‘Türkiye’de Alman okulu açmak istiyoruz’
Güncelleme Tarihi:
Berlinli iş insanı Adem Sarı’nın kurduğu ‘Sarias Stiftung’ (Sarias Vakfı) çok yeni bir vakıf olmasına rağmen başta Almanya olmak üzere sınır ötesi çalışmalarıyla insanlığın kültür hazinesine önemli katkılar sunuyor. Vakfın genel müdürlüğünü ise felsefe alanında bilimsel çalışmalar yürüten Prof. Dr. Faruk Akyol üstleniyor. Vakıf, çalışmalarını Almanya’da yoğunlaştırmış olsa da Afrika’dan Türkiye’ye kadar geniş bir coğrafyada faaliyet gösteriyor. Çocuk ve gençlere yönelik olmasına rağmen kültür ve sanat alanında da birçok yaratıcı ve yeni projelere imza atan vakıf, bilinmeyen dünya masallarını Almancaya çevirip kitaplaştırıyor, gelecek vaat eden başarılı genç yeteneklere öğrenim bursu veriyor, Bach’ın 300 yıl önce eserlerini bestelediği kilisede özel bir albüm kayıt projesini destekliyor, Urfa’da dar gelirli ailelerin çocuklarına kışlık giyecek dağıtıp, okul ihtiyaçlarını karşılıyor, Kenya Nairobi’de ise ‘Alman Harambee’ derneği ile birlikte toplumdan dışlanan zihinsel engelli çocukların ve annelerinin rehabilitasyonuna katkı sağlıyor. Daha önce Berlin Yunus Emre Enstitüsü’nde yöneticilik yapan Prof. Faruk Akyol ile vakfın faaliyetlerini konuştuk.
SARIAS Vakfı’nı tanıtır mısınız?
Vakıf 2016 yılında kuruldu. Ancak o tarihte Yunus Emre Enstitüsü’nde müdür olarak çalıştığım için faaliyete geçmesi iki yıl sürdü. 2018’den itibaren de aktif ve fiilen etkinliklere başlamış oldu. Kuruluş manifestosunda çocuklara ve gençlere yönelik faaliyetler esas alındı. Bunun içinde yardıma muhtaç çocukların gereksinimlerinin karşılanması ve çocuklara yönelik kültürel faaliyetler de yer alıyor.
Aynı zamanda bir bağış kuruluşu mu?
Hayır, değil. Kesinlikle para yardımı yapmadığımızı belirtmek isterim. Para dağıtan vakıf değil ama özellikle kültür başta olmak üzere çocuklara daha iyi bir gelecek, daha iyi bir çevre, daha iyi bir dünya var etmek adına vakfın üstüne ne düşerse onu yapmaya çalışan bir anlayışımız var. İş yaparak etkin katkılar sağlanabilir kanaatindeyim. Bu aynı zamanda vakfın sonraki yıllarına da bir tecrübe ve hafıza birikimi sağlayacak. Bizden sonrakiler bizim edindiğimiz tecrübeleri daha etkin kullanabileceklerdir. Bu nedenle olayların içinde olmayı tercih ediyoruz.
BAKMADAN GEÇME!
Almanya’da gerek devletin gerekse sivil toplum derneklerinin bu alanda hizmet sunduğu çok sayıda çalışmalar var. Sarias Vakfı’nı farklı kılan nedir? Belli bir kitleye mi hitap ediyor?
Vakfın kurucusu Adem Bey’in kesin olarak şöyle bir anlayışı bulunuyor: “Benim bugünkü varlığımı ortaya çıkarmam Almanya sayesinde oldu. Almanya bana çok büyük fırsatlar sundu. Hem eğitimim açısından hem yetişmem hem de iş hayatım açısından. Bu yüzden Almanya’da kazandıklarımı Almanya için harcayacağım.” Adem Bey, “Almanya için faydalı olacak vakıf kuracağım” düşüncesiyle hareket etmiş. Dolayısıyla Sarias Vakfı bir Alman vakfıdır. Kurucuları Türkiye kökenli olmakla birlikte vakfın kuruluş anlayışında böyle bir yapı var. Ama elbette Almanya kendi vakıflarının gücünü yurt dışında da kullanan zihniyete sahip. Biz de o anlayıştayız. Hizmetlerimiz sadece Almanya veya Türkiye’ye yönelik değil. Tüm dünyada çocuklara ve gençlere yönelik ihtiyaca cevap verecek şekilde çalışmalar yürütüyoruz.
Türkiye’ye yönelik ne gibi çalışmalarınız var?
Türkiye’ye özellikle engelli insanların ihtiyaç duyduğu ekipmanları sağlıyoruz. Bu desteğimize devam ediyoruz. Aynı zamanda bazı okulların öğrencilerine yönelik katkılarımız var. Kitap desteklerimiz oluyor. İhtiyaç sahibi çocukların kışlık giyecek ve ayakkabı gibi ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Bunun dışında mütevelli heyetimiz gelecek yıllarda Antalya’da Abitur imkânı sunacak, Alman eğitim müfredatı sağlayan Alman okulu kurma hedefimiz var.
BAKMADAN GEÇME!
Uluslararası hangi alanda yardımlarınız bulunuyor?
Almanya’da kurulmuş Harambee derneği Kenya Nairobi’de faaliyet gösteriyor. Bu dernekten bir arkadaşım vasıtasıyla haberdar oldum. Onlar Nairobi’de kısıtlı imkânlarla dernek kurup rehabilitasyon merkezi açmışlar. Hem bedensel hem zihinsel engelli çocukları eğitmeye, tedavi etmeye çalışıyorlar. O derneğin çarpıcı ve sarsıcı kuruluş hikâyesini dinledim, bu beni çok etkiledi. O bölgede zihinsel engelli doğan çocukları içine şeytan girmiş düşüncesiyle ölüme terk ediyorlarmış. Anneler razı olmuyor tabi ancak geleneğe direnen anneler dışlanıyor. Bu dernek onlara koruma sağlıyor. Aynı zamanda HIV pozitif olan erkekler bu tür engelli çocuklara tecavüz ederek o hastalıklarından arınacaklarını düşünüyorlar ve bu yolla çok sayıda HIV pozitif çocuk olduğu düşünülüyor. Ulaşabildikleri çocuklara tedavi konusunda katkı sağlıyor. Biz bu dernekle bir iş birliği için sözlü protokol gerçekleştirdik. Kenya’da daha geniş imkânlara sahip daha büyük alanda bu türden çocuklara yardımcı olabileceğimiz rehabilitasyon merkezi girişimimiz var.
Bir de dünya masalları projeniz var...
Kültür ve sanat alanında da çocukların ve gençlerin daha yaşanılabilir dünya fikrini canlı tutabilecekleri bir ortam hazırlamak istiyoruz. Bu bakımdan dünya masalları projemiz, kültür alanında başlattığımız ve şu anda çok iyi giden bir proje. Dünyada sözlü aktarım geleneği güçlü olan bölgelerin masallarını araştırıp buluyoruz. Bugüne kadar Almancaya hiç çevrilmemiş masalları ortaya çıkarıyoruz. Onları çevirerek ve resimlendirerek kitaplaştırıyoruz, ücretsiz olarak çocuklara dağıtıyoruz. Bugüne kadar üç kitap yayınladık. Birinci kitabımız Afrika Etiyopya’dandı ve çok ilgi gördü. Onunla ilgili anlatı faaliyetleri gerçekleştirdik. İkinci masalımız Çin masalıydı. Üçüncü masalımız Japon masalı. Onun da çok ilgi göreceğini düşünüyorum. Masal kitabı çıktığı zaman Berlin’deki Alman-Japon Kültür Merkezi’ne hediye olarak gönderdik. Bize gönderdikleri teşekkür yanıtında, araştırdıklarını ve gerçekten bunun, kendilerinin de bilmediği bir Japon masalı olduğunu öğrendiklerini söylediler. Bir sonraki masalımız ise Alaska yerli masalı olacak. O kitap da mayıs ayında çıkacak. Masalları seçerken en temel kriterimiz ‘political correctness’ (politik doğruculuk) bir tutum bekliyoruz. Cinsiyetçilik olmayacak, şiddet olmayacak, cinsiyete dayalı iş bölümü olmayacak ve homofobik olmayacak. Yani bu özellikler bizim için çok önemli. O yüzden ince eleyip sık dokuyoruz. Her kültürde bu kriterlere uymayan masal bulmak mümkün.
BAKMADAN GEÇME!
Ama bu günümüzün değerlerine uymuyor, masalların üretildiği döneme değil...
Elbette. İstisnasız bütün kültürlerin masallarında var. Ama olmayanlar da mevcut. Biz bunları araştırıp değerlendiriyoruz. 2021 sonuna kadar toplam kitap sayımızı 10’a çıkaracağız. Hawai, Kamerun, Brezilya, ABD’den Cherokee yerli masalları sırada bekliyor. Zannediyorum 50-60 kitaplık güzel bir seri olacak. Bu da Sarias Vakfı’nın Alman kültürüne ve dolayısıyla dünya kültürüne sağladığı bir katkı olacak. Türkiye’den masal da olacak, araştırıyoruz.
İnternet sayfanızda öğrencilere burs da verdiğiniz yazıyor...
Burslarımız pandemiden dolayı ne yazık ki biraz sıkıntıya uğradı. Şu anda çok yetenekli bir viyola öğrencimiz var. Berlin’in en önemli akademilerinden birinde öğrenim görüyor. Rahmetli Ruşen Güneş’in, Cem Mansur’un ve Atilla Aldemir’in tavsiyeleriyle öğrencimize burs imkânı verdik. Bizim bursiyerimiz olarak Berlin’de çalışmalarına devam ediyor. Her sene yetenekli bir öğrenciye burs imkânı sağlamayı amaçlıyoruz.Burslar hep müzik alanında öğrenim gören öğrencilere mi verilecek?Çeşitli alanlarda olabilir ama önemli olan saygın ve tanınır bir öğrenim kurumundan izin ve davet almış olması. Dünyanın saygın isimlerinden tavsiye, referans getirebilmesi gerekir.
BAKMADAN GEÇME!
Bu yıl Türkiye’den Almanya’ya göçün 60’ıncı yılı. İş hayatında çok başarılı olan Almanya’daki Türk toplumu, sizce kültür, sanat ve bu tür vakıf çalışmalarında geç mi kaldı yoksa doğal bir süreç mi?
2014’te Berlin’e geldiğimde Radikal gazetesine verdiğim röportajda Almanya’daki Türk toplumunun münevver kesimi olmadığı, entelejiyansının olmadığı eleştirisinde bulunmuş ve çok tepki almıştım. Ama aynı görüşümde ısrar ediyorum. Hâlâ münevver kesimi yok. Çok iyi yetişmiş bireyleri var fakat bunlar birbirleriyle etkileşimden uzak yaşantı seçmişler. Edebiyat alanında, sanat alanında, bilim alanında Türkiye kökenli çok önemli insanlar var. Fakat bu insanların birbirleriyle etkileşimi neredeyse az, hatta hiç yok. Hepsi sırça köşklerinde yaşıyor. Bunun sebepleri var elbette. Ancak bu uzun bir tartışma konusu. Son 40 yıldır Türkler ekonomik olarak büyük başarılara imza atmış. Türkiye’de doğup büyümüş birinin İstanbul Teknik Üniversitesi’nde okuyarak makine mühendisi olması dikkati çekecek bir husus değil. Ancak Türkiye’den kalkıp gelmiş bir ailenin ikinci, üçüncü kuşak mensubunun teknik üniversitede okuyup mühendis olması bence alkışlanacak bir başarıdır. Çok önemli bir durumdur. Bunlar çok ciddi başarılar. Fakat maalesef bizler ekonomik başarılarımızın devamı sayılması icap eden kültür ve sanat alanında hiçbir şey yapmıyoruz. Adem Sarı Bey’in kurmuş olduğu vakfın bu tür kültür sanat profilini oluşturması bence bir ilktir ve aynı zamanda başka başarılı insanlara da örnek teşkil edecek yapıdır. Bu vakfın çok önemli bir işlevi olduğunu düşünüyorum. Bu anlayışın başka iş insanlarına da örnek olmasını diliyorum.
Sarias Vakfı, 1110 öğrencili Şanlıurfa’daki Mehmet Akif Ortaokulu’na 189 farklı kitaptan beşer adet göndererek destek oldu.