Mustafa Kemal Atatürk’ün hangi okula gideceği konusunda Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım arasında fikir ayrılığı yaşanmıştır. Son olarak verilen karara göre Mustafa Kemal eğitim almaya mahalle mektebinde başlamış, ancak bir süre sonra babasının kararıyla Şemsi Efendi Mektebi’ne geçiş yapmıştır. Bundan sonra da sırasıyla; Selanik Mülkiye Rüştiyesi, Selanik Askeri Rüştiyesi, Manastır Askeri İdadisi, İstanbul Harp Okulu ve İstanbul Harp Akademisi’dir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün gençlik dönemi, askeri eğitim almaya başladığı zamanlara denk gelmektedir. Buna göre, genç Mustafa annesinin tüm itirazlarına rağmen Selanik Askeri Rüştiyesine girmiştir. Burada aldığı eğitim ve eğitmenlerinin Atatürk’ün düşünce yapısı üzerinde oldukça etkisi olmuştur. Bu seneler Mustafa Kemal’in tarih bilimine olan merakının başlangıcı olmuştur. Yine aynı dönemlerde Fransızca eğitimi almaya başlamış ve yaz tatillerinde de dil kurslarına gitmeyi ihmal etmemiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlığı askeri ve siyasi problemlerle geçen uzun yılların ardından, 1937 senesinde bozulmaya başlamıştır. Kendisine bir müddet sonra siroz teşhisi konmuş ve hem Türk hem de yabancı doktorlar tarafından farklı tedaviler uygulanmıştır. Atatürk’ün gittikçe kötüleşen sağlık problemleri tedavi edilememiş ve kendisi 10 Kasım 1938 tarihinde vefat etmiştir.
Atatürk, vefat ettiği sırada henüz İstanbul’da Dolma Bahçe Sarayı’ndadır. Ancak cenaze töreniyle birlikte naaşı Ankara’ya taşınmıştır. Yaklaşık 15 sene Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrinde kaldıktan sonra da Anıtkabir’e taşınmıştır.
Atatürk'ün doğduğu ev Yunanistan'ın Selanik şehrindedir. Şu an Atatürk Evi ismiyle müze olarak faaliyet göstermektedir. Tam adresi: Apostolou Pavlou 17, Thessaloniki 546 34, Yunanistan şeklindedir. Atatürk'ün doğduğu ev aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Selanik Başkonsolosluğu ile aynı yerleşke içerisinde yer almaktadır. Ev yapı itibariyle bodrumuyla beraber üç katlı olup bir avlu içerisinde yer almaktadır. 1878 yılında Ali Rıza Efendi ve eşi Zübeyde Hanım tarafından mülkiyeti alınmıştır.
Nutuk, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1919 ile 1927 yılları arasındaki faaliyetlerini bizzat kaleme aldığı kitaptır. Türkçe dilinde ve söylev türünde yazılan bu eserde Atatürk’ün kendi anlatımıyla bazı anılara erişmek de mümkündür. Buna göre Atatürk, Cumhuriyet’i ilan etme konusundaki kararı nasıl duyurduğunu şu şekilde anlatmaktadır: “Bakanlar Kurulu’nun her gün temelsiz birtakım sebeplerle düzenli çalışmaktan alıkonulduğunu görünce, uygun zamanını beklediğim bir düşünceyi uygulamaya sıra geldiğini anladım. Kemalettin Sami ve Halit Paşa’ları akşam yemeğine çağırdım. İsmet Paşa ile Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa’ya ve Fethi Bey’e de benimle gelmelerini söyledim. Çankaya’da beni görmek için bekleyen Rize milletvekili Fuat ve Afyon Milletvekili Ruşen Eşref beyleri de yemeğe alıkoydum. Yemek yenirken, ‘Efendiler, yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz!’ dedim.”
Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışı, tarihi kaynaklarda Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Bandırma Vapuru ile Samsun’a doğru yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk, bu sırada 9. Ordu Müfettişi olarak görev yapmaktadır. Kendisi görevini gerekliliklerini yerine getirirken, Rum Çetelerinin Müslüman halka saldırdığını tespit etmiştir. Bu inceleme üzerine de Canik mutasarrıfının yerine göreve bir başkasını getirmiş ve olaylara doğrudan müdahale edilmesi konusunda bazı emirler vermiştir.
Atatürk’ün Samsun’da yerine getirmesi gereken görevlerden biri de burada bulunduğu tahmin edilen bölgesel direniş gruplarının dağıtılmasıdır. Ancak bu görev hiçbir zaman yerine getirilmemiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışının ardından öncelikle Amasya Genelgesi yayınlanmıştır. Ardından da sırasıyla Erzurum ve Sivas Kongreleri yapılarak milli iradeyi sağlamak amacıyla atılacak adımlar belirlenmiştir. Bu tarihlerde Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı’nın mağluplarından sayılmış ve parça parça işgal edilmeye başlamıştır.
Yapılan kongrelerden sonra bölge halklarının kendilerine birer temsilci seçmesi kararlaştırılmıştır. Seçilen temsilcilerin buluşma noktası olarak da Ankara tercih edilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, özellikle coğrafi konumunu göz önüne alarak Ankara'nın iyi bir seçenek olduğu kanaatine varmış ve 27 Aralık 1919 tarihinde bu şehre gelmiştir. Ankara halkı Mustafa Kemal Atatürk ve beraberinde bulunan temsil heyetini büyük bir coşku ile karşılamıştır.
Askeri anlamda eğitim alan ve komutanlık yapan Mustafa Kemal Atatürk yaşamı boyunca türlü savaşlara katılmıştır. Kronolojik sıralamaya göre bu savaşlar aşağıdaki şekildedir.
- 31 Mart Vakası (1909)
- Arnavutluk İsyanı (1911)
- Trablusgarp Savaşı (1911)
- Balkan Savaşları (1912- 1913)
- 1. Dünya Savaşı (1914- 1918)
Kurtuluş Savaşı (1919- 1923) 31 Mart Vakası ve Arnavutluk İsyanı, Atatürk’ün erken dönem askerliğine denk gelmektedir. Trablusgarp Savaşında ise Atatürk, binbaşı rütbesiyle aktif bir görev üstlenmiştir. Yapılan çatışmalara rağmen, Balkan Savaşları’nın da başlamasıyla birlikte Osmanlı Devleti savaştan mağlup olarak ayrılmış ve bazı topraklarını kaybetmiştir. Trablusgarp, Fizen ve Sinekaya; Türk- İtalyan Savaşı sırasında kaybedilen yerlerdir.
Trablusgarp Savaşı’nın devam ettiği sırada ortaya çıkan Balkan Savaşları’nda Osmanlı Devleti, dört farklı devlete karşı savaşmıştır. Savaş 1. ve 2. Balkan Savaşı olarak ikiye ayrılmaktadır. Balkan Savaşlarını takip eden tarihlerde başlayan 1. Dünya Savaşı da Atatürk’ün resmi olarak komutanlık yaptığı bir savaştır. Buna göre Osmanlı Devleti 29 Ekim 1914 tarihinde savaşa resmi olarak girmiştir. Mustafa Kemal Atatürk de 3. Kolordu’ya Bağlı olarak kurulacak Tekfurdağı 19. Fırka Komutanı olarak atanmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, 1. Dünya Savaşı’nın devam ettiği süre boyunca; Çanakkale, Kafkasya ve Sina- Filistin cephelerinde görev yapmıştır. Bunlar arasında Çanakkale Savaşı 1915 ile 1916 yıllarında hem deniz hem de kara savaşı şeklinde devam etmiştir. Gelibolu Bölgesi’nde meydana gelen bu savaşın önemi boğazların taşıdığı stratejik konumdur. Savaş boyunca İtilaf Devletleri tarafından çok sayıda kara çıkarması yapılmış olup, Mustafa Kemal komutasındaki birlikler tüm güçleriyle bu çıkarmalara karşı koymuştur. Neticede; İngiliz, Fransız ve Anzak askerleri geri çekilmek mecburiyetinde kalmıştır.
1. Dünya Savaşı ile birlikte büyük bir çöküşe geçen Osmanlı Devleti’nde başlayan işgallere karşı Türk milleti tarafından oluşturulan milli mücadele ile karşı konulmuştur. Bu mücadelenin önderi olan Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşlarından ve Türk milletinden büyük bir destek görmüştür. Atatürk’ün milli mücadele dönemi silah arkadaşları ise; İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, İzzettin Çalışlar, Cevat Çobanlı, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Özalp, Refet Bele ve Nuri Conker’dir.
Resmi kaynaklarda bahsi geçtiği üzere, Mustafa Kemal Atatürk ortalama 1.74 metre boyunda ve 70- 75 kilogram ağırlığındadır. Sarı saçlı, mavi gözlü ve keskin bakışlara sahiptir. Buna ek olarak da geniş bir alın ve gür sayılabilecek kaşlara sahiptir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün gözleri mavi renk idi.
Mustafa Kemal Atatürk ana dili Türkçe haricinde çok iyi düzeyde Fransızca, yeterli seviyede Almanca dillerie hakimdi. Ayrıca Rumca (Yunanca) ve Bulgarca dillerine aşina olduğu bilinmektedir. Böylelikle iyi seviyede üç genel anlamda beş dil bildiği söylenebilir. Ayrıca Atatürk'ün Fransızca dili ile mektuplar yazabildiği ve yine bu dilde çeviriler gerçekleştirebildiği bilinenler arasındadır.
Mustafa kemal Atatürk, yetenekleri ve zekasıyla ön plana çıkan bir devlet adamıdır. Kendisi; disiplinli, ileri görüşlü, çalışkan olması ve devrimci yönü ile ön plana çıkmaktadır. Buna göre, belirlediği hedefler doğrultusunda taviz vermeden çalışması ve olasılıkları hesaplaması onun disiplinli ve çalışkan bir kişiliğe sahip olduğunun en büyük göstergesidir. Gençliğe Hitabe’de verdiği öğütler ise Atatürk’ün ileri görüşlü olduğunun bir kanıtıdır.
Atatürk’ün sahip olduğu devrimci tarafla da bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmıştır. Kendisi, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken ve yönetirken bağımsızlığı temel alarak hareket etmiştir. Bu sebeple de; siyasi, askeri, ekonomik ve hatta sosyal alanda bile dünya çapında dikkat çeken türlü devrimler yapmıştır.
Atatürk’ün fikir ve düşünceleri toplamda altı ilkeden oluşmaktadır. Türk milletinin çağdaşlaşması adına yapılan inkılaplar da bu ilkelere göre belirlenmiştir. Atatürk’ün her bir ilkesi diğeriyle iç içedir ve ayrı düşünüldüğü takdirde Atatürk’ün düşünceleri tam olarak anlaşılamamaktadır.
Cumhuriyetçilik ilkesi, ülkenin yönetim şeklini belirlemektedir. Egemenlik halkındır bu sebeple halk, kendisini yönetmesini istediği kişileri seçme hakkı vardır. Cumhuriyetçilik ilkesi, anayasaların tamamında korunmuştur ve değiştirilmesi teklif edilmemiştir.
Milliyetçilik ilkesi, millet halinde olarak birlik ve beraberlik içinde yaşama şuurudur. Atatürk, Türk sınırları içinde yetişen ve kendini Türk hissettiğini söyleyen herkesin Türk olduğunu belirtmiştir. Bu sebeple milliyetçilik yalnızca bir grubun değil, herkesin ilkesidir.
Halkçılık ilkesi toplumun düzenini sağlamak amacıyla belirlenmiş bir ilkedir. Sınıf ayrımına karşıdır ve eşitliği esas almıştır. Yasalar önünde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin eşit olmasını sağlamıştır ve ayrıcalıklı grupların oluşmasını engellemiştir.
Devletçilik ilkesi, devlet olarak kalkınması esas almıştır. Hem devlet hem özel sektörün gelişmesi adına çalışmalar yapılmıştır. Sosyal devlet anlayışına sahip olmayı amaçlayan devletçilik ilkesi Türkiye’ye özgü bir sistemdir.
Laiklik ilkesi anayasaya sonradan girmiş olsa bile öncesinde uygulanmaya başlamıştır. Laiklik, din işlerinin diğer dünya işlerinden, özellikle politika, ayrılması gerektiğini belirtir. Atatürk, herkesin kendi dinini özgürce yaşamasını sağlamıştır ancak din işlerinin devlet işlerine karıştırılmasına karşı olmuştur.
İnkılapçılık ilkesi, Atatürk’ün Türk milleti adına yaptığı tüm yenilikleri ve inkılapları temsil eder. İnkılapçılık ilkesi sayesinde Türk milletinin çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşması hedeflenmiş, her türlü alanda çalışmalar yaparak ülke gelişimi sağlanmıştır.
Atatürk, bir ülkeyi baştan yaratırken kökten değişiklik uygulamalarını da gerçekleştirmiştir. Bu inkılaplar halkın refah düzeye ulaşmasında, Batı devletlerinin gelişmişlik düzeyine ulaşmasında oldukça etkili olmuştur.
Sosyal alanda yapılan inkılapların en önemlisi Türk kadınına tanınan haklardır. Özellikle seçme ve seçilme hakkının doğmasıyla kadınlara halk içinde yükselme ve ülke yönetimine girme hakkı tanınmıştır. Şapka Kanunu, Soyadı Kanunu, sağlık alanında yapılan inkılaplar ile uluslararası saat, takvim ve rakamların kabulü sosyal alanda yapılan inkılaplardır.
Siyasal alanda yapılan inkılaplar arasında Ankara’nın başkent oluşu, saltanatın kaldırılması, Cumhuriyet’in ilanı, halifeliğin kaldırılması, anayasa hareketleri bulunur. Bu kararlar ülkenin yönetim şeklini değiştirmiştir. Ayrıca çok partili seçim denemeleri de Atatürk döneminde yaşanmıştır.
Eğitim alanında yapılan inkılaplar dış ülkelerin verdiği eğitimi düzenlemek, halkın okuryazarlık oranını arttırmak için yapılmıştır. Tevhid-i Tedrisat Kanunu, yeni Türk harflerinin kabulü, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumlarının kurulması, Maarif Teşkilatı Kanunu yapılan inkılaplar arasındadır.
Hukuk alanında yapılan inkılaplar anayasa ve kanunların düzenlenmesini sağlamıştır. 1921 ve 1924 Anayasaları, Şeriye mahkemelerinin kaldırılarak Yeni Mahkemeler Teşkilatı’nın kurulması, Türk Ceza Kanunu yapılan ilk inkılaplardır. Türk Medeni ve Borçlar Kanunu, Hukuk ve Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunları da hukuk alanında yapılmış inkılaplardır.
Ekonominin güçlendirilmesi adına; Milli ekonominin kurulması, aşarın kaldırılması ile Teşviki Sanayi ve Kabotaj Kanunları uygulamaya girmiştir. Bunların dışında; sanayi, tarım, ulaştırma, bayındırlık, denizcilik, madencilik ve turizm alanında yapılan bazı yenilikler de bulunur.
Mustafa Kemal Atatürk; ileri görüşlü, siyasi ve askeri zekaya sahip bir devlet adamıdır. Bu bağlamda, kendisinin zamanında söylediği bazı sözler günümüzde tekrar tekrar hatırlanmaktadır. Kendisinin en fazla bilinen sözlerinin başında; “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.” ile “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” gelir.
Aşağıda Atatürk'ün bazı sözlerini bulabilirsiniz:
Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.
Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.
Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için, en hakiki mürşit bilimdir, fendir.
Ben, manevi miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım, bilim ve akıldır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevî mirasçılarım olurlar.
Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.
Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur.
Uygarlık yolunda başarı yenileşmeye bağlıdır. Sosyal hayatta, iktisadi hayatta, ilim ve fen sahasında başarılı olmak için yegane gelişme ve ilerleme yolu budur
Akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur.
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir.
Ben, savaşlarda dahi düşmanın üzerinde bir kin duymam; yalnız askerlik kurallarının uygulanmasını düşünürüm.
Benim gözümde hiçbir şey yoktur; ben yalnız liyakat âşığıyım.
Efendiler, bizim milletimiz vatanı için, hürriyeti ve hakimiyeti için fedakar bir halktır; bunu ispat etti.
Atatürk daha çok şiir ve edebiyat sevgisiyle bilinse de müziğe de çok önem vermiş ve ilgi duymuştur. Zaman zaman şarkılara ve türkülere eşlik etmiş, oyunlar oynamıştır. Türk müziğinin gelişmesinde Türk çalgı aletlerinin kullanılmasını teşvik etmiştir. Yalnızca Türk topraklarında değil tüm dünyada dinlenebilir bir Türk müziği yaratılmasını hedeflemiştir. Müziğin kültürel kimliğin korunmasında, tanıtılmasında ve diğer kuşaklara aktarılmasındaki önemi de göstermiştir.
Atatürk, Türk değerlerine önem verdiği gibi Türk diline de önem vermiş, bu alanda çalışmalar yapmıştır. Türk dilinin zenginliğini ve genişliğini göstermek, yabancı sözcükleri Türkçeden arındırmak için Türk Dil Kurumu’nu kurmuştur. Türkçe sözlük hazırlanması, yabancı eserlerin çevrilmesi, diğer ağızlarla olan kelime farklılıklarının giderilmesi Türk Dil Kurumu sayesinde olmuştur.
1 Kasım 1928 tarihinde resmi olarak Yeni Türk Alfabesi kullanılmaya başlamıştır. Atatürk’ün dil alanında yaptığı gelişmelerden biri de Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ni kurmak olmuştur. 9 Ocak 1936’da açılan bu fakültede Türk dili ve tarihi hakkında eğitimler verilmiş, dilini bilen öğrenciler yetiştirilmiştir.
Atatürk hayatının her alanında kitaplara ve edebiyata değer vermiş, kitap okumak için mutlaka vakit ayırmıştır. Kitap sevgisi bazı dönemlerde sadece okumakla kalmamış, yazmaya da dönüşmüştür. Yazılarının kitaplaştırılması sayesinde Atatürk’ün düşüncelerinin ileri görüşlülüğü, akılcılığı ve zekası gösterilmiştir. Atatürk’ün kitapları:
- Tabiye Meselesinin Halli ve Emirlerinin Sureti Tahririne Dair Nesayih
- Takımın Muharebe Talimi (1908)
- Cumalı Ordugahı – Süvari: Bölük, Alay, Liva Talim ve Manevraları (1909)
- Tabiye ve Tatbikat Seyahati (1911)
- Bölüğün Muharebe Talimi (1912)
- Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (1918)
- Nutuk (1927)
- Vatandaş için Medeni Bilgiler (1930)
- Geometri (1937)
Atatürk, müzik konusuna büyük bir ilgi göstermiştir. Kendisi özellikle türkü türündeki eserlere kıymet vermiştir. Bu bağlamda, günümüzde Mustafa Kemal Atatürk ve onun ince ruhuyla özdeşleşen pek çok türkü dinlenmeye devam etmektedir. Atatürk’ün severek dinlediği bazı türküler ise; Vardar Ovası, Bülbülüm Altın Kafeste, Yemen Türküsü, İzmir’in Kavakları ve Çalın Davulları şeklinde sıralanabilmektedir.
Atatürk'ün İmzası İsmi Olan Kemal'in K harfi ve soyadı olan Atatürk'ten oluşmaktadır. K. Atatürk şeklinde el yazısı ile yazılmaktadır.
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, milli mücadele dönemi ve sonrasında yapmış olduğu işlerle hem Türk toplumu hem de diğer toplumlar üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Bu kapsamda, ünlü şairlerin kaleminden Atatürk hakkında pek çok şiir dökülmüştür. Ümit Yaşar Oğuzcan’a ait Mustafa Kemal’i Düşünüyorum şiiri de bunların başında gelmektedir. Bunun dışında; Faruk Nafiz Çamlıbel, Fazıl Hüsnü Dağlarca ve Orhan Seyfi Orhon gibi şairler de şiirlerinde Atatürk temasını işlemişlerdir.
Atatürk’ü konu alan şiirlerle karşılaşmak mümkün olduğu gibi onu hatırlatan şarkılarla karşılaşmak da mümkündür. Bu bağlamda, özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi bayramlarında öğrenciler tarafından bu tarz parçaların söylendiği ile karşılaşılmaktadır. Tam olarak şarkı türünde ele alınmasa da 10. Yıl Marşı ve 50. Yıl Marşı da hem Cumhuriyet’in ilanını kutlamak hem de Atatürk’ü anmak amacıyla bestelenmişlerdir.