Sinema öÄŸrencilerinin izlemesi gereken 10 film
Güncelleme Tarihi:
107. sayımızın SineList köşesinde bu hafta sinema öğrencilerinin mutlaka izlemesi gereken başyapıtları derledik.
Battleship Potemkin (1925)
Sinemada kurgu neden önemlidir sorusuna cevap olabilecek nitelikteki bu Sergei Eisenstein başyapıtı, aslında politik bir amaca hizmet etmesi beklenen ısmarlama bir filmdir. Potemkin Zırhlısı Ayaklanması’ndan esinlenen olay örgüsünde yaşam koşullarından bezmiş mürettabatın Çar rejimine bağlı subaylara karşı isyanı anlatılır.
Nosferatu (1922)
Korku sinemasının sayılı klasiklerinden biriyle açılışımızı yapalım. F. W. Murnau’nun Bram Stoker’ın Drakula kitabından sinemaya uyarladığı film, Alman Dışavurumculuk akımının başyapıtlarından biri.
BAKMADAN GEÇME!
The General (1926)
Sessiz komedi filmlerinin ilk akla gelen ismi Charlie Chaplin’dir, onu muhteşem enerjisiyle Buster Keaton takip eder. Keaton’ın işine aşık bir demiryolu mühendisine hayat verdiği film, savaş atmosferinin hakim olduğu ülkesinde orduya bir türlü girememesine neden olan diplomatik ilişkilere odaklanır.
Metropolis (1927)
Tüm zamanların en iyi bilimkurgu filmlerinden biri olarak kabul edilen Metropolis, endüstrileşme etkisindeki toplumsal sınıflar üzerinden bize nefis bir politik bakış sunar. Üstelik bunu yaparken kurduğu modern şehir tasviri hayranlık uyandıracak türden. Fritz Lang’in bu başyapıtı, kendinden sonraki tüm bilimkurgulara da yol göstermesiyle bilinir.
BAKMADAN GEÇME!
The Passion of Joan of Arc (1928)
İngiltere ve Fransa arasında 14. yüzyılda başlayan ve tarihe Yüzyıl Savaşları olarak geçen bir dönemde, Fransız Katolik azizesi Jeanne d’Arc’ın 19 yaşında İngilizlere esir düştükten sonra Tanrı ile konuştuğunu iddia etmesi üzerine kafirlikle suçlanmasını izleriz. Maria Falconetti performansıyla adeta oyunculuğun kitabını yazar.
Man with a Movie Camera (1929)
Gün doğumundan gün batımına kadar bir kentin portresini, arka planda gerçeklik ve tarih arasında kurduğu bağlamla sunan Dziga Vertov senaryosundan görüntü yönetimine kadar baştan aşağı ders gibi!
BAKMADAN GEÇME!
Citizen Kane (1941)
Birçok otorite tarafından 'tüm zamanların en iyi filmi' olarak nitelendirilen filmin 25 yaşındaki genç bir adamın ilk uzun metrajı desek? Orson Welles, derinlikle ele aldığı karakterlerinden tutun da ‘net alan derinliÄŸi’ gibi teknik kavramları sinema sanatına kazandırmasıyla bile büyük bir saygıyı hak ediyor.Â
Bicycle Thieves (1948)
Savaş sonrası İtalya’daki ekonomik buhranın toplumsal etkilerine dair fikir edinebileceğimiz film, sonunda para kazanacağı bir işe kavuşan bir adamın ilk iş gününde bisikletini çaldırmasıyla başlar. İzlerini kolay kolay silemeyeceğiniz filmin en güzel yanı ise tamamen amatör oyuncularla çekilmiş olmasıdır.
BAKMADAN GEÇME!
The 400 Blows (1960)
Hem biçimsel hem içerik olarak Fransız Yeni Dalgası’nın öncü filmlerinden biri olan bu François Truffaut başyapıtı, okulu kıran iki küçük çocuğun büyüme telaşına ortak ediyor bizi.
Blow-Up (1966)
Bir şeyin gerçek olup olmayacağının nesnel kanıtlarla değil inançla ölçülebileceğinin altını çizen bu Michelangelo Antonioni filmi, çektiği fotoğraflarda görmemesi gereken bir detay yakalayan Thomas adlı bir fotoğrafçıyla tanıştırır bizi.