‘O Bu Gece Gelecek’ şarkısıyla 90’lara damga vurmuştu... Şahsenem ortaya çıktı
Güncelleme Tarihi:
Şahsenem, 1996 yılında “O Bu Gece Gelecek” ve “Gözyaşlarım Anlatır” şarkılarıyla hayatımıza girdi. Sanatçı, 10 yıldır sahnelerden uzak. O sırada çocuğunu büyüttüğünü söyleyen Şahsenem, yakında yeni şarkılarını duyuracak. Sesi ile 90’lara renk katmış sanatçıyla dünü ve bugünü konuştuk.
90’lı yıllarda bir şarkı popüler olursa eğer sadece televizyon ve radyoda çalmaz sokaklara taşardı.
1996’da Özbek kızı Şahsenem, Türkiye’deki ilk albümü “Seyyah”ı çıkarıyor ve “O Bu Gece Gelecek” şarkısıysa her yerde duyulmaya başlıyor. Hikayeyi başa sarıyoruz ve sanatçı, Türkiye’ye geliş hikayesini şöyle anlatıyor:
“Türklerin özünden geliyorum ben, Özbekistan’dan. Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu, oyuncu ve Özbekistan’ın tanınmış devlet sanatçısıydım. 1991, Özbekistan’da zirve yaptığım yıldı. Özbek pop sanatçısı Batır Zakirov adına düzenlenen yarışmada birinci olduktan sonra yepyeni bir tarz oluşturmuştum.
BAKMADAN GEÇME!
Özbek halk ve sanat müziklerini modernleştirerek, Batı sentezi sunuyordum. Hayalim yurtdışına açılıp tanınmış bir sanatçı olmaktı. Kendim de öz Türk olduğumdan bunun için Türkiye’yi seçtim. 1992 yılında Adana’daki Türk Ocakları bir aylık bir turne için bizi buraya davet etti. Turne bitti, herkes gitti ve bir tek ben İstanbul’da kaldım.
Burada bir şeyler yapmak istiyordum. O yüzden de 4 yıl boyunca şarkı söylemedim. Türk halkını tanıyıp Türkçeyi öğrenmeye karar verdim. Dili en iyi sokakta insanların içinde öğrenirsiniz. Özbekistan’ın meşhur sanatçısıydım ama Türkiye’de bir hiçtim ve kimse beni tanımıyordu. O 4 yılda Türkçeyi ve buradaki hayatı öğrendim. Çok zordu çünkü sanatçı olarak doğmuştum, şarkı söylemiyordum.”
BAKMADAN GEÇME!
Şahsenem, 1996’da ise Klip Müzik Yapım’la sözleşme imzalıyor. İlk albüm “Seyyah” için çalışmaya başlıyorlar. Sanatçı o dönem büyük zorluk çektiğini itiraf ediyor:
“90’lardı ve Türkçe pop müziği patlamıştı. ‘Bu Özbek kızı Özbekçe mi söyleyecek?’ deyip albümün tutmayacağını düşünüyorlardı. Oysa muhteşem bir albüm yapmıştık. O zamanlar sanatçılara çok büyük yatırımlar yapılırdı. Bana inandılar. Ve albüm milyonlarca kişi tarafından dinlendi.”
90’larda şöhret olmak kolay sanatçı olmak zordu
Yapım şirketi albümü öncelikle çocuklara dinletiyor ve A1 yani Şahsenem’in çıkış yapacağı şarkıyı belirliyorlar. Şahsenem, “Çıkış şarkım olarak Leyla Tuna’nın yazdığı ve çocukların en çok beğendiği ‘O Bu Gece Gelecek’i seçtiler. Şarkı patladı, 1996 ve 1997 yılları benimdi. Hemen ardından ‘Gözyaşlarım Anlatır’ın klibi geldi ve bir yıl boyunca listelerde bir numarada kaldık. Hemen ardından ‘Yüreğim Meskendir Aşka’... Barikat grubuyla rap yaptım, 2000’lerin başında. Türk milleti, milliyetçi duygularıyla Şahsenem’i bağrına bastı. Türk halkı özüne duyduğu özlemi benimle dindirdi” diyor.
BAKMADAN GEÇME!
O dönem günde 80’den fazla konser teklifi aldığını söyleyen Şahsenem, her zaman kendine güvenen bir sanatçı olduğunu da ifade ediyor: “Levent’te kaldığım villanın sokağına hayranlarım gelip kapı deliğimden evde miyim diye bakıyorlardı. Demek ki oturduğum semti değiştirmem gerekiyordu ve artık Türkiye’de tanınıyordum. İlk albüm ve ilk şarkıda bunca hayran, bunları yaşamak, başarıydı...” Peki, 90’larda meşhur olmak daha mı kolaydı? Sanatçıya göre şöhret olmak ve sanatçı olmayı ayırmak gerek: “Şöhret olmak kolaydı ama sanatçı olmak zordu. Ben üreten sanatçılar grubuna giriyorum. Artıık yıllar sonra bunu görebiliyorum. Şarkılarımı başkaları okudu ama insanlar benden duymak istedi.”
Yok olmadım sadece ara verdim
Şahsenem, 2000’de “Efsane Aşk”, 2006’da “Kısasa Kısas” ve 2010’da “Herşey Boş” albümlerini çıkardıktan sonra derin bir sessizliğe gömüldü. Sanatı için sıfırdan başka bir ülkeye taşınan başarılı olan Şahsenem, 10 yıl boyunca sahnelerden uzak kalmasını ise şöyle anlatıyor: “Sanıldığı gibi yok olmadım, sadece ara verdim. 2007 yılında dünya çapında tanınmış ressam Armin Han’la evlendim. Eşimin eski evliliğinden 7 yaşındaki oğlu vardı.
BAKMADAN GEÇME!
Anıl’ı, öz oğlumdan öte büyüttüm. O kardeş istemediğinden ben de başka çocuk yapmadım. Onu büyütmek için de sahnelerden uzak kaldım. İşimi kenara koydum. Anne olmak kolay değil ve büyük bir sorumluluğu var. Sanatçıyım ama aynı zamanda da anneyim. Bunlar da hayata dair şeyler. Bir de kalıcı olan şeyler; evlat, aile... Anıl büyüdü, oyunculuk yapıyor ve üniversiteye gidiyor.
Geleceğe çok hayırlı bir evlat yetiştirdim. Çocuğum bakıcıların elinde değil de anne baba terbiyesiyle yetişsin istedim. Biz sanatçı ve topluma örnek bir aileyiz. Evladım da artık albüm yapmamı istiyor. Hayranlarım da ‘Neden sesinizden bizi mahrum bıraktınız’ diye sitem ediyor.”
52 yaşındaki sanatçı, büyük projeler hazırlığında olduğunu açıklıyor: “10 yıl içinde birikmiş projelerim ve şarkılarım var. Yakında albüm okumalarım başlıyor, özlem bitiyor. Eşimle resim ve müzik adına çok yönlü işlerimiz olacak. Büyük sahneleri çok özledim...”
BAKMADAN GEÇME!
Takılarım ve kıyafetlerimle Orta Asya kültürünü yaşattım
Şahsenem’e, “Hiç hayatınızın bir döneminde Özbekistan’a geri dönmek istediniz mi?” diye soruyorum. Cevabı ise şöyle oluyor: “Yok, öyle bir düşüncem olmadı. Fakat Özbekistan’a dair çok büyük projelerim oldu. Orada benim katıksız bir hayran kitlem var. İki farklı ülkede kendi rüştünü ispatlamak çok önemli bir şey. Özbekistan’da ünü ve her şeyi bırakıp Türkiye’ye geldim. Amacım Orta Asya kültürünü dünyaya tanıtmaktı. Ölene kadar da Türkiye’deyim.”
Sanatçının 90’larda farklı giyim tarzı da dikkat çekiyordu. Gerek takıları gerek savaşçı kadınları andıran kostümleriyle güçlü bir kadın imajına sahipti...
Şahsenem özellikle böyle bir tarz yarattıklarını söylüyor: “Kostümlerim ve tarzım farklıydı. Orta Asya kültürünü yansıtan kıyafetlerim meşhurdu. Bir gümüşçü sponsorumdu. Orta Asya’yı anlatan orijinal takılar yapardı.
Özbekistan’dan kumaşlar gelir kıyafetler dikilirdi. Modacı Pınar Aygül ile çalışırdım. O benim tarzımı iyi yansıtırdı. Şapkalarım, taçlarım, kemerlerimle... Şahsenem dediklerinde ‘Özbekistan’ akıllarına gelir. Bana ‘Orta Asya Kraliçesi’ lakabını bile taktılar. Ben bir kültürü insanlara tanıtıp kafalarında yer edindim.”
BAKMADAN GEÇME!
Evinde 70 kuşu var
İstanbul’da yaşayan Şahsenem’in evinde 70 kuş var. Ayrıca kaplumbağa ve balıkları da bulunuyor. Her gün evinin önündeki sokak hayvanlarını beslediğini de söylüyor.
