Güncelleme Tarihi:
Dünyada kalp hastalıklarından sonra en sık görülen ölüm nedeni kanser. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2020 yılı istatistiklerine göre her beş kişiden biri hayatı boyunca kansere yakalanıyor. Aynı zamanda 2040 yılında dünya genelinde yaklaşık 28,4 milyon yeni kanser vakası olacağını öngörülüyor. Sayı bu denli yüksek olunca da her önemli gelişme, hastalar ve hasta yakınları için umut verici oluyor. Son günlerde ise kanser ile ilgili pek çok yeni ve umut verici gelişme duyuruldu.
-BioNTech firmasının pankreas kanserine karşı geliştirdiği aşı, 16 hastanın yarısında kanseri yok etti.
-Akciğerlere metastaz yapmış pankreas kanserli bir hastanın kendi T hücreleri hastaya verildi. Bunun sonucunda tümör ve metastazlarda önemli oranda iyileşme sağlandı.
-Kolorektal kanseri olan 12 hastada bir monoklonal antikor olan dostarlimab tedavisiyle tümörler tamamen kayboldu.
-Tedavisi zor bir meme kanseri türünde (HER2-Low) kullanılan deneysel ilaç, standart kemoterapiye göre tümör büyümesini durdurma ve yaşam süresini uzatma konusunda olumlu sonuç verdi.
Birkaç hafta içinde yaşanan bu gelişmeler ise akıllara bir soru getirdi: BİLİM KANSERİ YENİYOR MU?
Görüşlerine başvurduğumuz 4 uzman, son dönemde yaşanan gelişmelerin kanser ile mücadelede çok umut verici olduğu konusunda hemfikir.
‘KANSER KRONİK BİR HASTALIK SÜRECİNE GİREBİLİR’
Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Gökhan Özyiğit: 1990’lı yıllarda kanserle ilgili bu tür flaş haberler çıktığında işin uzmanları 'Acaba bugün hangi deney hayvanında kanseri tedavi ettik' şeklinde biraz çekimser biraz da kötümser bakış açısıyla araştırmanın detaylarına bakıp, yorumlar yapardı. Ancak geldiğimiz noktada birçok kanser türünde tünelin ucundaki ışığın yavaş yavaş görünmeye başladığı kanaatindeyim. Zaten elimizdeki kanser istatistikleri de bu tezi destekliyor.
-- 1990-2020 arasında tanı ve tedavilerde gelişmelere paralel kansere bağlı ölümlerin yüzde 30 gibi ciddi bir oranda azalması kayda değer bir istatistik. Sanırım buradaki en önemli gelişme kanserleşmeye giden süreçlerin genetik şifrelerinin çözülmesi diyebiliriz. Bu sayede günümüzde birçok hastada ciddi başarılar sağlayan kanserli hücreleri hedefleyen yepyeni akıllı ilaçların keşfi sağlandı.
-- Çok daha kritik ve hayati gelişme ise kanserde bağışıklık sisteminin öneminin keşfedilmesi. İşte bu haberlerde de bizlere umut veren immunoterapi ve kanser aşıları bu sayede bulundu.
-- Artık radyasyon onkolojisinde nokta atışlar, çok daha hassas hedeflenmiş tedaviler yapabiliyoruz. Hatta bu tedavileri seçilmiş hasta gruplarında kanserin uzağa sıçradığı yani metastaz yaptığı durumlarda bile büyük bir başarı ile yapıyoruz.
-- Ancak tüm bu olumlu gelişmelere rağmen içinde bulunduğumuz zaman diliminde kanserin kökünün artık tamamen kazındığı anlamını çıkaramayız. Bununla beraber bilimsel gelişmeler bu hızla sürerse 21. yüzyılın ortalarına doğru kanserin ilk etapta büyük kısmının kronik bir hastalık sürecine sokulması mümkün olacak gibi gözüküyor. Zaten bazı kanser türlerinde bu kronikleşme süreci güncel tedavilerle gerçekleştirildi.
--Nasıl ki dünyayı yüzyıllarca kasıp kavuran veba gibi hastalıklara bilim sayesinde çareler bulunduysa, çağımızın vebası olarak nitelendirilen kanserin tedavisinde de artık mutlu sona doğru yaklaştığımız kanaatindeyim.
The New England Journal of Medicine'de yayınlanan küçük ölçekli bir çalışmada yeni bir ilaç, rektum kanserine karşı dikkate değer sonuçlar verdi. Çalışmanın sonuçlarına göre monoklonal antikor olan dostarlimab adı verilen ilaçla tedavi edilen 12 rektum kanseri hastanın her birinde tümörler yan etki olmadan kayboldu. Tedaviden 6 ay sonra bile 12 hastanın hiçbirinin rektumlarında tümör kanıtı görülmedi. Kanser araştırmacıları, bunun kanser tarihinde ilk kez gerçekleştiğini söylerken, sonuçların daha büyük çalışmalarda tekrarlanması gerektiğine karar verdiler.
‘HENÜZ TEK BİR MUCİZE İLAÇ YOK’
Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Uğur Selek: Kanserin sonu gelmeyecek belki ama tahminim yakın gelecekte birçok kanser türü, aynı diyabet gibi daha az ölümcül ve kronik bir sorun olarak gündemimizden düşecek.
-- Eskiden kanser tedavisinde farklı kanserlerin standart tedavilerine çok iyi yanıt elde ettiğimizde ya da istediğimiz yanıtı elde edemediğimiz durumlarda, bu farklılığa neyin sebep olduğunu bilemiyorduk. Kanserle mücadelede özel bir hedef gözetmeden yaptığımız kemoterapi ya da iki boyutlu radyoterapi tekniklerini kullanıyorduk. Son aylarda bildirilen çığır açan bu çalışmalarda da görüldüğü gibi, artık vücudun bağışıklık hücrelerini kansere karşı ayarlayabildiğimiz immünoterapiler, tümörün üzerinde yer alan özel proteinleri seçerek üretilen hedeflenmiş ilaçlar, tümöre karşı geliştirilen aşılar, vücudun savunma hücrelerini eğiterek elde edilen genetik savunma yolları ile tüm kanserler olmasa da önemli bir grup kanserde iyi yanıt elde edebileceğimiz hastaların sayısı giderek artmakta.
-- Bunun yanında güncel radyoterapi uygulamaları da daha seçici, daha keskin, normal dokuları koruyucu ama tümörlü dokuyu yok edici odaklanmış ve akılcı tedaviler olarak uygulanıyor. Tümörü hedefleyen ve vücudun savunma bağışıklık sistemine net hedefler sunabildiğimiz durumlarda, hastalarımız bu akıllı ilaç yaklaşımlarından daha çok fayda görecek. Böylece cerrahinin, radyoterapinin, ilaç tedavisinin yerini ortak hareket ederek daha seçici ve fayda görme olasılığı fazla olan hastalarımıza, yüksek beklentilerle sunabileceğiz.
-- Kanser mücadelesi için henüz tek bir mucize ilaç olmadığını bilmek önemliyken, eskiden bilmediğimiz yeni akıllı hedeflerle daha çok hastamızın şifa bulduğunu söyleyebiliriz. Bu mücadele için de cerrahi onkoloji, tıbbi onkoloji ve radyasyon onkolojisi doktorları olarak hem her yeni gelişmeyi izliyor, hem de hastalarımız lehine uygulamalar için kendi aramızda fikir alışverişiyle her hastamıza özel tedaviler belirliyoruz.
Covid-19 ile mücadelede geliştirdikleri aşı ile dünya sahnesine çıkan BioNTech, şimdilerde kanser için de tüm dünyaya umut aşılıyor. Uzmanlar, uzun vadeli bağışıklık tepkisini artırabilecek kişiselleştirilmiş bir pankreas kanseri tedavisi üzerindeki çalışmalarını tamamladılar. Pankreas kanserinin geri dönmesini durdurmak için Covid-19 aşısı ile aynı teknolojiyi kullandılar. Pankreas tümörleri ameliyatla çıkarılan ve daha sonra kemoterapi gören 16 deneğe bu müdahalelerden 2.5 ay sonra tümörlerinin genetik özelliklerine özel olarak uyarlanmış mRNA etken maddesi verildi. Bu süreçte 16 denekten 8'i tümör hücrelerine karşı antikor geliştirdi ve antikor geliştirmeyen deneklere kıyasa önemli ölçüde daha uzun süre hastalığın nüksetmesiyle karşılaşmadı. Yani aşı yapılan hastaların yarısında 18 ay sonra kanser saptanmadı.
‘EN SEVDİĞİMİZ İNSANLARI BİLE İYİLEŞTİREMİYORUZ’
Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral: Aşı çalışmasının pankreas kanserine karşı geliştirilmesi son derece anlamlı.
-- Çünkü pankreas kanseri bizim en çok korktuğumuz kanserlerden biri. Vakaların yüzde 90’ı iki yıl kadar ancak yaşayabiliyor ve çok etkili bir tedavisi yok. Erken vakalarda cerrahi tedavi ile birlikte kemoterapi yapılıyor ama buna rağmen bu tedavilerin başarı oranı çok düşük.
-- Ameliyatla ve kemoterapiyle yaptığımız tedavi bu aşıyla yapmak oldukça heyecan verici. Çünkü kemoterapinin çok fazla yan etkileri var. Saç dökülmesinin yanı sıra diğer sistemik organlarda da olumsuz etkiler meydana getiriyor.
-- Bir doktor olarak asla pankreas kanseri vakası gelsin istemezdim. Çünkü çok fazla bir şey yapamıyorduk. En sevdiğimiz insan bile olsa bir buçuk yılda kaybediyorduk. Son zamanlarda gerçekleştirilen çalışmalar bizi cesaretlendiriyor ve bu hastalığı tedavi yaklaşımımızı da yüksek moralle yapmamızı sağlıyor. Tüm bu çalışmalarla bizim çok korktuğumuz kanser tedavi edilebilir ve çocuk oyuncağı haline gelebilir.
Pankreas kanseri, tüm yaygın kanserler arasında en ölümcül olanıdır. Bunun nedenleri ise semptomlar kaydedildiği zamanda kanserin ilerlemiş evrede olması ve ilk cerrahi tedavi sırasında karaciğerde ve başka yerlerdeki metastazların gizli varlığı. The New England Journal of Medicine'de yayınlanan bir rapora göre, akciğerlere sıçramış pankreas kanseri olan bir kadında, T-hücresi reseptör gen tedavisi ile 6 ay sonunda yüzde 72 kısmi yanıt elde edildi. Tedavi sadece tek vakaya uygulansa da kanser hastaları için oldukça umut verici. Ancak çok daha fazla klinik deneye ihtiyaç var.
‘DİYABET GİBİ OLACAK’
Onkoloji Bölümünden Dr. Öğretim Üyesi Ebru Karcı: Kanserle ilgili yapılan tüm çalışmalar ve tedaviler, bu hastalığın kronikleşmesine yardımcı oluyor. Eskiden bu hastaların beklenen yaşam ömrü çok kısayken, ileride diyabet hastalığı gibi ilaçlar kullanarak uzun dönem yaşayabilecekler.
-- Rektum kanserinin erken evrelerinde pek çok tedavi uygulayabiliyoruz ama hayat kaliteleri operasyon sonrası oldukça düşüyor. Yeni ilaçlarla birlikte cerrahi olmadan tam yanıt elde edilmesi de hepimizi heyecanlandırdı. Bu çalışma hastaların gelecek yaşamlarında çok daha rahat yaşamalarını sağlayabilir.
-- Bu çalışmalar hakkında iddialı şeyler söylemek için çok erken ama çalışmaların devamını heyecanla takip edeceğiz. Ancak çalışmalar kanserin ileriki zamanlarda kronik hastalık haline geleceği sinyallerini veriyor.
Meme kanseri çoğunlukla kadınları etkileyen en yaygın kanserlerden biri. Bunlar arasında farklı ve değişken meme kanseri türleri bulunsa da Amerikan Kanser Derneği'nin tahminlerine göre, yalnızca 2022'de ABD'de 287.850 yeni meme kanseri vakası teşhis edilecek ve 43.000'den fazla can alacak. Metastatik meme kanserli 557 hastayı içeren deneysel bir ilaçla yapılan klinik bir deney ise tümör büyümesini yavaşlatarak ve yaşam süresini uzatarak dikkate değer sonuçlar gösterdi. Deneme tedavisi oldukça zor bir meme kanseri türü olan HER2’ye odaklandı. Göğüs kanseri uzmanı Dr. Eric Winer ise “Metastatik meme kanseri hastası olsaydım ve kemoterapinin yan etkileri olan bir ilaç alacak olsaydım bu ilacı tercih ederdim” dedi.