Güncelleme Tarihi:
Tunceli'nin ünlü ilçesi Çemişgezek adını, Bizans İmparatorluğu'nu 969-976 yılları arasında yönetmiş olan Ermeni asıllı İmparator 1. İoannis Çimiskes'ten alıyormuş. "Çimiskes" bir lakap olup, bu kelimenin Ermenicede 'kırmızı çizme' anlamına gelen "tshemshkik" sözcüğünden ortaya çıktığı tahmin ediliyormuş.
İkinci Dünya Savaşı'nın moda üzerinde çok büyük bir etkisi olduğunu biliyor muydunuz? Savaşla birlikte kıyafetler için gerekli olan kumaş, düğme vs. gibi malzemelerde ciddi bir kaynak sıkıntısı doğuyor ve İngiltere başta olmak üzere, birçok ülkede giyim eşyaları da karne ile dağıtılıyor. Kadınlar, daha az malzeme kullanarak giyinme gereği doğrultusunda, eteklerin boylarını kısaltarak diz altına çekiyorlar. Ceketler de kısalıyor, 3 düğmeden fazla düğmeli ceket kullanılmıyor. Tek renk, desensiz kumaşlar modayı domine ediyor. Aynı zamanda, herhangi bir bombalamada hızla kaçabilmeyi sağlamak için ayakkabı topukları kısalıyor. Erkekler savaşa gittiği için, onların yerine fabrikalarda çalışmaya başlayan kadınlar pantolonu yaygın bir şekilde kullanmaya başlıyorlar. Savaş sona erdiğinde, savaş yıllarının getirdiği "casual" giyim alışkanlığı kalıcı bir şekilde moda dünyasında yerini bulurken, Christian Dior gibi modacılar, o yılların acısını çıkartırcasına kabarık etekler, rengarenk desenli kumaşlarla dolu yeni kreasyonlarını sunuyorlar. 1950 ve 1960'lardaki kabarık etekler, cıvıl cıvıl pastel renkler işte biraz da büyük savaşın karanlığına bir tepki olarak gelişiyor.
Yılan sevmeyenlere tavsiye: İrlanda, Yeni Zelanda, Antarktika ve Grönland'da yılan bulunmuyormuş. Bu adaların oluşum aşamasında buzullarla kaplı olması yılan türü hayvanların burada yaşayamamasına neden olmuş. Oluşumu esnasında İngiltere de böyleymiş ama sonradan üç çeşit yılan türemiş İngiltere topraklarında. Bu arada, İrlanda tarafında bir de tuhaf bir durum var: Malum St. Patrick İrlandalıların ünlü bir azizi ve yılanları İrlanda'dan kovmasıyla meşhur... Amma velakin İrlanda'da hiç yılan olmamış. Meğer onun kovduğu paganizmmiş, yani yılan ile temsilen edilen pagan inanışlarmış.
Farklı ülkelerde çok ilginç doğum günü kutlamaları varmış: Örneğin Gana'da "Krada" yani "ruh günü" adı verilirmiş bu güne. Doğum günü olan kişi sabah erkenden uyanır, önce tüm gece suda bekletilmiş bir yaprakla yıkanır ve ruhunu temizlermiş. Kahvaltı olarak kendisine "oto" adı verilen özel bir yemek ikram edilirmiş. Bu, yumurta ve ezilmiş tatlı patatesten yapılmış ve palmiye yağında kızartılmış mücver benzeri bir yemekmiş. Akşamüstü yine yemekli bir kutlama yapılır, herkesin beyaz giyinmesi istenir, yemekte yahni, pirinç ve kelewele adı verilen, muza benzer bir meyve olan plantain’in kızartmasından oluşan bir yemek yenirmiş. Ne kadar güzel gelenekler var, her kültür geleneklerine sahip çıkmalı, kesinlikle!
Ortalama ömrün erkeklerde 80,8, kadınlarda ise 87,1 yıl olduğu Japonya'da Eylül 2016 itibariyle, 100 yaşın üzerinde olan yaşlı sayısı, sıkı durun, tam 65 bin 692 kişiymiş! 2017 itibariyle, 31 bin 747 kişinin daha 100 yaş üstü grubuna dahil olacağı öngörülüyormuş! 100 yaş üzerindekilerin yüzde 87,6'sı da kadınmış. 100 yaş üstündeki vatandaşlar konusu Japonya'da ciddi bir gündem oluşturuyormuş zira 1963'te 100 yaşın üzerinde sadece 153 kişi varken, bu sayı 1998'de 10 bine, 2007'de 30 bine, 2012'de 50 bine ve 2015'te 60 bine ulaşmış.
Sevimli ama yaramaz küçük çocuklar için kullanılan "yumurcak" kelimesi "yumru" kelimesinden türemiş. İlk yazılı kullanımı 1680'de Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'ndeymiş. Anlamı da, "veba hastalığında koltuk altında veya kasıkta çıkan çıban" imiş. Nasıl olmuş da sevimli ve yaramaz bir anlam kazanmış, hiç anlayamadım ve çok da merak ettim açıkçası ama aradım, taradım bu dönüşüme ilişkin bilgi bulamadım maalesef.
Alaska tarihi itibarıyla ABD’nin en ilginç eyaletlerinden biri. Danimarkalı kaşif Vitus Bering, 1700'lü yıllarda, Rus ordusunda çalışıyor ve Rusya adına keşifler yapıyor. Esasen Alaska'nın Asya kıtasındaki uzantısı olan Kamçatka'yı keşfediyor, boğazı geçiyor, geçerken o boğaza bir de soyadını veriyor (Bering Boğazı) ve Haziran 1741'de Alaska'yı keşfediyor. Orada yüzyıllardır yaşayan yerliler var ama olsun, yine de yeni keşfediliyor sayılıyor o topraklar. Rusya toprakları sahipleniyor. Yıl oluyor 1867, William H. Seward isimli ABD Dışişleri Bakanı, tutturuyor “Alaska bizim olmalı” diye ve 7.2 milyon dolar ödeyerek, ABD, Rusya'dan Alaska'yı satın alıyor. Halk isyanlarda; kar, kış soğuk dışında hiçbir şey olmayan bu topraklara ne diye para verdik diyor, hatta bu olaya "Seward'ın Ahmaklığı" adını takıyorlar. Her ne hikmetse 10 yıl sonra Alaska'nın altında çok büyük altın rezervleri olduğu ortaya çıkmasın mı? Hatta sonra da petrol ve doğalgaz bulunuyor. Bak şu dünyanın haline... Alaska bugün o kadar zengin bir eyalet ki, vatandaşlarına yıllık 2072 dolar para veriyor "permanent fund" adı altında. Bütçe fazlası var hep...
Çığ altında kalırsanız nasıl hayatta kalacaksınız biliyor musunuz? Efendim, çığ düştü, altında kaldınız, henüz hayattasınız. Bu aşamada hemen çişinizi yapmalıymışsınız. Arama köpeklerinin sizi daha hızlı bulabilmesi için en etkili yöntem buymuş. Bunun dışında çığın altında kalırken bir kolunuzu sürekli yukarıda tutmak (vücut karın altında kalırsa bari kolunuz görünsün), burnunuzun ve ağzınızın etrafındaki karlarda bir oyuk yaratmaya çalışmak gibi önlemler de var
Moğolistan’da kadın ve erkek statüleriyle ilgili çok ilginç detaylar var. Mesela, Moğolistan'da sadece erkekler kemer takarmış. Kadınlar en az 3 oğlan doğurduktan sonra kemer takıp, erkeklerle aynı seviyeye yükselebiliyorlarmış. Bir yere girerken öncelik erkeklerdeymiş ama kemer takmış bir kadın da erkekler gibi öncelik sahibi olabiliyormuş. Ancak kadın üç oğlandan sonra bir kız çocuğu doğurursa tüm kazandığı haklar elinden alınıyormuş. Erkek çocuklarını nazardan korumak için 3 yaşına kadar kız çocuğu gibi giydiriyorlarmış.
Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Sırbistan gibi ülkelerde kullanılmakta olan Kiril alfabesi, 9’uncu yüzyılda kullanılmaya başlanmış. Eski sözlü Slav dilinin yazılabilmesini sağlamak üzere geliştirilmiş. Esasen ağırlıklı olarak Yunan alfabesinden esinlenilmiş, ama araya Glagol alfabesi ve eski bir Türk dili olan İskitçeden de ağırlıklı etkiler girmiş. Selanik doğumlu Bizanslı misyoner kardeşler Kiril ve Metodius tarafından geliştirilen Kiril alfabesi 18’inci yüzyılın başında Rus Çarı “Deli” Petro tarafından ciddi bir reforma tabi tutulmuş.
Ünlü Japon spor malzemeleri markası ASICS’in adı Latince, “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” anlamına gelen “Anima sana in corpore sano” ifadesindeki kelimelerin baş harflerinden oluşuyormuş.
Ayakkabı üretimindeki yöntem 14’üncü yüzyılda keşfedilmiş, 1850'lere kadar da hiç değişmeden aynen devam etmiş. Daha da ilginci yine 1850'lere kadar ayakkabılarda sağ-sol ayrımı yokmuş, ikisi de aynı yapılırmış. Düşünün şimdiki kadınların halini sağ-sol ayrımı olmadan: Platform topuklu ayakkabıları giymiş çiftin her iki teki de aynı... Zor bir durum kısacası...
Birçok hastalıkta olduğu gibi, Alzheimer hastalığının adı da onu ilk kez tanımlayan doktorun soyadından geliyormuş. 1901 senesinde Alman psikiyatr Alois Alzheimer, 50 yaşındaki hastası August D.'nin rahatsızlığını incelemesinden sonra bu hastalığı tıp literatürüne kazandırmış.
Türkiye'nin ilk televizyon reklamı, 1971 senesinde çekilmiş. Türkiye'nin ilk meyve suyu markalarından biri olan Meysu'nun reklamıymış. Marka olarak günümüzde, eskisi kadar tanınmasa da (benim çocukluk yıllarımda meyve suyu yerine ‘Meysu’ derdik, bugün kağıt mendile ‘Selpak’ dediğimiz gibi), el değiştirmiş olsa da, Meysu markasının halen faaliyet gösterdiğini bilmek iyi geliyor insana... Reklam filmini merak ederseniz, o da burada: https://www.youtube.com/watch?v=IxGVzS3H5hk
Venüs gezegeni, Güneş Sistemi’nde kendi çevresinde ters dönen, yani doğudan batıya doğru dönen tek gezegenmiş. Diğerlerinin hepsi batıdan doğuya doğru dönüyormuş. Bir başka deyişle, Güneş Venüs'te batıdan doğup, doğudan batıyormuş. Bunun nedeni henüz tam keşfedilmiş değil, gezegenin oluşumu sırasında büyük bir kitlenin çarpmasıyla oluşmuş olabileceği söyleniyor. Bu gezegenle ile ilgili bir başka enteresan bilgi de şu: Venüs kendi etrafında, bizim gün hesabımızla 243 günde, güneşin etrafında ise 224,7 günde dönüyor. Yani, Venüs'te günün süresi yılın süresinden daha uzun… Tam kafa karıştırıcı!