O bir sanatçı değil. O bir profesyonel ressam hiç değil. Sanat eğitimi de almadı. O bir evkadını. Eşini yıllar önce Yunanistan’da trafik kazasında kaybetti. Bir gün tuvali şövalenin üzerine koydu ve fırçayı eline alıp boyalara batırdı. Renklerin ve boyaların kendisine ne kadar iyi geldiğini fark etti. Ondan sonra da ne boyalardan, ne fırçalardan ne de tuvalden vazgeçti. Bir tablo, iki tablo derken yüze yakın tablo ortaya çıktı. Tablolarını önce yakın arkadaşlarına hediye etti. Sonra duvarlarına astı. Tutkuyla tuvale hayat vermeyi sürdürüyor. İstek üzerine özel portre çalışmaları da yapıyor. Evdeki dolapların üstü ve arkası tablolarla dolunca bir kısımını da kömürlüğe koydu tablolarının. Evin içi adeta bir sergi salonunu andırıyor. Evinin duvarlarında hüzünlü kadın da var, şaha kalkmış kır at da, gözlerinde vefa okunan sevimli köpek de var, insana bahar duygusu yaşatan sapsarı papatyalar da. Şimdi ise gelirini Türkiye’deki kız çocuklarının eğitimi için kullanacağı sergi açmanın heyecanını yaşıyor. Heyecanını ise şöyle anlatıyor Ayşe Çelik: “İlk tablolara başladığım günler ile bugünler arasındaki farkı anlatamam. Hayal bile edemezken şimdi sergi açacak durumdayım. Sergide elde edeceğim geliri genç kızlarımızın eğitimi için kullanacağım. Bizler Almanya’da da yaşasak da geldiğimiz bölgelerdeki özellikle kız öğrencilere destek olmalıyız”.