Güncelleme Tarihi:
Doğal Hayatı Koruma Vakfı-Türkiye (WWF-Türkiye) Su Kaynakları Program Müdürü Buket Bahar Dıvrak, yaptığı açıklamada, Türkiye'deki toplam 2,5 milyon hektarlık sulak alanın, 1 milyon 300 bin hektarının son 40 yılda kaybedildiğini söyledi.
“VAN GÖLÜ'NÜN 3 KATI BÜYÜKLÜĞÜNDE”
Kaybedilen alanın Van Gölü'nün 3 katı kadar olduğunu anlatan Dıvrak, bu alanların kurutma, doldurma ve su rejimine yapılan müdahaleler sonucunda ekolojik özelliklerini yitirdiklerini vurguladı.
Dıvrak, sulak alanların içme suyu sağlama, taşkın kontrolü, yer altı sularının beslenmesi, besin depolama, iklim değişikliğinin kontrolü, doğal arıtım, balıkçılık, saz kesimi, turizm ve rekreasyon olanakları sağlamak gibi hayati işlevleri bulunduğuna işaret ederek, Türkiye'nin bugüne kadar Amik ve Avlan gölleri, Kestel, Gavur, Yarma, Aynaz, Hotamış, Eşmekaya sazlıkları gibi sulak alanlarını kaybettiğini belirtti.
Dünyada iklim dengelerinin giderek değiştiğini, bunun sonucu Türkiye'de de son derece kurak bir kış mevsimi yaşandığına işeret eden Dıvrak, gerekli önlemler alınmazsa gelecek yıllarda sulak alanların yanı sıra özellikle Ege, Akdeniz ve orta Anadolu'daki yağışlarda önemli ölçüde azalma ve buna bağlı kuraklık yaşanacağını kaydetti.
Dıvrak, Türkiye'nin her bölgesinin iklim değişikliğinden aynı şekilde etkilenmeyeceğini dile getirerek, “İklim değişikliği gibi bir sorun olmasa bile su yönetimi ve suya olan bakışı değiştirmezsek Türkiye 2030'lu yıllarda ciddi bir su kriziyle karşı karşıya kalacak” diye konuştu.
ÖNEMLİ SULAK ALANLARIN DURUMU
Buket Bahar Dıvrak, Türkiye'deki önemli sulak alanların içinde bulundukları durumu şöyle özetledi:
“Konya Havzası Eşmekaya Sazlıkları: Eşmekaya Barajı yapılırken tamamen kuruyan, şu an ne baraj ne de sazlık bulunan bölge 2005 yılında doğal sit statüsünü kaybetti. Yine Konya Havzası'nda bulunan ve 1985 yılında yaklaşık 16 bin hektar olan alan Hotamış Sazlıkları, 1990 yılında 8 bin hektara düştü, bugün ise tamamen kurumuş durumda.
Ereğli Sazlıkları: Alanı besleyen kaynaklar üzerine yapılan barajlar, tahliye kanalları ve yer altı sularının tarımsal sulama amacıyla aşırı derecede çekilmesiyle çok büyük ölçüde kurudu. Yaz aylarında tamamen kuruyan alanın tek su kaynağı ise Ereğli ilçesinin kanalizasyon kanalı.
Tuz Gölü: Türkiye'nin ikinci büyük gölü ve en büyük Özel Çevre Koruma Bölgesi olan Tuz Gölü, şu an olması gereken büyüklüğün yarısı kadar. Konya ve Aksaray şehirleriyle Kulu-Şereflikoçhisar-Cihanbeyli-Eskil ilçelerinin evsel ve endüstriyel atıkları ve ayrıca binlerce ton tarımsal atık, herhangi bir arıtıma tabi olmadan yıllardır Tuz Gölü'ne akıtılıyor.
Beyşehir Gölü: Türkiye'nin en büyük tatlısu gölü ve milli park alanı olan göl, tarımsal sulama amacıyla su çekilmesi nedeniyle giderek küçülüyor ve sığlaşıyor. Küçülmenin yanı sıra kirlilik de Beyşehir için önemli bir sorun olarak kabul ediliyor.
Suğla Gölü: Doğal göl olma özelliğini kaybederek önemli ölçüde kurudu. Şimdi su depolama alanı olarka kullanılıyor.
Meke Gölü: Konya Havzası'nın diğer sulak alanları gibi kuruma sürecinde ve parçalara ayrılmış durumda. Gölün küçülmesinde azalan yağışlardan daha çok havza bazında sürekli düşen yer altı su seviyesinin etkili olduğu bildiriliyor.
Sultansazlığı: Sazlığı besleyen su kaynaklarının tarımsal amaçlı kullanımı için kesilmesi nedeniyle yüzde 90 oranında küçülmüş durumda.
Bafa Gölü: Gölü besleyen Büyük Menderes Nehri ile göl arasına yapılan setler, barajlar ve Söke sulamasına verilen su gibi nedenlerle göl susuz ve oksijensiz kalmakta, küçülmekte ve toplu balık ölümleri yaşanmakta.
Manyas Gölü: Sığırcı Deresi ile kuzeyden, yani Bandırma tarafından gelen kirlilik baskısı devam ediyor. Kuşların önemli barınma, kışlama ve üreme alanı olan bu deltada, geçmişte DSİ'nin gölün güney bölümüne etki eden baraj çalışması sonucu su seviyesi yükselmiş ve Avrupa Konseyi tarafından iyi korunan milli parklara verilen “A” sınıfı diploması geri alınmıştı. Manyas Gölü, alana yapılan su müdahalelerinin geri dönülmesi çok zor, pahalı ya da imkansız sorunlara yol açabildiğini gösteriyor.
Doğu Karadeniz Havzası: Sahip olduğu bitki, kuş, memeli ve sürüngen türleri ile bu havza da taş ocakları, kirlilik, plansız altyapı, kontrolsüz turizm, yasadışı avlanma, toprak kayması gibi sorunlarla boğuşuyor.