Yasemin Bozkurt: Zerrin Özer’in itirafıyla ektiği tohum, koca bir ağaç oldu!
Güncelleme Tarihi:
90’lı yılların en önemli programlarından biriydi “Yasemin’in Penceresi”. Ünlü isimler geçmişlerini tüm gerçekliğiyle anlatıp o anlarla yüzleşiyorlardı. Programın sunucusu Yasemin Bozkurt ile 90’lardan bugüne televizyonun altın yıllarını konuştuk. Bozkurt, “Bazı sanatçılar programımda geçmişleriyle yüzleşmek istemiyordu” dedi.
1990’lı yılların ortalarında Türkiye’nin en ünlü isimleri “Yasemin’in Penceresi”ne konuk oluyor ve geçmişleriyle yüzleşiyorlardı. Yasemin Bozkurt’un 4 sezon boyunca hazırlayıp sunduğu program kült haline geldi. Bozkurt, televizyonculuk macerasının başlangıcını şöyle anlatıyor:
“Hürriyet Gazetesi’nde televizyon muhabiri olarak çalışıyordum, ekinde de röportajlar yapıyordum. Her gün TRT’ye gide gele ‘Neden televizyon işi yapmıyorum ki?’ diye düşündüm.
Dönemin TRT program müdürüne, ünlülerin evlerine gidip, gerçek mesleklerine dair bir program yapmayı önerdim. 93-94 yıllarıydı ve kabul ettiler. TRT 2’de ‘İşte Evimiz İşte İşimiz’ programına başladım. Ünlülerin o zaman da evlerine girmek çok zordu.
Zeki Alasya’nın gerçek mesleği marangozlukmuş, onu atölyede çektik. Sonra sette... Huysuz Virjin’i evinde dikiş dikerken görüntüledik. Program büyük beğeni topladı. 90’lı yıllar Türkiye’nin en şahane zamanıydı. 1 yıl sonra ‘Bir Başka Gece’de çalıştım. Orada da Türker İnanoğlu bana, ‘Kadının Penceresinden’ diye bir bölüm verdi ve ‘Sana 10 dakikalık yer veriyorum. 5 bölüm yaparsın. Tutarsa tutar, tutmazsa güle güle kızım’ dedi. Bana inandığı için hayatımdaki en önemli insanlardan biridir.
BAKMADAN GEÇME!
O zaman gündemde olan Ayşegül Nadir’le yalısında röportaj yapmıştım ve bana olan inançları çoğaldı.” Ünlü televizyoncu, ardından başka bir kanala transfer oluyor: “Birçok yerden teklif aldım. TRT özel bir program yapmamı istedi, ben de ‘Politika Penceresi’ni yapmaya karar verip Star’a geçtim. 96’nın sonu Türkiye’nin politik kahramanlarının en fazla olduğu dönem. Tansu Çiller, Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, aklınıza kim gelirse... Onların magazinlerini yaptım. Politikacılara şarkı söylettim, saz çaldırdım, bu da çok ilgi çekti. Onlara şu cümleyi söylüyordum: ‘Sizi alıp bir kat yukarı çıkaracağım. Kimse sizi bunu yaptığınız için küçümsemeyecek. Ayrıca politikacıların lacivert kıyafetlerinin, asık suratlarının arkasındaki insanın görülmesini sağlıyorum.’ Bu program da tuttu.”
İbrahim Tatlıses’li bölüm aksiyon filmi gibiydi
Yasemin Bozkurt, içinde “pencere” kelimesi geçen birçok program yapıyor ama esas kırılma “Yasemin’in Penceresi”yle oluyor. Bozkurt, 1996 yılında bu programın nasıl başladığını şöyle açıklıyor:
“O dönemde ünlülerin hayatlarını merak ediyordum. Nereden geldiler, geçmişleri nedir? Yeni bir program yapmamı istediler ve adını da ‘Yasemin’in Penceresi’ koydular. Ben hayata anahtar deliğinden bakmıyorum, koskoca bir pencereden bakıyorum. Eşi benzeri olmayan bir proje olduğunu ve denemek istediğimi söyledim.”
BAKMADAN GEÇME!
Bozkurt, programın ilk konuğunun İbrahim Tatlıses olmasını istiyor. Ve adeta aksiyon filmlerini anımsatan bir program çekiyorlar.
Ünlü televizyoncu, ilk çekim gününü şöyle anlatıyor: “İbrahim Tatlıses o dönem fenomendi ve yanına kimse yaklaşamıyordu. Telefon ettim; ‘Size kıro diyorlardı, şimdi de kral. Gelin kıroluk ve krallık günlerinizi anlatalım. İnsanlar bundan ders alsın. Mağarada doğan bir adamın, kendine güvenirse bir gün Türkiye’nin en ünlüsü olacağını sizinle öğrensinler’ dedim. Bu İbrahim Bey’i çok etkiledi, ‘Tamam yapalım’ dedi. Dehşet bir hayattı... Bununla yetinmeyip Urfa’ya gittim. Orada çok önemli röportajlar yaptık. Ama kanal dedi ki ‘İbrahim Tatlıses’in hayatında iki önemli kadın var; Derya Tuna ve Perihan Savaş. İkisiyle de evlenmemiş, ikisinden de çocuğu var. Bunların ikisi de gelmezse program olmaz.’”
Perihan Savaş’ı otelde beklettim
“İbrahim Tatlıses’e ‘Yalnız sizden bir şey istiyorum, kesinlikle programa müdahale etmeyeceksiniz. Bunu getirme, bunu çağırma derseniz programa ilk sizinle başlamam’ dedim. O da karışmayacağını söyledi.
Perihan Savaş’ı aradım, ‘Senin yediğin bir yumruk var, yıllar sonra gel ekranda hesabını sor. Sen gelmezsen bu program olmayacak’ dedim. O da geleceğini söyledi. Derya Tuna çok kolaydı, çünkü mutlaka İbrahim Bey ona anlatmıştı. O da kabul etti.
BAKMADAN GEÇME!
Program TEM Stüdyoları’nda çekiliyordu. İbrahim Bey’in Derya’nın geleceğinden haberi olabilirdi. Ama Perihan’dan haberi yoktu. İbrahim Tatlıses bir ordu ile stüdyoya geldi. Meğer o kişileri stüdyonun her yerine dağıtmış, Perihan Savaş’ı aramaya çalışmışlar. Biz de akıllıydık. Stüdyolar Yeşilköy’e yakın olduğundan Perihan Savaş’ı oradaki bir otele konuşlandırmıştık.
Akşam 9 buçukta İbrahim Tatlıses stüdyoya geldi, biz de 9’da Perihan Savaş’ı otelden alıp stüdyoya getirdik. Reji arabasında beklettik. Önce Perihan hakkında VTR girdi. İbrahim Bey gelmediğini sandı ve birden kapı açıldı, içeri Perihan girdi.
Ben ‘Perihan Savaş’ın hangi gözünü morartmıştın?’ diye sordum. Biraz bozuldu ama cevapladı. Şimdi bile o soruyu sormak cesaret ister. Aksiyon filmlerini andıran bir çekimdi.
Program pazartesi akşam yayınlandı. Ertesi sabah erken bir saatte telefon çaldı. Kanaldan, önemli mevkiden birisi arıyordu. ‘1 numara olmuşuz, en çok izlenen programız’ dedi. İkinci programda Emel Sayın’ı çağırdım.”
BAKMADAN GEÇME!
Zerrin Özer’İN itirafıyla ektiği tohum, koca bir ağaç oldu
Yasemin Bozkurt, o dönem konuk aldığı herkesin zorlu olduğunu söylüyor. Ünlü televizyoncu, “Kanal yöneticilerinin istemediği isimler de vardı. Beyazıt Öztürk’ü istememişlerdi mesela. ‘30’lu yaşlarında ne acı çıkar ki’ dediler. Ama çok başka bir yanını gördük” diyor.
Bozkurt’u konukları arasında en şaşırtan isim ise Zerrin Özer oluyor. Ünlü televizyoncu, Özer’in tecavüze uğradığını ilk defa itiraf etme anını şöyle anlatıyor:
“Beni en çok şaşırtan Zerrin Özer’in itirafıydı. Program bitti, ağladı ve kapıdan çıkarken ‘Eğer bu yayınlandıktan sonra halk beni anlamazsa intihar ederim’ dedi. Çünkü Türkiye’nin en ünlü kadını tecavüze uğradığını açıklamıştı.
Bugüne kadar hiçbir Türk ünlüsü böyle bir şey açıklamamıştı. Bir an durdum ve ‘Zerrin istersen şöyle yapalım, sabaha kadar düşün. Eğer bu bölümü çıkarmamı istersen çıkarırım’ dedim. Telefon etmedi ve o bölüm yayınlandı. İnsanlar bu tecavüzün yapanın yanına kalmasını istemiyordu.
Bu, Zerrin’in ektiği bir tohumdu; koca bir ağaç oldu. Kadınlar Zerrin’den aldıkları bu güvenle artık istismarcının yanına bırakmıyor bunu.”
BAKMADAN GEÇME!
Yasemin Bozkurt, “İkna edemediğiniz birileri oldu mu?” sorusuna ise şu yanıtı veriyor:
“Bazı sanatçılar orada geçmişleriyle yüzleşmek istemiyor. Türkan Şoray, Nükhet Duru, Ebru Gündeş, Sibel Can geçmişte yaşadıklarıyla yüzleşmek istemedi. Ancak saygı duyuyorsunuz. Gönüllü ve içten olmalı sanatçı da... Mesela Sezen Aksu, ‘ilk kocam gelmesin’ demişti, biz onu getirdik. Hatırlattı bir de bize.”
OYUNCU OLMAK İSTİYORUM
“Yasemin’in Penceresi” son bulunca Yasemin Bozkurt, bu kez gerçek hayatlara ışık tutmaya karar veriyor: “Ondan sonra ‘Kadının Sesi’ ve evlenme programı yaptım. ‘Kadının Sesi’, 2007 yılına kadar sürdü. Kaçırılan çocuklar, dağılan evler, dayakçı eşler... Bu durum beni çok etkiledi. Ara vermek istedim, oğlum Amerika’da okuyordu onun yanına gittim. Program formatlarımı taklit ettiler. Bir tek ‘Yasemin’in Penceresi’ öyle kült program oldu ki ‘Ahmet’in, Ayşe’nin Penceresi’ni yapamadılar. Çünkü o bendim.”
2017’ye kadar ekrandan uzak kalan ünlü televizyoncu, “Ara verdiğiniz için pişman mısınız?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Pişman değilim. O dönem dünyayı gezmeye çalıştım. Sakin yaşamak insana farklı bir bakış açısı getiriyor. Alaçatı’da 5 yıl boyunca otel işlettim. 2017’de Kanal D’de programa başladım, o da kısa sürdü. Büyüdüğünüz zaman biraz da küçülmelisiniz.”
BAKMADAN GEÇME!
Yeni ünlüler de bu programa katılmak istiyor
“50’lerin içinde hızla ilerliyorum ama bir kadına da yaş sormayın” diyen Yasemin Bozkurt, şimdilerde yeniden ekrana döndü ve Uçankuş TV’de “Canlı Masa” adlı programda sunuculuk yapıyor. En büyük hayali oyunculuk yapmak olan Bozkurt, üzerinde “Yasemin’in Penceresi”ni yeniden yapmasını isteyenlerin baskısı olduğunu da sözlerine ekliyor: “Adın Yasemin soyadın Pencere oldu diyen çok arkadaşım var. Geçenlerde Ezgi Mola, bir söyleşiye katılmış ve ‘Yasemin’in Penceresi gibi sorgulandım’ demiş.
O dönemde konservatuvar okuyan ve ‘İleride biz de bu programa katılırız’ heyecanını yaşayanlar bugün star oldu. Genç bir oyuncu dedi ki; ‘Yasemin Hanım, meşhur olup sizin programınıza katılma hayalim vardı. Sırf bu yüzden programa belki çıkar diye ilkokul öğretmenimi arayıp telefonunu aldım.’ Eğer tekrar yaparsam onu çağıracağımın sözünü verdim. İnsan kendi geçmişine acımamalı, gurur duymalı.”Bozkurt, şimdiki ünlülerin geçmişlerinin eskiler gibi heyecan yaratıp yaratmayacağına dair sorumu ise şöyle yanıtlıyor: “Sosyal medya insanları çok çabuk ünlü yapıyor. Dün meşhur olup bugün unutulan insanlarla dolu. Hangimiz buna ayak uydurabiliriz ki... Televizyon da birçok ünlünün mezarı oldu.”
Hülya Avşar 15 bin TL tazminat ödedi
Hülya Avşar’ı konuk alacaktık. O da Ankara’da yaşayan ablası Leyla’ya yönlendirdi ve ‘Ona git, o hayatımı bilir’ dedi. Ankara’ya gidip Leyla ile antikacı dükkanında buluştum. Leyla da Hülya Avşar’ın ilk eşini anlattı. İlk eşinin bekar evi olduğunu, Avşar’ın oraya gidip eski kocasını başka kadınla yakaladığını ve tokat yediğini söyledi. Hülya, çok yoğun olduğundan o programı yapmaktan vazgeçtik. Program bitti, gazetede bu hikayeyi anlattım. Sonra Hülya, bana argo bir mesaj yazdı. Onu mahkemeye verdim. 15 bin TL tazminat ödedi, o parayı da bağışladım. Sonrasında barıştık.
BAKMADAN GEÇME!
Yasemin Bozkurt, 1999 yılında Beyazıt Öztürk, onun annesi Nurten Öztürk ve Ebru Cündübeyoğlu ile “Yasemin’in Penceresi” programında.