Güncelleme Tarihi:
Aşı sırası geldiğinde hemen olanların, dört gözle sıranın kendisine gelmesini bekleyenlerin yanı sıra aşıyı reddedenler ve aşıya tereddütle bakanlar da var. Ancak toplumsal bağışıklığın hızla kazanılması ve tamamen normale dönmek için hızlı bir aşılama gerekiyor.
Aşılamayı hızlandırmak için il yönetimleri gezici ekipler kurmayı planlıyor. Öte yandan aşılama oranının yavaşlamaması için yaptırımların devreye sokulması da tartışılıyor. Aşı yaptıranı ödüllendirmek adına maçlara, tiyatroya, sinemaya, konsere aşısı olanların gitmesine ilişkin planlama gündemde.
'Aşı olmayanların bazı etkinliklere alınmaması’ planını uzmanlara sorduk. Kimisi “aşı olanlara öncelik vermeli” derken, bazı uzmanlar “aşı olmayanların toplumdaki bazı aktivitelerden kısıtlanabileceği durumlarda öfkeleri artabilir” görüşünü dile getirdi.
İşte konunun uzmanlarından hurriyet.com.tr’ye özel yorumlar…
‘AŞI OLMAYANLARIN HİÇBİR KAPALI ALANA ALINMAMASI GEREKLİ’
Prof. Dr. Hasan Tezer (Çocuk Enfeksiyon):
Aşı olmayanlar hastalığın yayılımı açısından bir risk oluşturuyor. Kendilerinin hastalık geçirmesi dışında başkalarının da yaşamını riske sokabilirler. Bu nedenle toplu etkinliklerde aşı olanlara öncelik vermek çok daha uygun olur. Bu durum henüz tartışılıyor. Ben de arada kaldım. Hekim olarak aşı olmayanların sadece etkinliklere değil hiçbir kapalı alana alınmaması gerektiğini düşünürken bunun toplumsal etkilerinin aşıya karşı bir direnç oluşturmasından korkuyorum.
‘AŞI KARŞITLARININ TEPKİSİ ARTABİLİR’
Berk Karaoğlu (Uzman Psikolog):
Son 1.5-2 yıldır yaşamış olduğumuz pandemi sürecindeki bilinmezlikler, öngörülememezlikler haliyle çoğu kişinin kafasında soru işaretleri oluşturmuş olabilir ki bu normaldir. Ancak temel fizyolojik, biyolojik sağlığımızı hedef alan bu virüsle baş edebilmek amacıyla sağlıklı bilgi kaynaklarına ve otoriteye, kurumlara güvenmek durumundayız.
Toplum bağışıklığının sağlanması adına aşılanma oranının arttırılmak istenmesi sonucu düşünülebilecek aşıya teşvik konusu ve ayrımlara ise kitle psikolojisinin nasıl tepki vereceğini tam kestiremesek de aşı karşıtlarının, aşı olmayanların toplumdaki bazı aktivitelerden kısıtlanabileceği durumlarda olumsuz tepki vermesi, öfkelerinin, şüphelerinin ve diğer olumsuz duygularının artması beklenebilir.
‘ALINAN KARARLARIN NEDENLERİ DETAYLI ANLATILMALI’
Eğer bu şekilde kararlar alınacaksa kurumların nedenlerini topluma detaylı bir şekilde anlatması, durumun anlaşılır hale gelmesi en anlamlısı olacaktır. Çünkü zaten pandemi sürecinde dünyadaki çoğu insanın kafa karışıklığının sebebi birtakım durumların net, anlaşılır ifade edilememesi ve bu süreçlerin ne kadar daha süreceğinin bilinmemesi olduğunu düşünüyorum.
O açıdan bazı ortamlarda aşı olan/ olmayan ayrımı yapılacaksa dahi bunun ne için ve hangi hedefe ulaşana dek bu uygulamaların süreceğinin ifade edilmesi, toplum ve kurumlar arasında sağlıklı bir iletişim ağının oluşturulması anlamlı olacaktır.
‘AŞI ZORUNLULUĞU TOPLUM İÇİNDE HUZURSUZLUĞA NEDEN OLUR’
Dr. Öğr. Üyesi. Ahu Özmen Akalın (Sosyoloji):
Aşı olup olmamak insanların özgür iradelerine bırakılmış bir durumdur. Sağlık Bakanlığı, hiçbir vatandaşa zorla aşı yaptırımı uygulanmayacağını uzun zaman önce belirtmişti. Dünyanın da hiçbir gelişmiş ülkesinde aşı olma zorunluluğu ile ilgili bir yaptırım uygulanmıyor. Fakat, pandeminin hayatımızı etkileme şiddetine bakılınca, normal hayata dönebilmek için, aşı olmaktan başka bir çare görülmüyor. İnsanların bu özgür iradelerini, toplumun sağlığını koruyacak yönde kullanmaları gerekir.
Naçizane, aşı yaptıranları ödüllendirmek ile ilgili hareketi çok mantıklı bulmuyorum. Bu karar, belki direkt olarak toplumda bir ayrımcılığın oluşmasına sebep olmaz ama, toplum içerisinde bir huzursuzluğa neden olacağı kesin. Bunun da önüne geçebilmek için, kamuoyunu, başka bir deyişle toplumu, aşıların olumlu tarafları ile ilgili bilgilendirmek en doğru yöntem. Aşı karşıtlarının bu tutumunun, sosyal medyada dolaşan yanlış haberler, bazı televizyon kanallarının yaptıkları asılsız haberler, çevrenin konu ile ilgili bilgisizliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Zaten insanların 2 aşı arasında bir seçim yapma olanağı bulunuyor.
‘TOPLUMSAL DAYANIŞMA VE BİRLİK RUHU GEREKLİ’
Birçok ülkenin aşıya zor ulaşabildiği bir dönemde, Türkiye’de iki tip Covid 19 aşısının bulunması ve insanların bu aşıların arasından tercih yapabilmesi büyük şans olarak görülmeli. Haliyle gerek iktidarın, gerek bilim kurulunun, vatandaşların endişesini giderecek bilgileri daha sık paylaşmaları, toplumda oluşabilecek aşı karşıtları/aşı taraftarları kamplaşmasının önüne geçmeleri gerekiyor. Çözüm aşı olan insanları ödüllendirmek adına eğlence alanlarına girmelerine izin vermekten ziyade, aşı olmakta tereddüt edenlere aşılar ile ilgili ikna edici bilgiler vermektir. Ancak toplum nezdinde oluşacak bir dayanışma ve birlik ruhu ile, bu pandemiden ve pandeminin etkilerinden kurtulmak mümkün.
‘ZORUNLU AŞILAMA HUKUKEN MÜMKÜN DEĞİL’
Bilal Çelik (Avukat):
Anayasal haklarımız arasında tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı; bilimsel ve tıbbi deneyler yapılamayacağı belirtilmiştir. İlgili Anayasa maddesinden anlaşıldığı üzere Covid-19 salgını ile birlikte aşı zorunluluğu getirilebilmesi yeni çıkarılacak bir kanun ile söz konusu olabilecektir.
Mevcudiyette Hıfzıssıhha Kanunu yürürlükte olmakla birlikte bu kanun 1930 yılında çıkarılmıştır. Dolayısıyla Covid-19 salgını ile ilgili bu kanuna dayanılarak bir zorunlu aşı uygulamasına karar verilebilmesi hukuken mümkün değildir.
‘KURUMLAR AŞILI OLMA ŞARTI KOYABİLİR’
Aşılama çalışmalarının günümüzde tavsiye ve rızaya dayalı şekilde yapılmaktadır. Mevcut kısıtlamalar genelge şeklinde ve çoğunlukla temelinde Hıfzıssıhha Kanunu esas alarak meydana getirilmektedir. İnsanların sosyal yaşantısı içerisinde aşılanmanın kullanılabilmesi hususunu kamu ve özel alanlarda ayrı ayrı değerlendirebiliriz.
Kamu hizmetlerinden yararlanma noktasında aşılanma şartı getirmek için yeni bir kanuni düzenleme meydana getirilmelidir. Devlet uygulamaları bakımından aşı yaptıranlar ve yaptırmayanlar arasında ayrımcılığı sağlayabilecek bir düzenleme mevcut değildir.
Sinema, tiyatro veya spor organizasyonları gibi özel sektör diye nitelendirebileceğimiz kurumlar açısından değerlendirecek olursak bu kurumlar özel işletme oldukları için ayrı ayrı kendi bünyelerinde böyle karar alabilirler. Yani işletme eğer kendi rızası dahilinde ise kendi bünyesindeki organizasyonlara yalnızca aşılı kişilerin girebileceğini şart koşabilir.