Faruk ESKİOĞLU-Londra
Oluşturulma Tarihi: Ekim 26, 2002 23:13
Modern casusluğu İngilizler, dünyanın en büyük gücü oldukları dönemde geliştirdi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bu konuda üstünlüğü ABD'ye kaptırdılar. Ama İngiliz casus tipi bir türlü ölmedi: Üst sınıftan gelen, Eton ve Oxford mezunu, Savile Row terzilerinin elinden çıkma smokin giyen, otomobilden, resimden, tabancadan, müzikten, içkiden anlayan, kırk yaşlarında, seks makinesi, züppe, çekici bir İngiliz erkeği.
007 numaralı ajan James Bond, bu tipin, İngiltere'nin yeni süper güç ABD'ye yapışık yedek güç haline geldiği günlere başarıyla uyarlanmış hali. Hayat tarzıyla İngiliz, teknolojik oyuncakları ve iş hayatıyla Amerikalı olan James Bond, casusluğu bir masal haline dönüştürdü. SSCB'nin yok olması sorununu başarıyla atlattı. Zaten onun savaştığı düşmanlar, KGB ajanlarından çok Marslı kötü yaratıklara benziyordu. Böylece 007 bir tür ölümsüzlüğe kavuştu. İlk James Bond filmi Dr. No, 6 Ekim 1962'de gösterime girmişti. Şu anda son James Bond filmi Die Another Day (Başka Bir Gün Öl) gösterime girmeyi bekliyor. Fakat onun herhangi bir gün ölmesini beklemek saçma. En doğru Bond filmi başlığı ‘‘Asla Bir Gün Öleceğim Deme’’ olmalı. İşte bu ölümsüz kahramanın hikayesi.
James Bond aslında bir roman kahramanı. Gerçek hikayesi, filmlerindekinden epeyce farklı. Yaratıcısı Ian Fleming, 14 James Bond romanının ilki olan Casino Royale'da (1953) bu hikayeyi şöyle anlatıyor:
James Bond 1924'te İskoçya'da doğar. Sekiz yaşındayken annesiyle babası bir dağ kazasında ölür. 1938'de asil çocukların ayrıcalıklı lisesi Eton Koleji'ne girer. İki yıl sonra 16 yaşındayken, kızlarla yaptığı kaçamaklar nedeniyle okuldan atılır. 1941'de donanmaya girer, II. Dünya Savaşı'nı bir komando olarak bitirip İngiliz gizli servisinin (MI6) elemanı olur. 1950'de kendisine ‘‘öldürme yetkisi’’ verilir. 1 Ocak 1962'de evlenir, düğün sırasında karısı öldürülür.
REKLAMI KENNEDY YAPTIIan Fleming, bu romanları yazarken 1961'de bir kalp krizi geçirdi ve bütün romanlarının
film haklarını satmaya karar verdi. Film haklarını iki bağımsız prodüktör satın aldı: Harry Saltzman ve Albert ‘‘Cubby’’ Broccoli. Bunların ikisi de karanlık tiplerdi. Fazla paraları olmadığından, bir starla anlaşmak yerine, tanınmamış birinden James Bond yaratmaya karar verdiler. Her türlü mesleği denemiş, 31 yaşındaki İskoç vücutçu ve model Sean Connery'yi tuttular. Adam serserinin tekiydi. Eton'ın kapısından geçmemiş, hiç Aston Martin otomobile binmemiş, hiç votka-martini içmemişti. Hayatında ilk smokinini, ilk Bond filmi Dr. No'yu çevirirken giydiğini söylemek, sanırız yeterli olur.
Ama zamanlama çok iyiydi. Sene 1962, yani soğuk savaşın en dondurucu günleriydi. Genç ABD Başkanı John Kennedy, tam da o sırada tuttu, Ian Fleming'in romanlarını çok sevdiğini, en çok beğendiği 10 romanın içinde Rusya'dan Sevgilerle'nin de olduğunu söyledi. Yapımcılar herhalde milyonlar dökseler, böyle bir lansman kampanyası yapamazlardı.
PARA KAVGA GETİRDİEfsane, Dr. No filmiyle, Sean Connery'nin cismiyle doğdu ve 1960'larda soğuk savaş günlerinde büyüyüp yerleşti. Tabii hemen kavga ve rekabet başladı. Ian Fleming'in Saltzman-Broccoli ikilisine satmadığı tek bir James Bond hikayesi vardı. Casino Royale'i başka bir yapımcı David Niven, Peter Sellers, Woody Allen gibi komedyenlerle çekti. Bu bir James Bond parodisiydi. Zaten ortalık James Bond benzeri komedi filmlerinden geçilmiyordu; örneğin Michael Caine bu tür filmlerle meşhur olmuştu. Bunu gören Sean Connery, 1967'de Bond filmlerinden çekildiğini açıkladı. Yapımcılar, ona ‘‘biz de sana gösteririz’’ der gibi, Avustralyalı model George Lazenby'yi alıp onunla bir Bond filmi çektiler. Sean Connery hemen kıskanıp geri döndü ve tekrar Bond oldu. Sean Connery'nin James Bond'la olan duygusal ilişkisi, belki de seyircinin ilişkisine benziyordu. Adam hem James Bond'dan kurtulmak istiyor, hem de bir türlü bırakmaya razı olmuyordu. Rolü Roger Moore'a devrettikten on yıl sonra, yeniden Bond olma hevesine kapıldı. Fakat 007 bu tür şımarıklıkları affetmiyordu: Connery'nin 1983'te çektiği ‘‘Bir Daha Asla Asla Deme’’ pek beğenilmedi.
ZAVALLI ROGER MOOREJames Bond olduğunda 41 yaşındaydı Roger Moore. Dünyanın en iyi oyuncusu değildi. Herkes ona yıllarca Sean Connery'nin tahtına oturduğu için ateş püskürdü. Oysa o, başarılıydı: Filmleri çok iyi para yaptı. Ancak iyice yaşlanan Roger Moore, son filmlerinde artık koşamıyor, uçamıyor ve bir seks makinesinden çok şişman bir harem ağasına benziyordu. Ondan vazgeçildi ve bu defa Timothy Dalton'da karar kılındı. Adam eğitimli tiyatrocu, çok iyi oyuncu, yakışıklı ve gençti. Bir de işi ciddiye almasın mı? Bond romanlarını dikkatle okudu, bu karakterin sert, acımasız, soğuk bir tip olduğunu keşfetti ve beyaz perdeye yansıttı. Onun devrinin bitişi, Soğuk Savaş'ın da bitişine rastlıyordu. Ama bu bir problem değildi. James Bond, kızları, tekno oyuncakları, içkileri ve giysileriyle tarihin sefaletinden çok uzak bir masal kahramanıydı. Pierce Brosnan, ölümsüz casusu başarıyla 21'inci asra taşımak için yetti de arttı bile.
Asıl Bond kızı Bond'un kendisi
James Bond filmlerinde her zaman ‘‘kızlar’’ olur. Aralarında Ursula Andress, Sophie Marceau, Kim Bassinger, Halle Berry gibi ünlülerin de olduğu kızlar. Ama aslında onların bir karakteri yoktur. Onlar yapımcıların her filmde farklı ülke, ırk ve renkten seçtikleri, gerçek seks objeleridir. Oysa gerçek hayatta İngiliz casusları genellikle eşcinseldirler. Belki de 007'nin cinsel tercihinin bu kadar ısrarla vurgulanmasının nedeni budur. Jeanette Winterson'ın ‘‘Asıl Bond kızı Bond'un ta kendisi’’ sözü böylece anlam kazanıyor. James Bond, giyimi kuşamındaki titizliğiyle, detaylara düşkünlüğüyle gerçekten kadınsı. Hiçbir kadın star, onu gölgede bırakamıyor.
007'nin oyuncakları müzedeŞu anda Londra'daki Science Museum'da (Bilim Müzesi) Bond filmlerinde kullanılan araç, tasarım ve giysilerden oluşan bir sergi var. 27 Nisan'a kadar sürecek. Neler yok ki? On yıl önce Bond için tasarlanan bugünün cep telefonu, burnundan şiş çıkan ayakkabı, öldürücü melon şapka, timsah şeklindeki denizaltı. Sergiyi her gün iki bin kişi ziyaret ediyor. Çoğu ilkokul öğrencisi: Yeni Bond seyircileri yetişiyor.
O meşhur gitar tıngırtısı
James Bond'un herkesçe bilinen tematik müziği, John Barry-Marty Norman ikilisini şöhrete kavuşturdu ve birbirine düşürdü. O kısa melodiyi Marty Norman bulmuş, John Barry aranjmanını yapmıştı. İyi de müzik kime aitti? Mahkemeye gittiler ve müziğin Marty Norman'a ait olduğu tescil edildi. James Bond müziklerinin hikayesi bununla bitmiyor. Shirley Bassey, Paul McCartney, Duran Duran ve son olarak Madonna gibi birçok ünlü müzisyen hep 007 için çalıştı, şarkı söyledi. James Bond'un best of albümü, 40'ıncı yıldönümü şerefine bu yıl çıktı.
BOND FİLMLERİ
SEAN CONNERY
1962: Dr. No
1963: From Russia With Love
1964: Goldfinger
1965: Thunderball
1967: You Only Live Twice
1971: Diamonds Are Forever
1983: Never Say Never Again
GEORGE LAZENBY
1969: On Her Majesty's Service
ROGER MOORE
1973: Live And Let Die
1974: The Man With The Golden Gun
1977: The Spy Who Loved Me
1979: Moonraker
1981: For Your Eyes Only
1983: Octopussy
1985: A View To Kill
TIMOTHY DALTON
1987: The Living Daylights
1989: Licence To Kill
PIERCE BROSNAN
1995: Golden Eye
1997: Tomorrow Never Dies
1999: The World Is Not Enough
2002: Die Another Day