Aslında kongreler süreci ve İstanbul’un işgalinden sonra Ankara’da yeni bir devlet kurulmuştu. 23 Nisan 1920’de açılan Meclis de bu devletin ilanıydı. Anayasa “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” diyordu. Ama hükümet şekli belirtilmiyordu. “Milli sır” henüz sahibinin aklında zamanını bekliyordu. Sakarya Zaferi’ne kadar zor günlerdi... Mustafa Kemal Paşa bu zaferle daha da güçlendi. Meclis’te kendi partisini (Müdafaa-i Hukuk Grubu) kurdu. 1922’deki 30 Ağustos zaferiyle de liderliğini pekiştirdi. Yeni devlete resmi ve uluslararası sıfat kazandırmanın da zamanı gelmişti. Lozan’daki konferansa hem İstanbul’un hem Ankara’nın çağrılması fırsat oldu. 1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırıldı. Mustafa Kemal “eski müessese ve nizamları” bir bir kaldırıyordu. Ancak nerede duracağını kimse kestiremiyordu. Her gün Meclis’teydi. Grup toplantılarını idare ediyor, gerektiğinde konuşma yaparak tartışmalara da giriyordu. Yeni Türkiye’nin devlet şekli hâlâ belli değildi. 45 DAKİKADA... Avusturyalı Hans Josef Lazar, diplomat bir babanın oğlu olarak İstanbul’da doğmuştu. 1. Dünya Savaşı başladığında da İstanbul’daydı. Askerliğini Osmanlı’nın savaştaki müttefiki Avusturya’nın İstanbul’daki birliklerinde yaptı. Savaştan hemen sonra Viyana merkezli Neue Freie Presse isimli gazete için çalışmaya başladı. Türkiye’de çevre de edinmişti. Röportaj için TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın maiyetiyle temasa geçti. 23 Eylül 1923’te Mustafa Kemâl Paşa’nın Meclis’teki başkanlık makamındaydı. Röportaj için sadece 45 dakikası vardı. Bu kadar kısa zaman içinde tarihe geçecek açıklamaları kayda geçirdi. O gün Mustafa Kemal Paşa karşısına aldığı 28 yaşındaki genç muhabire, yıllardır muhafaza ettiği milli sırrı açıkladı: “Biz cumhurbaşkanı, başbakanı ve sorumlu bakanları olan bir cumhuriyet olacağız. Başkentimiz de Ankara. Tüm diğer cumhuriyetlerde olduğu gibi burada bir bağımsız parlamento var, tüm bakanlar kendi alanlarından sorumlu. Size Türk Anayasası’nın ilk maddesini tekrarlamak istiyorum. ‘Egemenlik, sınırsız ve koşulsuz halkındır. Yönetim tarzı, halkın geleceğini bizzat kendisi ve gerçekten belirlemesi ilkesine dayanır.” AVUSTURYALI muhabir bu özel haberi almanın sevinci içindeydi. Ankara’dan 23 Eylül’de geçtiği haberi Neue Freie Presse 2 Ekim 1923’te “Mustafa Kemal ile mülakat” başlığıyla manşetten duyurdu. Henüz Ankara’da bile kimse duymazken dünya işte bu haberden öğrendi. Haberin en önemli bölümü “Mustafa Kemal Paşa milli Türk hareketinin başlangıcından bu yana titizlikle kullanılmayan Cumhuriyet kelimesini kullandı” cümlesiyle vurgulanıyordu. Haber Türkiye’de duyulduğunda ise Falih Rıfkı Atay’ın deyimiyle “Meclis’in ve İstanbul gazetecilerinin yüreği hoplamıştı”. Hatta bazı vekiller bunu bir “dil sürçmesi” sanarak Mustafa Kemal Paşa’nın düzeltmesini dahi istediler. Ancak tarih yazılmaya başlamıştı. 13 Ekim’de Ankara başkent olarak kabul edildi. Ardından Atatürk’ün “Efendiler yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” sözüyle harekete geçildi. Anayasa değişikliği yapılarak 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi.