Gazeteciliği savunmak

Güncelleme Tarihi:

Gazeteciliği savunmak
Oluşturulma Tarihi: Kasım 06, 2016 22:14

MEDYANIN cevval, yaratıcı ve de muhabirlik ruhunu hiç yitirmeyen duayen ismi Mete Akyol’a da veda ettik. Yazıp çizdiklerinin yanı sıra Silivri Cezaevi önünde başlattığı ‘Umut nöbeti’ ile de kalacak belleklerde.

Haberin Devamı

 Evindeki sandalyesini alıp bir başına cezaevi önüne geldiğinde “Neden” sorusuna verdiği yanıt da katıksız bir gazeteci yaklaşımını içeriyordu:

 

“Şu gazeteci şöyle düşünüyor, bu farklı düşünüyor; onun için biri iyi, biri tu kaka. Böyle laf olmaz.”

 

Akyol için o gün cezaevine atılan Can Dündar ve Erdem Gül’ün düşünceleri değil, gazeteci olmalarıydı önemli olan. “Umut nöbeti” ile gazeteciliği savunuyordu.

 

Maalesef Akyol’un yaklaşımı egemen değil bugün medyanın önemli bir kesimine. Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticilerinin gözaltına alındığı operasyon haberlerine bakın. Kimi gazeteler bırakın eleştirel yaklaşmayı, sayfalarında mahkeme kurarak destek verdiler operasyona. Suç olarak ortaya koydukları da Cumhuriyet’in manşetleriydi. ‘Gazeteciler’, gazeteciliğin yargılanmasına malzeme üretiyordu.

 

Haberin Devamı

Hürriyet ise her gün birinci sayfadan ‘Cumhuriyet’te 15 gözaltı’‘Sanatçı desteği’‘Cumhuriyet savcısı FETÖ’den sanık’‘(Bozdağ’ın) Cumhuriyet savcısı yorumu: Bence talihsizlik’ başlıklı haberlerle duyurdu operasyonu. Tepkileri ve Cumhuriyet’e desteği de haber yaptı. Hürriyet internet de bu haberleri güncel gelişmelerle birlikte yayınladı.

Hürriyet’in sağduyulu, demokrat ve özgürlükçü okurlarının da beklediği buydu. Hatta daha geniş verilmediği için eleştiren okurlar bile oldu.

 

Okurlar da medyanın özgürlük alanının her geçen gün daha da daraldığının farkında, bağımsız gazeteciler de. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nun Cumhuriyet operasyonuyla ilgili açıklamasındaki veriler medyanın durumunu gözler önüne seriyor:

 

“15 Temmuz darbe girişimi ardından kapatılan gazete, dergi, TV ve ajans sayısı 170’e ulaşmıştır. Sürekli ve sarı basın kartı iptal edilen gazeteci sayısı 777’ye çıkmıştır. Şu anda 105 gazeteci tutuklu bulunmaktadır. Kapatılan yayın organları nedeniyle 2500’ün üzerinde gazeteci işsiz kalmıştır.”

 

Haberin Devamı

Hapisteki gazetecilere Cumhuriyet’ten Murat SabuncuKadri GürselMusa KartGüray ÖzM. Kemal GüngörTurhan GünayBülent UtkuÖnder Çelik ve Hakan Kara’yı da kattılar şimdi. Tutuklamaların, kapatmaların ardı gelmiyor.

 

Böyle bir ortamda biz gazetecilere düşen Mete Akyol’un dediği gibi, görüşüne bakmadan, çizgisine aldırmadan gazeteciliği savunmak olmalı. Her seferinde tekrarlamalıyız, gazetecilik suç olamaz diye...

 

GELİNCİKLERE SAYGI

 

HÜRRİYET’in spor sayfasında “Adada haşhaş tartışması” haberini görünce şaşırdım. “1. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden askerleri ve gazileri anmak için sahaya haşhaş çiçekli formalarla çıkmak isteyen İngiltere ve İskoçya’ya FIFA’dan yasak geldi” yazılmıştı. Ama benim bildiğim, İngilizlerin her yıl 11 Kasım’da yakalarına taktıkları sembol çiçek, gelincikti. Acaba yanılıyor muyum diye bir araştırma yaptım. Bulgularımı sıralayayım:

 

Haberin Devamı

1- Haşhaş, gelincikgiller familyasından. İngilizcede hem gelincik hem de haşhaş çiçeğine ‘poppy’ adı veriliyor. ‘Poppy’nin Türkçe sözlüklerdeki ilk karşılığı ‘gelincik’ ama alt sıralarda ‘haşhaş çiçeği’ de geçiyor.

 

2- Anı çiçeğinin esin kaynağı, ‘In Flanders Fields’ adlı şiir. Bu ünlü şiir, Belçika’nın Flanders bölgesindeki kırmızı çiçeklerden hareketle yazılmış. Şiirde ‘poppy’ olarak geçen çiçekler gelincik mi, haşhaş mı? Latince isimlerinden bakınca bu sorunun yanıtını buldum. Gelinciğin Latincesi ‘papaver rhoeas’, haşhaş çiçeğinin Latincesi ise ‘papaver somniferum’ imiş. Flanders’ta yetişen çiçekler ise ‘papaver rhoeas’ yani gelincik.

 

3- Nitekim Wikipedia’da, BBC’nin tarih sayfasında, eski askerlere destek veren British Legion’ın web sayfalarında ‘Remembrance Day’de kullanılan anı çiçeğinin ‘papaver rhoeas’ yani gelincik olduğu yazıyor.

 

Haberin Devamı

4- Toronto Star’da 2014’te çıkan bir yazıda da haşhaş ile gelinciği birbirine karıştıranlara “Haşhaş çiçeği (papaver somniferum) ile ‘In Flanders Fields’ta bahsedilen ve Flanders tarlalarında yetişen gelinciğin (papaver rhoeas) aynı olmadığı” yanıtı veriliyor.

 

5- İngiltere Büyükelçisi Richard Moore’un “Foreign & Commonwealth Office Blogs”ta “Britanyalılar neden gelincik rozeti takıyor” başlıklı bir yazısı var. 11 Kasım 2015 tarihli bu yazıda da anı çiçeği ‘gelincik’ olarak Türkçeye çevrilmiş.

 

Sanırım bu kadar veri, anma günlerinin sembol çiçeğinin haşhaş değil gelincik olduğunu kanıtlamaya yeter. Zaten bugüne değin 11 Kasım hakkında Hürriyet ve Türkiye medyasında yayınlanan haberlerde sembol çiçeklerden hep ‘gelincik’ olarak bahsediliyordu. ‘Haşhaş çiçeği’ yazıldığına ilk kez Hürriyet’in 2 Kasım’daki haberinde tanık olmuştum. Ama o da yanlış.

 

Haberin Devamı

OKURDAN KISA KISA

 

Hüseyin Honça: İnternette basketbol sayfanızda puan tablosu hâlâ geçen yılın. Bu sezonda beşinci hafta maçları oynandı ama siz daha önce uyarmama rağmen hâlâ o tabloyu yenilemediniz. Fikstür de hâlâ boş. Bu ne hız! (2 Kasım)

 

Bahri Karakeçili: “Cemevi ne alanı’ krizi” haberinde “Cemevlerinin tıpkı cami gibi olduğunu öne süren CHP’li meclis üyeleri” diye yazmışsınız. “Öne sürmek” ne demek? Cemevlerinin ibadethane olduğu sizin için de bir iddia mı yani? Bu tartışmada taraf değilseniz dilinize dikkat edin. (22 Ekim)

 

E. Erdem: Ankara Eki’nizde “Caminin temeli atıldı” haberi var. Anlaşılan caminin Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde yapılacağını sanmışsınız ama orası Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesi. Haberdeki belediye başkanına, caddelerin isimlerine vs baksaydınız anlardınız. (30 Ekim)

 

Salim Taşçı: Anıtkabir’deki tören haberinde “Generalleri aradılar” başlığı atılmış. Ama fotoğrafta kimlikleri kontrol edilen subaylar, general değil albay. Tören kıyafetlerindeki şapka ve omuzlarındaki rütbelerden belli. Dolayısıyla başlık yanlış. (30 Ekim)

 

Sevim Manisalı: 31 Ekim tarihli gazetenizin ilk sayfasındaki “Kapsülden 1 ABD’li, 1 Rus, 1 Japon çıktı” haberinizde astronotlar kadın olmasına rağmen spotta “Üç uzay adamı” yazması bir kadın olarak beni rahatsız etti. Bilim insanı ifadesi kullanılarak cinsiyet ayrımcılığı yapılmamasını dilerdim.

 

Yaman Yamaner: “Orkestra sinevizyonun arkasında kaldı” haberinde “Sopranoda Görkem Ezgi Yıldırım, mezzosopranoda Ferda Yetişer, tenorda Ayhan Uştuk ve Metin Turan, basta Erdem Baydam, baritonda Umut Koşman’ın sahne aldığı” yazıyor. Anlaşılan sopranoyu, tenoru enstrüman sanıyorsunuz. (31 Ekim)

 

Mustafa İnanç: Hürriyet’in Ekonomi sayfası manşeti “Esnaflar da kazandıracak”. Malum esnaf kelimesi ‘sınıf’ın çoğuludur. Bu nedenle ‘esnaflar’ ifadesi yanlış olmuş. (1 Kasım)

 

Özge Yazıcı: İnternette çıkan “Ataşehir’de AVM’de vatandaşın üstüne vitrin camı düştü!” haberinde neden AVM’nin adını yazmıyorsunuz? (22 Ekim)

 

NOT: Olay, Novada Alışveriş Merkezi’nde, H&M mağazasında yaşandı.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!