Güncelleme Tarihi:
İspanyol Engizisyonunun akıl mantık dışı işlerinden biri daha... 1484-1492 yılları arasında görev yapan Papa VIII. İnnocentius ki bizim tarihimizde de Şehzade Cem Sultan'ın Avrupa'ya kaçması döneminde papa oluşuyla yer alır, kedilerin şeytani yaratıklar olduğuna karar verir ve yakalanan tüm kedilerin yakılarak öldürülmesini emreder. Engizisyon kapsamındaki coğrafyada o dönemde binlerce kedi yakılarak katledilir. Sonucunu mu merak ettiniz? Kedilerin ortadan kalkmasıyla fare nüfusu çok hızlı artar, sonra da veba salgınları baş gösterir. Bu arada, kedilere bile takılmış olan "dini bütün" Papa’nın gayri meşru iki de çocuğu vardır, bu da dipnot olsun.
Vordonisi Adası 1010 yılına kadar, hemen İstanbul'un burnunun dibindeymiş; Burgazada, Büyükada, Heybeliada gibi… Ama o sene yaşanan büyük deprem sonrası, üzerindeki manastırla ve keşişlerle birlikte suya gömülmüş. Böylelikle esasında 10 adadan oluşan Prens Adaları, 9 ada olarak günümüze kadar gelmiş. Bir de ek bilgi: Neden Prens Adaları diyoruz? Çünkü Bizans döneminde, buraya prens ve prensesler sürgüne gönderiliyormuş...
Öncelikle, bu maymunların isimleri olduğunu biliyor muydunuz? Gözlerini kapatanın adı Mizaru, ağzını kapatanın adı Iwazaru ve kulaklarını kapatanın adı da Kikazaru imiş. İsimlerinden de anlaşıldığı üzere Japon kökenli bir deyim bu. 17’nci yüzyılda Nikko şehrinde inşa edilmiş ünlü Tosho-gu tapınağının kapısına oyulmuş "görsel bir deyim" olarak ortaya çıkmış ilk, sonra da oradan tüm dünyaya yayılmış. O gün bugündür hayatımızda...
Vikinglerin yağmalayan, öldüren, tecavüz eden, yakıp yıkan imajı bugün yeni bulgu ve buluntularla yerini ticaret erbabı, daha barışçıl bir imaja bırakıyor yavaş yavaş... Baskın barbar imajın ise, esasen onlar hakkında tarihe ilk yazılı kayıtları, fethettikleri topraklardaki Anglo-Saksonların yazmasından kaynaklandığı düşünülüyor bugün. Yani günümüzde kimin elinde güç varsa tarihi o belirliyor ya, o zaman da yazı kimin elindeyse o belirlermiş. Ama heyhat, gerçek tarih er geç su yüzüne çıkıyor işte...
Bu deyimin kökeni Orta Asya Türklerine ve Şamanizme dayanıyor. Türklerin İslamiyet'ten önceki dini olan Şamanizm inanışına göre, yeryüzünden göğe kadar uzanan, bazen bir sırık şeklinde tasvir edilen bazen Dünya Ağacı da denilen bir demirkazık bulunurdu. Bunun bir kayın ya da çam ağacı olduğu söylenir. Bu Temurkazık yani Demirkazık, Tanrıların Şamanlar ile görüştüğü yerlerdi. Şamanlar, yeryüzünden çıkıp, gökyüzüne gittiklerinde burada Tanrılar ile görüşürlerdi. Eğer Demirkazık yerinden oynayacak olursa gökyüzünün sonu gelecek, kıyamet kopacaktı. Tabii aynı şey yeryüzünün demirkazığı için de geçerliydi. Yeryüzünün demirkazığı, yeryüzünü tutan çiviydi. Bu yüzden yerinden oynarsa, yani yeryüzünün çivisi çıkarsa, kıyamet kopacaktı. "Çivisi çıkmak" işte bize o günlerden kalmış bir deyim...
Tarihe ‘Ölüm Meleği’ ve ‘Doktor Ölüm’ olarak geçmiş olan Jack Kevorkian’ı ben sadece film karakteri sanıyordum, meğer gerçek bir kişiymiş. 1928-2011 yılları arasında yaşamış. Kötü bir insan gibi lanse edilmiş olmakla birlikte, aslında doktor yardımıyla gönüllü ötenazi konusunda kamuoyunda bir öncü olarak ötenazi yanlılarının idolü olarak da görülüyor. Tam 130 hastaya, kendi rızalarıyla ötenazi yapmış. 1999'da tutuklanmış ve taammüden olmayan cinayet suçuyla 25 yıl hapis cezasına çarptırılmış, 8 sene hapis yattıktan sonra sağlık sorunları nedeniyle affedilmiş. Tıp alanında 8 kitabı yayınlanmış, aynı zamanda ressam, besteci ve caz sanatçısıymış. Ötenazi yanlıları için kendini feda eden bir melek, ötenazi karşıtları için ise şeytani bir kişilik; ne garip…
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'ndeki verilere göre, Osmanlı'da 19’uncu yüzyılın sonlarına kadar çarşaf diye bir örtünme şekli yok, yani Anadolu Müslümanlarında çarşafın tarihi 150 yılı bulmuyor. İlk olarak Tanzimat döneminde hacca gidenlerin İranlı hacılardan görerek getirmeleriyle ülkeye giriyor ancak başlangıçta tutulmuyor ve din çevrelerince "bidat" olarak niteleniyor. Zaman içinde çarşaf kullananların sayısında artış yaşanıyor, 1870’lerde iyice yaygınlaşıyor. Sultan 2’nci Abdülhamit tarafından İslam’da yeri olmadığı ve çarşaf giyenin erkek mi kadın mı olduğunun anlaşılmadığı gerekçesiyle yasaklanıyor. Ancak 1913’te Rumeli’deki Ortodoks ve Yahudilerin giyimlerinden alışkanlık kazanan muhacirlerin göçüyle yeniden yayılmaya başlıyor. Sonra da bugünlere kadar geliyor.
Ege'nin sevimli beldesi Şirince Şirince'nin adının 1930'lara kadar "Çirkince" olduğunu biliyor muydunuz? Bu Rum köyünün adı Kırkınca tarih boyunca ama Rum telafuzuyla Kirkince şeklini almış. Türkler de Çirkince demiş. 1923-1924'te mübadelede Rumların ayrılması sonrasında yerlerine Makedonya'dan muhacirler yerleşmiş. 1930'larda bu beldeyi zamanın İzmir Valisi Kazım Dirik ziyaret etmiş ve talimatı sonrasında beldenin adı değişmiş ve Çirkince, Şirince olmuş.
Teniste puanlar 15-30-40 şeklinde gidiyor. Peki niye 1-2-3 değil ya da neden 15-30-45 değil? Araştırınca gördüm ki tam bilinmiyor bunun nedeni ama iki teori var: İlk teoriye göre, Fransız Devrimi öncesi Fransa'da raket yerine elle oynanan, çok popüler bir oyun var (sırf Paris'te 1000 tane kortu varmış bu oyunun), adı "jeu de paume". Bu oyunun oynandığı saha 90'a 45 feet boyundaymış, servis kazanınca önce 15 feet, ikincisini kazanınca bir 15 feet daha ve üçüncüsünü kazanınca 10 feet daha ilerleniyormuş, 15-30-40 da oradan kalmış. İkinci teori ise saat bazlı oynandığı için saat kadranından esinlenilmiş olduğu bu skorların. Ben saat teorisini gözümde canlandıramadım, ilk teoriyi seçiyorum kendimce doğru cevap olarak.
Yer isimlerinin kökeni, tarihçesi ve anlamını incelemek meğer bir bilim dalıymış ve adı da toponomi imiş. Örneğin Danimarka'nın (Danmark) anlamı ‘Danir halkını ayıran orman’ (mark ayıran orman demekmiş) imiş... Ülkenin adının kökeni Viking çağından çok daha eskiymiş.
Kalp masajı yapmanız gereken durumda Bee Gees'in ünlü ‘Stayin’ Alive’ şarkısını içinizden mırıldanıp, onun ritmine göre masaj yapmak gerekiyormuş. İngiliz Kalp Vakfı bunun için bir de bir dizi tanıtım videosu hazırlamış, gülümseten ve üzerine bir de öğreten videolar... İzleyin, tavsiye ederim… Stayin’ Alive’ı da buradan dinleyebilirsiniz: https://youtu.be/oQwNN-0AgWc
Son yıllarda Türkiye’de de gittikçe popülerleşen avokado meyvesinin adı, geçmişte Orta Meksika'da Azteklerin kullandığı dil olan Nahuatl dilinden geliyormuş ve anlamı da “testis” imiş. Etimologlar bu isimlendirmenin şekilsel benzerlikten kaynaklandığını düşünüyorlarmış.
Ağaçkakanların gagalarını ağaçların gövdesine tak tak tak vurmalarının nedeni, gövde kabuğunun altında gizlenmiş böcekleri, tırtılları yemekmiş. Bu arada ağaçkakan adını kim koyduysa, buradan da kendisini kutluyoruz, gerçekten cuk oturmuş bu isim…
Son dönemde gündemimizden maalesef hiç çıkmayan terörizm sözcüğü Fransız Devrimi ile ortaya çıkmış, ilk kullanımı 1798'de... Fransız Devrimi sonrası 1793-1794 dönemi "Reign of Terror" (‘korkunun saltanatı’ diye çevirmek mümkün) olarak geçmiş tarihe, devrim karşıtı hareketlerin bastırılması için günde onlarca giyotinle idamın yaşandığı karanlık bir dönemmiş. Terörist kelimesi de devrim yanlısı Kamu Güvenliği Komitesi üyeleri için kullanılmış. Terörist kelimesinin günümüz anlamını ise ancak 19’uncu yüzyılda kazanmış, hükümet karşıtı şiddet yanlıları için bu ifade kullanılmaya başlamış. Tarihteki ilk teröristler ise, MS 70'li yıllarda görülüyor: Kudüs'ün Roma İmparatorluğu tarafından yakılıp yıkılması sonrasında, köktenci Yahudi politik grup Zealots'un radikal bir ucu olan ‘Sicarii’ler. Sicarii Latincede hançer taşıyan adam anlamına geliyor. Sicariiler, Roma İmparatorluğu'nun önemli isimlerini, kalabalıklar için hançerleyip ortadan kaybolmalarıyla ünlüler... Onlardan sonra tarih sahnesinde ortaya çıkan ve terörist olarak tanımlanan ikinci grup ise Haşhaşiler...
Bir insanın ömrünün ortalama üçte biri uykuda geçiyormuş. Uykusuzluk insanı 10 günde öldürürken açlığa iki hafta dayanmak mümkünmüş. Gördüğümüz rüyaların yüzde 12'si siyah-beyazmış ama hatırlayabilirsek tabii, çünkü uyandıktan sonraki ilk 5 dakikada rüyaların yüzde 50'si unutuluyormuş, sonraki 10 dakikada ise yüzde 90'ı. Yani uyanır uyanmaz anlattınız anlattınız, anlatamadınız gitti… İnsanoğlu uykusunu erteleyebilen yani uykusu gelse de uyumamayı becerebilen tek memeli canlıymış. Koalalar günde 22 saat ile en çok uyuyan hayvanlarmış; en az uyuyanlar ise 1,9 saat ile zürafalar…