Ünlü spiker Maria Dilek Gladkikh Hürriyet’e konuştu! Türkçe'yi Avrupa Yakası'nın Selin'inden öğrenince...
Güncelleme Tarihi:
Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz Rusya devlet kanalı “Russia24” ün ana haber spikeri Maria Dilek Gladkikh hurriyet.com.tr’de Ferit Ömeroğlu’na çarpıcı açıklamalarda bulundu. Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin ile çok sayıda program yaptığını söyleyen Gladkikh yaşadıkları anıyı ilk kez paylaştı. Rus spiker, ramazan ayında basına kapalı gerçekleşen bir toplantıda Putin, “Niye içmiyorsun kızım?” dediğinde, “Kusura bakmayın Ramazan ayı var. Bu ayda içmemeye gayret ediyorum” dediğini söyledi.
Türk müziği ile de yakından ilgilenen Maria Dilek Gladkikh, Tarkan ile olan anısını paylaştı. Gladkikh açıklamasında, “Tarkan geldiğinde sen burada çok fazla tanınıyorsun. Hani böyle siyah bir şeyler giy, insanlar seni çok fazla tanımasın dedim. Kıpkırmızı bir montla geldi. Kızıl Meydan’da tam bir yıldız gibi gezdi” dedi.
İşte çok konuşulacak açıklamaların devamı;
BAKMADAN GEÇME!
'Babamı sadece fotoğraflarda gördüm'
Seni biz son dönemlerde daha sık görmeye başladık. Bugün Türkiye’de interneti takip eden herkes Maria adında bir gazetecinin olduğunu, Rusya’da bir televizyonda spikerlik yaptığını ve haberci olduğunu biliyor. Bu dönemlerde sosyal medyada yaptığın paylaşımlar da çok etkili... Maria’yı çok kısa bize anlatır mısın?
İlk olarak gerçekten çok mutluyum, bunu söylemek istedim. Hepinizi tanıdığım için çok mutlu oldum. Çünkü çok güzel mesajlar ve geri dönüşler aldım. Bir gazeteci beni anlar, zaten işini iyi yapan herkes beni anlayabilir. Bir şeyi yaptığınız zaman güzel bir geri dönüş almak kadar güzel bir şey yok. Bu durum inanılmaz iyi hissettiriyor. Ama siz bana bunları söylerken ben burada olduğum için Türkiye’nin tepkisini bilemiyorum. Siz bana “Seni, Türkiye’de artık herkes tanıyor.” diyorsunuz ama benim bundan haberim yok. Yani İnstagram’da takipçi sayım artıyor olabilir ama bunun dışında Türkiye’den bana nasıl bakılır bilmiyorum. Çünkü ben sadece işimi yaptım ve meslektaşlarıma yardım etmek istedim. Bu durum böyle başladı. Ben kısaca kendimi anlatayım. İsmim Maria Dilek Gladkikh. Annem Rus, babam Türk. Ama babamı sadece fotoğraflarda gördüm. Hiç bizimle yaşamadı, ben çok küçükken Türkiye’ye geri dönmüş. 11 yaşıma kadar Türkçe bilmiyordum. 11 yaşına kadar ilk defa Türkiye’ye annemle tatil yapmak için geldim. O zamanlar bana bir şeyler oldu. Ayağımı Türk topraklarına bastım ve “Anne neler oluyor? Kan çekiyor galiba.” dedim. Gerçekten Türk kültürüne inanılmaz bir sevgi duydum, büyük bir ilgim vardı. Türkiye’den döndükten sonra anneme “Anne bana bir kitap alır mısın? Ben Türkçe öğreneceğim.” dedim. Annem de “Al sana bir kitap, öğren ne kadar öğrenebiliyorsan.” dedi. O sırada beni ciddiye almadı. Ama ben derslerime yavaş yavaş çalışmaya başladım. Açıkçası pek kolay olmadı.
Ne kadar zamanda Türkçe öğrendin?
Çok yavaş ilerledi çünkü kimseyle konuşamıyordum ve Rusya’daydım. 18 yaşımdan sonra daha da çok konuşmaya başladım. Bir de komik bir olay yaşandı. Eskiden Avrupa Yakası dizisi vardı ve ben onu izlemeye başladım. Kendi kendime bol bol dizi izleyeceğim, karakterlerden öğreneceğim dedim. Selin karakteri vardı, ağzında bir şey varmış gibi konuşuyordu. Ben bunu doğru Türkçe zannettim ve böyle konuşmam gerektiğini düşündüm. Türkiye’ye geldikten sonra onun gibi konuşmaya başladım. İnsanlar tuhaf tuhaf bakıyordu. Yanlış bir şey yaptığımı o sırada anladım. Sonra tekrar düzeltmeye çalıştım. Her gün konuşmayınca unutuluyor, pratik yapmak lazım. Bu nedenle bol bol kitap okudum. Bugün olduğu gibi herkesin elinde akıllı telefon yoktu. Bu nedenle baya zor bir süreçten geçtim. Ama çok istedim.
BAKMADAN GEÇME!
'Vladimir Putin ile yayınlarım var. Çıkıp salsa ve bachata dansını nasıl yapacağım?' dedim
Ben bir Türk ile program yapıyor gibi hissediyorum. Bir Rusya TV kanalında haber spikerliği yapıyorsun. Fakat seni İnstagram’da dans eden videolarınla görüyoruz. Aslında Türk haber spikerliğinde senin gibi bir örnek yok. İnstagram da fenomensin. Haber spikerliğin de var. İkisini nasıl uyumlandırabiliyorsun?
Ben aslında kendimi hiç fenomen gibi görmüyorum. Bana öyle demesek daha iyi olur. Ben ana haber spikerliğini yapıyorum. Yıllarca muhabirlik yaptım, işin mutfağından geldim. Bunun için kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü bazı kişiler geliyor, sadece ana haber spikeri koltuğuna oturuyor. Haber sunamıyor, yayın sırasında yanlış bir şey olduğunda kalkmak zorunda kalıyorlar. Sonra başkası yerine geçiyor ve bunu çok görüyoruz. Bu yolu en başından itibaren yürüdüğüm için çok şanslı hissediyorum. Televizyonda ciddi bir profilim ve belli bir çizgim var. Ama İnstagram da benim gerçek yüzümü görebilirsiniz. Eskiden çalıştığım bir kanal vardı, orada daha özgürdüm. Programımı yapıyordum, istediğim gibi kendimi ifade edebiliyordum. Şu an devlet kanalında çalıştığım için çok ciddi bir programım var. Bağlanan konukların içerisinde siyasetçiler, politikacılar bulunuyor. O nedenle kendimi olduğum gibi ifade edemiyorum. Bu nedenle başka bir platform bulmam lazım diye düşündüm. İçimde var yani, ben video çekmeyi, dans etmeyi ve montaj yapmayı çok seviyorum. Haberci olmasaydım herhalde montajcı olurdum. O yüzden İnstagram da beni görebilirsiniz. Ama özel hayatımı göstermiyorum.
İnstagram da senin hayatını simgeliyor. Korkmuyor musun? “Paylaşımlarında dikkat etmen gerekiyor” uyarısı gelmiyor mu?
Tam tersi oldu. İlk başta ben bir tereddüt ettim. Kendi kendime “Ben sonuçta devlet kanalında çalışıyorum. Vladimir Putin ile yayınlarım var. Çıkıp salsa ve bachata dansını nasıl yapacağım?” dedim. Ama sonra yanlış bir şey yapmadığıma karar verdim. Komik ya da ilham verici şeyleri paylaşmayı seviyorum. O kadar güzel tepki almaya başladım ki hatta bizim programımız daha da fazla izlenmeye başlandı. Sonra zaten patronum bile “Çok hoşuma gidiyor senin paylaşımların.” dedi. Ben çok korkuyordum bir gün gelip bir şey diyecek diye.
BAKMADAN GEÇME!
'Niye içmiyorsun kızım?' dedi. Ben de 'Kusura bakmayın Ramazan ayı var. Bu ayda içmemeye gayret ediyorum' dedim
Gazeteci olarak Vladimir Putin ile yakın ilişkilerin oldu. Beraber çok program yaptığını biliyoruz. Bize bilmediğimiz, internetten bugüne kadar okumadığımız Putin’i anlatabilir misin?
Onun yaptığı politikaya girmeden karakterini anlatmaya çalışacağım. Çok komik bir adam, gerçekten inanılmaz bir mizahı var. Bir de bana çok tatlı bir adam gibi geliyor açıkçası. Ben iki defa onunla beraber program sundum. Geleneksel halka sesleniş, halkın sorularını cevaplıyor. Öyle bir programın sunuculuğunu yaptım. Program sonrasında yemek verildi. Zaten çok az kişi vardı. Video çekemiyorduk ama sadece konuşma fırsatımız oldu. Sunucular vardı, sayın Putin duruyordu, yanında Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov vardı. O sırada o geldi “Hepinize teşekkür ediyorum. Bu şampanyayı sizin için kaldırmak ve şerefe demek istiyorum.” dedi. O sırada Ramazan ayıydı. Herkesin elinde şampanya var, ben öylece duruyorum. Gelip herkesle tokalaşıyordu, sıra bana geldi. “Kızım senin bardağın nerede? Sana kalmamış mı?” dedi. O sırada garsonu görmeniz gerekiyordu. Anında bir bardak buldu, tabii herkes ondan korkuyor. Adamın inanılmaz bir karizması ve aurası var. Hem korkuyorsunuz hem de hayranlık duyuyorsunuz, öyle bir karakter. Ben bardağımı aldım o sırada ne diyeceğimi bilemedim. “Niye içmiyorsun kızım?” dedi. Ben de “Kusura bakmayın Ramazan ayı var. Bu ayda içmemeye gayret ediyorum.” dedim. O kadar güldü ki... İnanılmaz sıcakkanlı, inanılmaz anlayışlı bir karakteri var. Şunu fark ettim insanlar onu görünce olmadığı gibi davranmaya başlıyorlar. Ben öyle gördüm, hani kimi çok çekiniyor kimi biraz korkuyor. Çünkü adamın gerçekten çok değişik bir aurası var. Bir yandan dediğim gibi çok güçlü, dünya lideri imajı var, bir yandan da çok tatlı ve komik bir adam. O yüzden sen o sırada ne diyeceğini şaşırıyorsun. Ben kendim gibi olduğum ve samimi davrandığım için farklı anılarımız oldu. Normal hayatta yüz yüze konuşunca çok tatlı bir adam gibi geliyor.
Daha sonradan orada bulunan yardımcıları, görevlileri veya bir başkası uyarmadı mı?
Yok, uyarmadı çünkü o da çok güldüğü için oradaki atmosferi hissediyorsunuz. Yanlış bir şey olduğu zaman hissedersiniz. Ama tam tersi oldu, benim onunla normal bir insanmış gibi konuşmam çok hoşuna gitti. Normalde insanlar onunla öyle konuşmuyor. Bence zaten her şeyin anahtarı samimiyet ve sevgidir. Siz samimi bir şekilde yaklaşırsanız insanlara aynı şekilde onlardan karşılık alırsınız. Ben buna çok güveniyorum. Siz ne veriyorsanız onu alacaksınız.
BAKMADAN GEÇME!
Yani oradaki toplantıda farklılaştın. Biz bunu anlıyoruz.
Biraz farklı anılarımız var.
Rusya’da en çok tanındığını düşündüğün Türk ünlü kim?
Tabii ki Tarkan. Çok seviliyor ve bence tanımayan yoktur. İkinci sırada Burak Özçivit geliyor. Son zamanlarda Kara Sevda dizisi ile inanılmaz popüler oldu. Zaten Rusya’da Türk dizileri çok fazla seviliyor. Bence Türk oyuncuları, gelsin burada röportaj versin. Burada büyük bir kitle var ki inanamazsınız.
Challenge kısmımıza geçelim. Boşluk doldurma ile başlamak istiyorum.
Çoğu kişi öyle biliyor ama aslında doğrusu...
Kendimi daha çok Türk gibi hissettiğim.
Tam o anda... olmuştu ve heyecanımı içimde tutamadım.
Sürekli heyecanlı olduğum için aklıma gelmiyor. Heyecan ikinci ismim olmalıydı.
BAKMADAN GEÇME!
Sadece… anlarımda huysuz olurum.
Çok zor sorular. Ben çok huysuz olmam da zaten. İnsanlarla kavga etmekten nefret ediyorum. Çok sakin bir insanım. Ama arkamdan konuşulduğunu duyarsam çok huysuzlanırım. Ben insanları çok kolay atarım hayatımdan. Bana bir yanlış yapıldığında attığım zaman atarım. Sonrasını hiç düşünmem. Ben çok duygusal ve romantik bir insanım ama yanlış olduğu zaman kendimi blokluyorum. Benim için bitiyor.
Biraz da anları konuşalım. Meslekte en heyecanlandığın an?
Öyle bir anım vardı. Zaten kariyerimin dönüm noktası oldu. Bundan 6 sene önce küçük yerel bir kanalda çalışıyordum. Miting vardı, protestolar Amerika’da şu anki George Floyd protestolarına benziyordu. Rusya’da Azeri bir çocuk, Rus bir çocuğu öldürdü. Mitingler başladı, 3 bin kişi sokağa çıktı. Protestolar, polisler, kavgalar… İnanılmaz bir ortam vardı. O gün ben de çalışıyordum. Mesainin bitmesine iki saat kalmasına rağmen beni gönderdiler. Geldiğimde canlı yayınım vardı ve ben daha yeni çalışmaya başlamıştım. Yayın başlarken editörüm kulağıma “Başlayabilirsin, bir saatin var.” dedi. Kafamın içinde neler döndü anlatamam. Ama canlı yayında söylenen süre kadar kaldım, sonrasında tekrar tekrar bağlandım. Bugün çalıştığım patronum beni orada görmüş. Şu anda çalıştığım kanala geçmem için teklifte bulundu. Benim için çok büyük bir gün oldu. Zaten Rusya’da o gün tanınmaya başladım. O yüzden böyle tesadüflere ben çok inanırım. Kendinizi her şeye hazırlamalısınız. Doğru zaman geldiğinde siz hazır olacaksınız. Başarı asla bir tesadüf değildir.
BAKMADAN GEÇME!
Aşık olduğunu itiraf ettiğin an?
18 yaşındaydım galiba. Bugüne kadar yaşadığım en yoğun duyguydu. Benim için unutulmayacak, gerçek aşkı tattığım andı.
Maria, gerçek aşk ne demek sence? Vazgeçmek mi kendinden, uyuyamamak mı, heyecanlanmak mı sadece?
Bence hepsinden biraz var. Ama yine de varlığı ile size bir şeyler kazandıran bir kişinin olması gerekiyor. Ben şuna çok inanıyorum, çevreniz nasıl kişilerden oluşuyorsa siz de onlara çok benziyorsunuz. Varlığı bir şey kazandırmayan insanların yokluğu bir şey kaybettirmez. O yüzden o insanın size gerçekten bir şey kazandırması gerekiyor. Çok acı çekeyim, aşkım için öleyim, kendimden geçeyim gibi durumlara çok inanmıyorum. Sevebilmek zaten size verilen büyük bir nimet. Sevebiliyorsanız zaten mutlu olmalısınız. Karşılıklı veya değil, zaman geçtikten sonra aslında çok şanslı olduğunuzu anlayacaksınız. Her halinizle mutlu olun.
Ne oldu peki ilk aşkınız?
Hissettiğim ve size anlatmaya çalıştığım her şeyi, o kişide hissettim. Beraber büyüdük, hayallerimiz vardı. O yüzden o aşk beni çok çok yukarıya taşıdı. Sonra ayrıldık ama benim hayatımda tanıdığım en önemli insanlardan biri oldu. Şu an bunu görürse anlamıştır zaten kendini.
BAKMADAN GEÇME!
'Ama artık buna alışman gerekiyor. İllaki birinin ölmesi gerekmiyor dedi'
“Eyvah şimdi yandım!” dediğin an?
Kariyerimin yeni aşamasında küçük bir kanalda çalışıyordum. İlk üniversiteyi bitirdikten sonra tecrübem olmadığın için beni hiçbir kanal kabul etmiyordu. Saçma sapan bir sistemimiz var. İletişim fakültesinden mezun oluyorsun ve seni kimse işe almıyor. Çünkü birkaç sene tecrüben olması gerekiyor. O yüzden beni tek kabul eden bir yere başvurdum. 3.sayfa haberleri dediğimiz bir programda çalıştım. Kavga, cinayet, dövüş… Ben ordaydım gece gündüz. Orada çalışırken kendimi bazen polis memuru gibi hissediyordum. O kanaldan ayrıldıktan sonra başka bir kanala geçtim. Güzel eserlerin sergilendiği bir fuar vardı. Fuara geldiğimde röportaj yapamamıştım. Neden? Çünkü kimse ölmedi. Cinayet yoktu, hiçbir şey olmamıştı. Patronuma telefon açtım ve “Kusura bakmayın burada çekilecek hiçbir şey yok. Herkes sağlam ve yaşıyor. Burada röportaj yapılmaz.” dedim. Patronum da bana “Kızım senin nereden geldiğini anlıyorum. Tamam, sen iki sene orada çalışmış olabilirsin. Ama artık buna alışman gerekiyor. İllaki birinin ölmesi gerekmiyor.” dedi. O sırada anladım nasıl olması gerektiğini ama röportaj yapamadım.
Şimdi ‘Kim?’ bölümüne geldik.
Buradan sesimi duysun ve ilk konserine beni davet etsin diyeceğin şarkıcı kimdir?
Ben Tarkan’ı çok seviyorum. Zaten kendisi ile Moskova’ya geldiği zaman tanıştım. Sibel Can’da gelmişti o zaman. Onları Kızıl Meydan’da gezdirdim. Komik bir anımız da var. Tarkan geldiğinde “Sen burada çok fazla tanınıyorsun. Hani böyle siyah bir şeyler giy, insanlar seni çok fazla tanımasın.” dedim. Kıpkırmızı bir montla geldi. Kızıl Meydan’da tam bir yıldız gibi gezdi. Tabii insanlar bir anda koşarak gelmeye başladı. Çok tatlıydı o an. Onun resmini göndereceğim ben size. Onu çok seviyorum, onun konserleri başka benim için. Enerjisi çok yüksek olduğu için onun konserine gitmek isterdim. Sezen Aksu’yu da çok seviyorum. Pandemi süreci bittikten sonra giderim inşallah.
BAKMADAN GEÇME!
'Bihter Ziyagil olmak isterdim'
O dizide başrolün partneri ben olmalıydım dediğin yapım hangisiydi?
Tabii ki Aşk-ı Memnu. Beren Saat’in oynadığı karakter... Bihter Ziyagil olmak isterdim. Firdevs hanım karakteri de çok hoşuma gidiyordu.
O şiiri yazarken beni düşünmesini isterdim dediğin şair kimdir?
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ‘Ben Güzel Gözlü Kadınları Severim’ şiirini bana yazmasını isterdim.
* Öncelikle şunu belirtmek isterim. Türkiye’ye sempati duyabilirsin, Türk kültürüne dair bir ilgin olabilir. Ben bu programı seninle yaparken süreç içerisinde şunu fark ettim, Türkiye’de habercilik yapan birini veya oyuncuyu konuk alsaydım çok farklı şeyler söylemeyeceklerdi. Bir Sezen Aksu demek derinliktir. Kullandığın söz ve ifadeler beni çok etkiledi. Çok mutlu oldum şahsım adına seni tanıdığımdan ötürü. Sen sadece Türkiye’yi takip eden birisi değilsin, gerçekten Türk gibi yaşayan birisin. Başından sonuna bu programda çok şey çıktı bence. O yüzden bunu paylaşmadan geçemeyeceğim.
BAKMADAN GEÇME!
- Çok teşekkür ederim, benim için çok değerliydi bu söylediklerin. İnanın ki ben çok fazla çaba sarf ettim bunun için... Türkiye’den uzakta yaşayıp bu kadarını yaşamaya çalışmak çok kolay olmadı. Burada da baya dışlandım. İnsanlar Türkiye’ye çok sempati duymadıklarını açık açık söylüyorlardı bana. Her zaman karşılarına çıkıp “Hayır Türkiye öyle bir yer değil, siz bilmiyorsunuz. Tanımadığınız için öyle söylüyorsunuz.” diye savunduğum çok oldu. Olmaya da devam ediyor. O yüzden benim için gerçekten Türkiye çok özel bir yer.
* Sen de bizim için çok değerlisin.
- Çok teşekkür ederim.
