Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
-Gayet normal. Maddi anlamda hiçbir sıkıntı yaşamadık. Babamın bir Türk restoranı vardı. Ben orta okuldayken kapattı, emekli oldu. Felsefeye çok meraklıydı, hayatta en önem verdiği şey eğitimdi. Haliyle çocukluğum ve gençliğim bolca ders çalışarak geçti. Bize her zaman “Eğitimin senin kolunda bir altın bilezik, benim hediyem” derdi. Farklı hobilerim olması konusunda da çok hassastı. O istedi diye keman çalmayı öğrendim, yüzme takımına girdim, madalyalar kazandım. Birçok sanatsal projede yer aldım...
Peki bu ‘örnek öğrenci’ tiplemesinden modelliğe geçiş nasıl oldu? İçten içe model olmak mı istiyordunuz?
-Hayır. Çocuk psikolojisi üzerine master’ımı yaparken başladı her şey... Çevremdeki kadınların basın tarafından dayatılan güzellik anlayışı yüzünden çok mutsuz olduğunu fark ettim. Bu yüzden sosyal medya üzerinden fotoğraflarımı paylaşmaya başladım. İnanılmaz ilgi gördüm, prestijli bir mankenlik ajansı olan Models1 benimle iletişime geçti, gerisi de çorap söküğü gibi geldi. Mağaza zinciri Asos’un için modellik yaptım, L’Oréal’in yüzlerinden biri seçildim, Vogue için çekimler yaptım.