harp akademilerine girişte güvenlik soruşturması dahil çok daha etkin tedbirlerin alınmasına öngören bir yönetmelik devreye girdi. Ama bu sanki laiklik hedef alınıyormuş gibi kamuoyuna yansıtıldı.
"24 SAAT GEÇMEDEN ORTAYA ÇIKARILDI"
Bununla yetinmediler. Arkasından şu iddia ortaya atıldı. Mustafa Kemal'in adı askeri kurs önergesinden çıkarıldı. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün adının askeri kurs önergesinden çıkartıldığı iddiasının bir yalan olduğu üzerinden 24 saat geçmeden ortaya çıkartıldı.
Sonra ne geldi. Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğü müfredatından Atatürk İlke ve İnkılap dersinin kaldırıldığı iddiası. İddia diyelim iddia değil de. Yalan. Bunun da 24 saat içerisinde çürütüldüğünü gördük. Böyle bir durumun söz konusu olmadığını gördük.
Sonra bir tümamiralin kendi evindeki bir fotoğrafı gündeme geldi. Bu fotoğraf üzerinden başka bir algı operasyonları yapılmaya çalışıldı. Arkasından kandil mesajı yayınladı diye bir Tümgeneral Davut Ala hedef gösterildi. Kimdir Davut Ala?
15 Temmuz akşamında İstanbul Kartaltepe Kışlası'nın komutanı. FETÖ'cü hainlerle bizzat çatışmaya giren, 7 kurşunla yaralanan bir kahraman, bir 15 Temmuz kahramanı. Kandil mesajı yayınladı diye bu bildiride imzası olan emekli amirallerden biri tarafından "yazıklar olsun" ifadesinin geçtiği bir twitle kamuoyuna hedef gösterildi. Aynı o "yazıklar olsun" kelimesini kullanan emekli amiral Yahudi vatandaşlarımızın bayramını da kutladı. Bence son derece doğru. Paskalya bayramını kutluyorlar. O da doğru.
"NEDEN RAHATSIZ OLURSUNUZ?"
Bütün bunlar ortadayken bir generalin kandil mesajı yayınlamasından siz neden rahatsız olursunuz? TSK'yı hedef alan sistematik bir operasyonun zemin taşlarını döşemek için neden kullanırsınız? Ve arkasından da bu bildiri geliyor.
Şimdi bu bildiri öyle bir gecede hazırlanmış bir bildiri izlenini vermiyor. Siz sadece 103 kişinin imzasını toplamaya kalksanız bunun üzerinde epey bir mesai harcamanızı gerektiren söz konusu
Şimdi Montrö'den bahsediliyor. Allah aşkına Montrö'yü tartışmaya açan kimse var mı bu ülkede? Şimdi Meclis Başkanı Mustafa Şentop'un bir televizyon yayınındaki ifadesinden bahsediliyor. Orada gazetecinin sorusu üzerine sayın Şentop, teknik olarak mümkün diyor, yeterli yoğurt bulunması durumunda Marmara Denizi'nin suyunda ayran yapılması gibi. Yani imkansız diyor, böyle bir durum söz konusu değil diyor. Bunun üzerinden kıyamet kopartılıyor ve buraya geliyoruz.
"BU GÜÇLER TARAFINDAN KÖŞEYE SIKIŞTIRILMAYA ÇALIŞILIYORSUNUZ"
Mavi Vatan'dan bahsediyoruz değil mi? Allah aşkına bu Mavi Vatan konusunda taviz vermediği için bütün dünyayı karşısına alan Türkiye Cumhuriyeti Devleti değil mi? Bugün bizim uğrattığımız birçok sorunun temelinde Mavi Vatan'dan son 5 yıl taviz vermememizin bir gerekçesi değil mi bütün bunlar?
Eğer siz Doğu Akdeniz'de bayrak göstermeseniz, orada doğal gaz aramasanız, petrol aramasanız, Libya'yla o anlaşmayı yapmasanız emin olun hiç kimsenin sizle herhangi bir düzlemde ne Avrupa Birliği'nin ne de ABD'nin tarihinin bu döneminde ciddi bir sorunu olmaz. Siz Mavi Vatan'dan taviz vermediğiniz için zaten bugün bu güçler tarafından bugün köşeye sıkıştırılmaya çalışılıyorsunuz. Yani bütün bu tartışmalara baktığımız zaman sistematik bir şekilde TSK'nın hedef alındığını Türkiye'nin içeride ve dışarıda pandeminin de etkisiyle içinden geçtiği bu kritik süreçte maalesef Türk ordusunda geçmişte görev almış komutanların altına imza attığı bir bildiriyle dış dünyaya, kamuoyuna işte böyle rüzgar esse nezle olan içinde kendi böyle ciddi sorunlar yaşayan bir ülke olarak gösterilmeye çalışıldığını bilerek yada bilmeyerek böyle bir imajın edildiğini görüyoruz.
Şunu söyleyeyim... Eğer bu komutanlarımız gerçekten siyasete bu kadar heveslilerse hemen yarın gidip bir siyasi partiye başvuruda bulunabilirler. Orada siyaset yapabilirler. Değerli görüşlerini kamuoyuna ifade edebilirler. Ama bunu böyle bir dönemde bir bildiriyle gece yarısı bildirisiyle kamuyouna duyurduğunuzda Türkiye gibi yakın tarihi darbelerle aynı zamanda darbeler tarihi olan bir ülkede yanlış anlaşılırsınız. Kamuoyunu yanlış yönlendirirsiniz. Ve böyle tepkiler de almanız son derece normaldir.