Güncelleme Tarihi:
Ama bazen sıcak gündemi anlamak için dönüp geçmişe bakmak ve bir puzzle’ın parçalarını yerleştirir gibi hatırlayıp oluşan büyük resmi görmek gerekiyor.
Başbakan’ın sosyal medyada turlayan telefon görüşmelerinin ardından “Kriptolu telefonlar bile dinlenmiş, TÜBİTAK’ta yeni yapılanmaya gidiliyor” demesi üzerine kripto ve TÜBİTAK’ın geçmişinde 10 soruluk bir tur attık. Ortaya il anda gördüğümüzden daha somut bir resim çıktı.
1)Kripto mu? O da ne?
Kripto, gizli bilginin şifrelenmesi, kullanılacağı zaman da çözülmesi demek. Şifrelemek ne kadar önemliyse, çözecek anahtara sahip olmak da o kadar önemli. Silahlarını yabancı ülkelerden satın alan ülkelerin en büyük sorunu, bu ikinci aşama. Körfez Savaşı’nda Irak’ın sahip olduğu uçakları kontrol komuta merkezlerine hükmedemediği için yerinden kımıldatamaması yakın tarihten bir örnek.
2)Türkiye’nin milli kripto ile nasıl tanıştı?
Yıl 1974. Türkiye Kıbrıs Harekatı’na başlamış. ABD baskı yapıyor, ambargo uyguluyor ama dönemin Başbakanı Bülent Ecevit kararlı. Harekatın ikinci gününde Ecevit’in önüne bir istihbarat notu geliyor. Deniyor ki Yunan savaş gemileri Kıbrıs açıklarına geldiler, üstelik Türk bayrağı taşıyorlar ve mürettebat Türkçe konuşuyor. ‘Vur’ emri veriyor Ecevit. ABD Dışişleri Bakanı Kissinger ‘Bu istihbarat yanlış’ diyor ama nafile. Türkiye’ye ait Kocatepe gemisi, yanlış istihbarat nedeniyle Türk uçakları tarafından bombalanıp batırılıyor. 56 şehit veriliyor. Bu facianın ardından Türkiye, yabancı ülkelerden aldığı silahların komuta kontrol sistemleri elinde olmadığı için kendi gemisinin düşman gemisi gibi gösterildiğini idrak edip kendi elektronik sanayini kurmaya karar veriyor. 1975’te ASELSAN (Askeri Elektronik Sanayii) kuruluyor.
3)İlk kriptolu telefon ne zaman yapıldı?
MİLON-1 adı verilen ilk milli kripto cihazı 1978 yılında üretildi. 1983’te TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi ile Milli Savunma Bakanlığı arasında bir protokol imzalandı ve 77 MİLON-1 cihazı TSK envanterine girdi. 1997’de ise güvenli ses haberleşmesi sağlayan kriptolu telefon MİLSEC-1’in ilk üretimi yapıldı. Bugün tartışmalara sebep olan kriptolu cep telefonu MİLCEP ilk kez 2009 yılında üretildi.
4)TÜBİTAK’ın içine siyaset bulaştı mı?
Bu cümleyi bugün değil, bundan iki yıl önce kuran kişi "Balyoz Planı" davasının sanıklarından eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’ti. “TÜBİTAK’ın içine siyaset bulaşmıştır” demişti. “Kendi dergilerinin kapağına evrim teorisi mizansenini koyamamışlardır. Evrim teorisine inanmıyorlarsa bilimsel bir kurum değildir, inanıyorlarsa konmaması için siyasi baskı vardır”.
5)Son dönemde TÜBİTAK’ta kimler görevden alındı?
Görevden almaları gündemimize henüz girdiyse de yeni başlamadı. TÜBİTAK 2012 yılında açılan Askeri Casusluk Ve Şantaj Soruşturması’nda da baş aktördü. İddialara göre kurumda çalışan 1048 kişi fişlenmişti. Soruşturmadan birkaç ay önce TÜBİTAK’ın kriptoloji ve güvenlik konusunda proje üreten merkezi BİLGEM’in (Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi) başkanı ve MAM (Marmara Araştırma Merkezi) Başkan Vekili Önder Yetiş istifa etmişti. Onun yerine göreve gelen Prof. Bülent Örencik bir ay sonra istifa etti. Görevi devralan Sunullah Özbek de 6 ay sonra istifa ettikten sonra yerine İbrahim Dinçer atandı. 1,5 yıl bu görevde kalan Dinçer ise 15 Ağustos 2013’te istifasını sundu. BİLGEM’in başına Dr. Hasan Palaz, MAM’ın başına Doç. Dr. Bahadır Tunaboylu geldiler. Palaz, geçen şubat ayında görevden alındı. Tunaboylu’nun da kriptolu telefonların dinlendiğinin ortaya çıkmasından sonra Bakan Işık tarafından görevden alındığı söylendi. Hatta AA haber olarak verdi, ancak daha sonra bu bilginin yanlış olduğu açıklandı. CHP Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu Bakan Işık’a 5 gün önce şu soruları yöneltti: MAM’da yıllardır devam eden istifa ve görevden almalar paralel yapının yıllar öncesinden fark edilip tasfiye edilmesi için mi gerçekleştirilmiştir? Şimdi kriptolu telefonlarınızın dinlenmesi ile hedefe koyduğunuz TÜBİTAK'a bu tür müdahalelerin yıllardır yapılmasının da sebebini söyler misiniz?
6)Dr. Hasan Palaz görevden alındığında sarf ettiği “Biat eden bilim adamı olmayacağım” sözüyle ne demek istedi?
TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve BİLGEM Başkanı Dr. Hasan Palaz, görevden alınmasının ardından yaptığı açıklamada “Başarılı çalışmalara imza atmama rağmen görevden alınmamın nedenini sorguladım. Karşıma gerek bilimsel olarak gerekse etik olarak kabul edilemez isteklere olur vermediğim gerçeği çıktı. Görevden alınmamın tek nedeni 2012 yılından hazırlayıp muhataplarına teslim ettiğim bir bilimsel raporda aradan iki yıl geçtikten sonra bilimsel ilkeler hiçe sayılarak tahrifat yapma baskısını reddetmemdir” dedi.
Ocak 2012’de MİT’ten BİLGEM’e bir cihaz gönderildi. Palaz daha sonra bu cihazın Başbakanlık ‘ta bulunan böcek olduğunu öğrenecekti. Cihazın kaynağı ve ömrü konusunda bilimsel rapor hazırlaması istendi, hazırlanan rapor 2012 yılı Ocak ve Mart aylarında MİT’e teslim edildi. Kasım 2013’te Başbakanlık Teftiş Kurulu’na aynı konu ile ilgili olarak tekrar çağrıldığında ona ‘TÜBİTAK raporundan çıkan bilimsel ve objektif sonuçların ‘beklentiyi’ karşılamadığı’ söylendi. Hatta raporu tekrar istenen şekilde hazırlayıp sunmazsa görevinden alınacağı da eklendi. Beklenti, böceğin kullanıma girdiği tarihin değiştirilmesiydi. Kabul etmedi. Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanı Nihat Ergün’ün görevi Fikri Işık’a devretmesinin ardından Palaz’ın da görevine son verildi.
7)Görevli mühendislerinin şüpheli ölümleriyle gündeme gelen ASELSAN’ın kriptolarla ne ilgisi var?
Kriptolu telefonları üreten kurum ASELSAN. İntihar ettikleri öne sürülen ancak ailelerinin ölümleri üzerindeki şüpheyi sürekli dile getirdikleri üç ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen, Halim Ünsem Ünal, Evrim Yançeken şifre çözme konusunda uzman mühendislerdi. Başbilen ilk milli tank projesi olan ALTAY için de çalışıyordu. TÜBİTAK’ta kripto uzmanı olarak görev yapan mühendisler Ercan Kuruoğlu, Mustafa Aktekin ve Yüzbaşı Yücel Kenter de kozmik bir cihazı dinlemek üzere çıktıkları yolda şüpheli bir trafik kazası sonucu hayatlarını kaybettiler. Bütün bu ölümlerin olduğu 2006-2007 yıllarından ASELSAN mühendisi Hakan Öksüz de boğazı kesilip yol kenarına atılmış, ancak kurtulmuştu. Öksüz, 2013 Ocak ayında bir trafik kazasında öldü. ASELSAN’da haberleşme alanında çalışan Zafer Oluk ise, 2008’de askerliğini yaparken trafo tamiri sırasında elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti. Uçak komuta kontrol-kripto sistemleri üzerine çalışan Burhaneddin Volkan ise askerdeyken intihar etti. Şüpheli ölümlerle erken yaşta hayatını kaybeden uzmanların hepsi kriptoloji alanında çalışıyordu.
8)Üst düzey devlet görevlilerini dinleme yeni mi başladı?
Tabii ki hayır. Başbakan “Beni de dinliyorlar, ofisimde böcek bulundu” dediğinde yıl 2012’ydi. Genelkurmay Başkanlığı Elektronik Sistemler (GES) Komutanı Tuğgeneral Münir Erten’e ait olduğu ileri sürülen ses kaydı yayınlandığında ise 2008’di. Bu kayıtla Irak'ın kuzeyindeki PKK odaklarına yapılacak geniş çaplı harekât 48 saat önceden deşifre edilmişti. Ortam dinlemesi sonucu Genelkurmay Karargahı’ndan elde edilen bu ses kaydının ardından Tuğgeneral Erten istifa etti. İşin ironik yanı, GES’in Türkiye’de dinleme ve istihbarat denilince akla gelen ilk kurum olmasıydı. GES 1 Ocak 2012 itibariyle Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla tün dinleme cihazlarıyla birlikte MİT’e devredildi. Bugün TÜBİTAK’ta yapılan operasyonun daha kuvvetli bir öncülüydü bu devir.
9)Adını koymanın zamanıdır, kriptolu-kriptosuz kaç kişi dinlendi?
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nda (TİB) yürütülen soruşturma çerçevesinde, 2012 yılında 257 bin 454 kişi, 2013 yılında 252 bin 062 kişi olmak üzere toplam 509 bin 516 kişinin dinlendiği tespit edildi. Üst düzey bir istihbarat uzmanı ise “Emin olun Türkiye’de yaşayan herkes dinleniyor” diyor. “BBM, Whatsapp, aklınıza ne gelirse hepsi kayıt altında... Her şey TİB’in elinde depolanıyor. Bizim bu kayıtları dinlememiz ise sadece basit hırsızlık olayları...”
10)Bundan sonra ne olacak?
Görüştüğüm üst düzey uzman, “İstihbarattaki boşlukları ve sızmaları bugün temizleyelim derseniz 10 yıl sürer” diyor. Ona göre bizim gündemimizi işgal eden telefon görüşmeleri esas konunun yanında epeyce tali kalıyor. O, kırılan kriptoları, bizim dinlediğimiz görüşmelerin çok üzerinde milli güvenliği ilgilendiren görüşmelerin de ortalığa saçılmasını hepsinden daha fazla ciddiye alıyor ve şöyle diyor: “Türkiye şu an bütün kapıları açık bir ev gibi”...