Sedat ERGİN
Oluşturulma Tarihi: Ocak 01, 2002 01:39
Başbakan Ecevit'in, Ankara Temsilcimiz Sedat Ergin'in sorularını yanıtladığı röportajın ikinci bölümünü sunuyoruz. Ergin, bu bölümde merak ettiğiniz 10 konuyu, Ecevit'in yanıtları ve bu yanıtlardan yola çıkarak kendi yorumlarıyla sunuyor. Bir de Başbakan'ın ABD gezisi ve Irak konusunu...
1- Kemal Derviş'i DSP'ye alacak mı
Başbakan Bülent Ecevit, son dönemde Kemal Derviş'in siyasal bir eğilim göstermediğini ve kendisini tümüyle uzmanlık alanında teknik calışmalara verdiğine dikkat çekiyor. Ecevit, geçen mart ayında Derviş'e DSP'ye katılması için davet yapmış, ancak Derviş bu daveti geri çevirmişti. Peki, bu davet hala geçerli mi? Bu soruya daha önceleri ‘‘bu iş bitti’’ imasını içeren yanıtlar veren Ecevit, bu kez ‘‘kendi takdiridir’’ diyerek, sanki kapıyı açık tutuyor. DSP lideri, ‘‘Şimdi...’’ diyor: ‘‘Herhangi bir telkinde bulunmak, kendisini köşeye sıkıştıran bir davranışında bulunmak istemiyorum...’’ Ecevit, ekliyor: ‘‘Zaman ne gösterecek birlikte göreceğiz...’’
2- KEMAL DERVİŞ'İ AKLINA KİM SOKTU?
Türkiye ekonomik krize girince, Kemal Derviş'i ABD'den çağırma düşüncesi nasıl ortaya çıktı? Herhangi bir kimseden bir öneri geldi mi? Ecevit, ‘‘Benden gelen bir düşünceydi. Çünkü gençliğinden tanırım kendisini. Değerli bir iktisasçı, değerli bir aydındır. Uzun yıllar Dünya Bankası'nda bulunmasının, IMF ve Dünya Bankası ile ilişkilerimizin olumlu bir şekilde gelişmesine katkıda bulunabileceğini düşündüm. Nitekim öyle oldu. O nedenle kendisini davet ettim’’ diye konuşuyor. Derviş'ten bir görev talebi gelmiş miydi? Ecevit, ‘‘Kendisinden gelen bir istek olmamıştı’’ diye konuşuyor.
3 - BANKA OPERASYONU KONUSUNDA İÇİ RAHAT MI?
Ecevit, açıklamalarında bu konuda içinin çok da rahat olmadığını gizlemiyor ve şöyle konuşuyor: ‘‘Biz de o kararı rahatlıkla almadık. Bir zorunluluk duygusu içinde aldık. Onun için bizim de duraksamalarımız, tereddütlerimiz vardı.’’ Başbakan, artık uygulamada gösterilecek özenle bu tartışmanın geride kalabileceğini düşünüyor: ‘‘Bu destek, ancak yerinde kullanılması sayesinde yararlı olabilir. Mesela, aşırı tüketim için harcanmamalı, üretimi canlandırmak için kullanılmamalı.’’ Peki, bu düzenleme kimin önerisi? Ecevit yanıtlıyor: ‘‘Öneri Sayın Derviş'ten geldi.’’
4- DALGALI KUR İÇİN TEREDDÜT GEÇİRDİ Mİ?
Evet. Başbakan, Şubat krizinden sonra sabit kurun terk edilip, dalgalı kura geçildiğinde bu yöntemin başarısız olacağı konusunda ciddi endişeler taşıdığını gizlemiyor ve şöyle diyor: ‘‘Bir ara, IMF'nin büyük isteği üzerine dalgalı kura geçerek, ‘acaba yanlışlık mı yaptık' diye düşünüyordum. Fakat Arjantin olayı, bir yanlışlık yapmış olmadığımızı gösterdi.
5- SEZER’LE İLİŞKİSİ İÇİN NE DİYOR?
Başbakan, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile ilişkisinin 2001 yılında ‘‘olumlu’’ geçtiğini söylüyor. Belli ki, Şubat krizine yol açan MGK'daki kavgayı, masaya fırlatılan anayasayı hatırlamak istemiyor. İlk dönemiyle kıyaslandığında Sezer ile arasında, ‘‘karşılıklı anlayışa ve özlü bir diyaloğa dayalı bir güven ilişkisi var mı?’’ İlginçtir ki, Ecevit, bu soruya ‘‘Artık bir karşılaştırma yapmayı doğru bulmuyorum’’ diyerek, mesafeli bir yanıt veriyor.
6- 11 EYLÜL HÜKÜMETİN İŞİNE YARADI MI?
Başbakan'ın yanıtına bakılırsa, evet denebilir. Ecevit, ‘‘11 Eylül terör saldırısından sonra başlangıçta bütün dünyayla birlikte biz de sarsıldık. Ama kısa bir süre sonra Türkiye'nin çok lehine bir ortam olmaya başladı, hem içeride, hem de dışarıda...’’ diye konuşuyor. Başbakan, ‘‘Türkiye, 2001'in sonlarına doğru dünyada hem ekonomik, hem de siyasal bakımdan güçlenen bir devlet haline geldi’’ diye ekliyor.
7- Okumadığı köşe yazarı var mı?
Evet, var. Ecevit, Türk medyasının genelde çok sağlıklı bir şekilde geliştiğini düşünmekle birlikte, ‘‘Ancak bunu herkes için söyleyemem’’ kaydını düşerek, şöyle diyor: ‘‘İsim vermem ama hiç okumadığım köşe yazarları da var. Fakat çok dikkatli okuduğum köşe yazarları da var.’’
8- SİYASİ AHLAK YASASI ÇIKACAK MI?
Başbakan, milletvekilleri ve bakanların tabi olacakları ahlak ölçülerini tanımlayacak olan ‘‘etik yasası’’nın bu yıl ekonomiyle ilgili yasalardan sonra TBMM'den geçirilebileceğini ümit ediyor. Bu konuda TBMM'de grubu bulunan 5 partinin milletvekilleri tarafından sunulan yasa teklifinin esas alınabileceğini düşünüyor ve ‘‘Meclis'in hem iktidar, hem de muhalefet kanadıyla böyle bir etik yasasına sahip çıkması çok sevindirici bir olgu. Bunu kesinlikle geciktirmeyiz’’ diye konuşuyor.
9- EN ÇOK NEDEN ŞİKAYET EDİYOR?
‘‘Geceleri, sekizden, bazen dokuzdan evvel eve gitme olanağını bulamıyorum. Rahşan Ecevit'in de çok ağır işleri var. O daha önce eve gelebiliyor ve eve daha
çok dinlenme gereksinmesiyle ulaşabiliyoruz.’’
10- TELEFON DİNLEME İÇİN NE YAPACAK?
Başbakan Ecevit, gerek yasa dışı yollardan telefon dinleme, gerek bu konuşmaların içeriğinin kamuoyuna açıklanması konusunda yeni bir yasa hazırlığı çalışmasının sürmekte olduğunu belirtiyor. Ecevit, ‘‘Bu konuşmaların açıklanması anayasaya da, yasalara da aykırı. Yaptırımları daha etkili hale getirmemiz söz konusu. Bu önem verdiğimiz bir konu’’ diye konuşuyor.
Irak'a Japonya'yı ÖRNEK gösterdi
Irak'a kitlesel imha silahlarının denetimi konusunda BM denetçilerine kapılarını açması çağrısında bulundunuz. Bu beklentinizi Bağdat'a diplomatik kanallardan da ilettiniz mi?
Evet, diplomatik kanallardan sürekli iletiyoruz.
Mesaj olarak gönderdiniz mi Saddam Hüseyin'e?
Gitti mi mesaj bilmiyorum, hazırlanıyordu, dolaylı olarak. Yani şu sıralarda hazırlanmıştır ya da hazırlanmak üzeredir.
ABD'ye hareketinizden önce Saddam Hüseyin'den olumlu bir yanıt gelmesi gezinizi nasıl etkileyecektir?
Çok iyi olur tabii. Yani, yalnız bizim açımızdan değil, Irak açısından da, bölgemiz açısından da çok olumlu olur.
Irak'ın, BM'nin denetimine izin vereceği konusunda olumlu bir işaret var mı?
Şu sırada pek umut verici bir izlenim henüz gelmedi. Ama dediğim gibi bunu sürekli olarak telkin ediyoruz, tavsiye ediyoruz. Yani ABD'den böyle bir istek gelmese bile, ben bunun Irak'ın da yararına olacağına inanıyorum. Irak bu yönde adımlar atarsa, Irak'ın güvenliği için de gerekli güvenceler sağlanır, sağlanması gerekir. Ben hep bir örneği vurgularım, bunu Iraklılara hep söylüyorum. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Japonya'ya ve Almanya'ya çok ağır yaptırımlar uygulandı, her türlü silahlanma yasağı getirildi. Bunun sonucu olarak Japonya da, Almanya da ekonomik bakımdan çok güçlü birer devlet haline geldiler. Çünkü kaynaklarını ekonomiye yönelttiler, yatırımlara yönelttiler. Irak'ın da bunu yapmasını telkin ediyorum.
ABD bizden onay almadan vurmaz
ABD yönetiminin tutumu gezinizden önce netleşebilir mi?
Bunu beklemiyorum. Fakat, benim temennim ve kanım şu ki, bizimle görüşmeden, bizimle bir anlayış birliğine varmadan ABD'nin bu konuda kesin bir karar açıklamayacağını düşünüyorum. Bunu muhtelif vesilelerle rica ettik ABD yönetiminden. Yalnız benim gezim dolayısıyla değil, öteden beri Irak'ın bizim için son derece de önemli olduğunu söyledik. Coğrafi açıdan, ulusal güvenliğimiz bakımından, Ortadoğu'nun istikrarı bakımından çok önemli olduğunu söyledik. Onun için bu konuda karar alacakları, adım atacakları zaman, önceden mutlaka bizimle bir diyalog kurmalarını beklediğimizi her vesileyle söyledik, şimdi de söylüyoruz. O bakımdan bir kaygı duymuyorum. Herhalde bizimle bu konuyu ayrıntılarıyla görüşmek isterlerse, ondan sonra bir karara varacaklardır diye düşünüyorum.
Irak konusunda ABD yönetimine vereceğiniz ana mesaj nedir?
Irak'a askeri bir müdahalenin hem haksızlık olacağını, hem de bölgeye ve Türkiye'ye zarar vereceğini öteden beri açıklıyoruz. Bu görüşümüzde bir değişiklik yok.
İncirlik'i düşünmek bile istemiyorum
ABD Irak'a kara harekatı düzenlemeyip, yalnızca havadan bombardıman ya da uzak menzilli füzelerle bir harekata girişir ve Türkiye'deki üslerden yararlanmak isterse, sizin tutumunuz ne olur?
Tutumumuz belli. Irak'a şu veya bu şekilde, şu veya bu yöntemle bir silahlı müdahalenin sakıncalarını her vesileyle belirtiyoruz. Şu da kesin ki, Irak'a yönelecek bir müdahale öyle Afganistan'daki gibi filan olmaz. Çünkü, Irak'ın güçlü bir ordusu var. Çok sayıda teknotratları var, iyi yetişmiş uzmanları var. O bakımdan Irak'a yönelecek bir harekat kolay sonuç verecek bir harekat değil. Afganistan'daki kadar kısa sürmez, kesinlikle.
ABD Başkanı Türkiye'nin bütün itirazlarına rağmen Irak'ı vurmaya karar verir ve İncirlik için Türkiye'nin kapısını çalarsa...
O varsayımları düşünmek bile istemiyorum.