Liseden 1966 yılındaki mezuniyetinin ardından Sadık Ahmet, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kayıt yaptırır ve Ankara’da bulunduğu dönemde Cebeci Öğrenci Yurdunda kalır. Ancak Ankara Üniversitesi’ndeki bir yılın ardından Selanik Aristoteles Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kayıt yaptırır ve 1974’te tıp doktoru olarak mezun olur. Dikkat edilecek olursa Sadık Ahmet’in Selanik’teki üniversite öğrenciliği Yunanistan’ın “Albaylar Cuntası” dönemine denk gelir. Cunta idaresinin söz konusu olduğu bu dönemde Batı Trakya Türklerinden on altı erkek öğrenci Selanik’te üniversiteye devam eder. Önceki bölümlerde anlatıldığı gibi 1967-1974 Albaylar Cuntası döneminde Batı Trakya Türklerine uygulanan baskılar artar.
Sadık Ahmet’in üniversite eğitimi için bulunduğu Selanik, Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki en önemli liman kenti olup her köşesinde ecdadımızın hatıralarını barındırır. Osmanlı Devleti, bir Balkan devleti olarak kurulmuş ve gelişmiş değil midir?
Balkan kökenli pek çok şahsiyet, Balkan Savaşları ile doğdukları toprakların kaybedilmesine tanıklık etti, başta Çanakkale olmak üzere Birinci Dünya Savaşı’nın cephelerinde yer aldı ve Türk Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna katkı sundu. Kaybedilen tüm topraklardan, Kırım, Kafkaslar ve Balkanlardan Türkler, Anadolu’ya sığındılar. Anadolu’nun kalbi ise Ankara’dır. Ankara’dan sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu şehirde devam eden öğrenciliğin, Sadık Ahmet’te Türklük bilincinin gelişmesine katkı sunduğu görülür.
Dr. Sadık Ahmet, Mayıs 1974’te yedek subay adayı olarak Yunan ordusuna katılır. Ancak doktor olmasına rağmen yedek subay yapılmaz ve askerliğini piyade er olarak tamamlar.
Acemi askerliğini Korent (Korinthos)’ta tamamladıktan sonra Patras’a gönderilir. Gerek Korent, gerekse Patras, Mora Yarımadası’nda yer alır. Unutmamak gerekir ki Mora Yarımadası, Rum isyanının başladığı bölgedir. Mora’da isyancılar tarafından çok sayıda Müslüman katledilir. Öyle ki 1821 yılının Mart ayında 50 bine yakın Müslümanın yaşadığı Mora’da bir ay sonra tek bir Müslüman dahi kalmaz. Müslümanların çok azı kaçmayı başarır. İsyandan bir asır sonra Sinop Milletvekili Dr. Rıza Nur, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Mora’da Türk ve Müslümanların katledildiğine “… Kan gövdeyi götürmüştür. Büyük bir feci manzaradır. Yunanistan istiklal etmiş, aradan pek az zaman geçmiş, görmüşsünüzdür ki Mora’daki Türklerden bir tane bile yoktur. Ya bin türlü hakaret ve zulüm altında kaçırılmışlar veyahut öldürülmüşler ve yahut hapishanelerde, şurada burada sefalet içinde imha edilmişlerdir” cümleleri ile temas eder. Dr. Sadık Ahmet’in askerliğini yaptığı bölge, Batı Trakya’ya da çok uzaktır. Dr. Sadık Ahmet’in Yunan ordusuna katılmasından birkaç ay sonra Kıbrıs’ta sular ısınır, Albaylar Cuntası’na bağlı olarak adayı bir oldubitti ile Yunanistan’a bağlamak amacıyla Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı darbe düzenlenir. Darbe neticesi Kıbrıs’ta 15 Temmuz 1974’te Nikos Sampson iktidara gelir. Adanın Yunanistan’a bağlanması demek olan bu durum karşısında Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran anlaşmalara dayanarak ve garantörlük hakkının bir gereği olarak, 20 Temmuz 1974’te adaya müdahale eder. Türkiye’nin “Kıbrıs Barış Harekâtı”nı düzenlemekteki amacı, Kıbrıs’ta kalıcı barışın tesisini sağlamaktı. Diğer taraftan Kıbrıs Barış Harekâtı, Yunanistan’da Albaylar Cuntası’nın sonunu getirdiği gibi, askerlik süresinin 24 aydan 30 aya uzatılmasına sebep oldu. Dr. Sadık Ahmet askerliğini bu şartlar altında gerçekleştirir, almış olduğu cezalar da eklenince askerliği 34,5 ayda tamamlayabilir.
Unutmamak gerekir ki Kıbrıs ile ilgili söz konusu gelişmelerin yaşandığı dönemde askerlik çağındaki pek çok Batı Trakyalı Türk genci, Yunan ordusunda askerlik yapmak istemedikleri için Türkiye’ye sığınırlar. Yunan idaresinden gördükleri baskılar sebebiyle Batı Trakya Türklerinin Türkiye’ye göçünde 1974 yılı önemli zirvelerden biri olur.
Dr. Sadık Ahmet, askerliğini tamamlamasının ardından zorunlu doktorluk hizmetini Orta Yunanistan’da, Kardiça’ya bağlı bir köyde, Kastanya’da yapar. Zorunlu hizmetinin ardından 1978 yılında Batı Trakya’ya dönen Dr. Sadık Ahmet, Gümülcine (Komotini) Sismanoglio Devlet Hastanesinde ihtisasa başlar, bunun yanında özel muayenehane de açar. Dr. Sadık Ahmet, Gümülcine’de başladığı cerrahi ihtisasına Dedeağaç (Aleksandrupolis) Üniversite Hastanesinde devam eder. “Operatör Doktor” unvanını 1984 yılında alır. Ayrıca kendisi Batı Trakya’nın ilk fennî sünnetçisidir.
Dr. Sadık Ahmet, 7 Ekim 1978’de İskeçeli, Işık Müminoğlu (25 Ağustos 1959) ile evlenir. Işık ve Sadık çiftinin bu evlilikten Levent (29 Eylül 1979) ve Funda (24 Nisan 1982) isimli iki çocukları olur. Işık Sadık Ahmet, eşinin vefatının ardından iki dönem Dostluk, Eşitlik ve Barış Partisi’nin (DEB) genel başkanlık görevini üstlenir. Işık Sadık Ahmet, DEB’in onursal başkanıdır.
Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği’nin 28 kurucusundan biri olan Dr. Sadık Ahmet, bir dönem derneğin genel sekreterliğini de yürütür. 1982 yılında kurulmuş olan söz konusu dernek, Batı Trakya Türk Azınlığının kültürel, entelektüel ve sosyal ilerlemesine katkıda bulunmak, halklar arasındaki ve özellikle Türk ve Yunan halkları arasındaki dostluk, insanî değerler, insan hakları, demokrasi ve özgürlük ideallerini geliştirmek ve savunmak amacıyla faaliyet göstermiştir. Dr. Sadık Ahmet, söz konusu derneğin sekreterliğini yürüttüğü dönemde Batı Trakya Türklerinin sorunlarını önce Yunan idaresi ve parlamentosuna, bir sonuç elde edilememesi halinde ise uluslararası kuruluşlara götürerek çözümleri için yardım istemek amacıyla gerçekleştirilmesi düşünülen imza kampanyasında öne çıkar. Bu adım, Dr. Sadık Ahmet’in olduğu kadar, Batı Trakya Türklerinin de kaderini değiştirir. Arabasında yapılan arama neticesinde bulunan imzalı kâğıtlar sebebiyle Dr. Sadık Ahmet’e dava açılır, ancak dava süreci Dr. Sadık Ahmet’in kişisel bir meselesi olmaktan çıkıp toplumun meselesi haline gelir.
Batı Trakya Türk toplumu tarafından çok sevilen Dr. Sadık Ahmet, “Bağımsız Güven Listesi” nden iki kez, 18 Haziran 1989 ve 8 Nisan 1990’da milletvekili seçilmişti. Bu iki seçimin arasındaki 5 Kasım 1989 seçimlerinden ise milletvekili adaylık dilekçesinde bulunan eksik bir cümle sebebiyle men edildi. 10 Ekim 1993 seçimlerinde bağımsız adayların milletvekili seçilebilmesi için Yunanistan genelinde oyların %3’ünü alma şartı uygulandı. Bu şart sebebiyle Dr. Sadık Ahmet 24.952 oy almasına rağmen Yunan parlamentosuna giremedi.
Dostluk, Eşitlik ve Barış Partisi (DEB), Dr. Sadık Ahmet’in Batı Trakya Türklerine emanetidir. Azınlığın ilk ve tek siyasi partisi olan DEB, 1991 Eylül’ünde Gümülcine’de kurulur. Dr. Sadık Ahmet DEB’in kuruluş amacını kısaca, “Azınlığı bir merkez etrafında toplamak, tek yönde doğru olarak bilinçlendirmek, ileriki yıllarda toplumumuzu idare edecek kişileri yetiştirmek” cümlesiyle açıklar. Parti’nin isminde “Dostluk, Eşitlik ve Barış” kelimelerinin yer almasının sebebi yine Dr. Sadık Ahmet’in ifadesi ile “tatbikat sahasında az görülmelerindendir”. Parti’nin Yunanca resmî adı Komma İsotitas, İrinis ke Filias (ΚΙΕΦ)tir. Amblemi, etrafında zeytin dalları bulunan bir dairenin içindeki beyaz bir güvercindir. Gerek zeytin dalı, gerekse güvercin barışın sembolüdür. Beyaz güvercin ayrıca yeni umutları da simgeler. 11 Nisan 1992’deki ilk kurultayında Dr. Sadık Ahmet DEB’nin ilk genel başkanı seçilir. Dr. Sadık Ahmet, Batı Trakya Türk kamuoyunu aydınlatmak üzere ayrıca Balkan isimli gazeteyi çıkarır. Gazete üzerinde DEB’in ambleminin bulunması, Balkan’ın DEB ile bağlantılı olduğunun işaretidir.
Batı Trakya Türklerini pek çok uluslararası platformda tanıtmış ve sorunlarını anlatmış olan Dr. Sadık Ahmet, 24 Temmuz 1995’te ailesiyle birlikte geçirdiği şüpheli bir trafik kazası neticesi hayatını kaybetti. 24 Temmuz, Lozan Barış Antlaşması’nın imzalandığı tarihtir.
Türkiye açısından Lozan Barış Antlaşması bir yandan Mondros Ateşkes Antlaşması’nın, diğer yandan Sevr Barış Antlaşması’nın hükümlerini geçersiz kılar ve Türkiye’nin Misak-ı Milli ilkeleri çerçevesinde dünyada yer almasını sağlar. Oysa Yunan kamuoyu tarafından Megali İdea’dan vazgeçildiği şeklinde yorumlanır, görmezden gelinerek tartışılmak istenmez.
Bize göre bu tesadüf, Dr. Sadık Ahmet’in vefatı ile ilgili çarpıcı bir detaydır. Dr. Sadık Ahmet, Gümülcine Kahveci Kabristanı’ndaki anıt mezara defnedilir.