Megan Fox: 'Ben filmin kendini ciddiye almayanını severim'
Güncelleme Tarihi:
‘Ninja Kaplumbağalar: Gölgelerin İçinden’ filminde Megan Fox, azimli muhabir, güvenilir kaplumbağa dostu April olarak geri dönüyor. Filmin Los Angeles’taki basın toplantısında Fox’la bir araya geldik.
Başlangıçta sizi Ninja Kaplumbağalar’ın çılgın dünyasına çeken ne oldu?
- Küçükken büyük bir hayrandım. 80’lerde çıkan ilk diziyi izlemiştim. Yetişkinlik döneminde de tekrar tekrar izledim. Yeniden yapacaklarını öğrendiğimde gerçekten yer almak istedim. Bu fikir, yapım şirketi Platinum Dunes’a (2001 yılında Michael Bay, Brad Fuller ve Andrew Form tarafından kurulan) ulaşana kadar bir süre etrafta dolaştı. Bu konuyla ilgili onlarla görüşmek üzere bir toplantıya gittim ve sonra her şey gelişti.
İlk film çıktığında eleştirileri popülerlikten çok uzaktı ama yine de gişe hasılatı 490 milyon doların üzerindeydi. Sizce izleyici neden bu kadar çok sevdi?
- Serinin kendisi 20 yıldan uzun bir süredir var. Bu yüzden sanırım birkaç nesle yayılan yerleşik bir izleyici kitlesi vardı. Ayrıca iyi eleştiri alması gerekmeyen çok popüler birçok film var. Halkın izlemek istediği ve beğendiği çok açık.
Son filmde April O’Neil’ı nerede bıraktık ve şimdi nerede bulacağız?
- Hâlâ Channel Six haberlerinde çalışıyor ama şimdi kendi başına, ‘Ahlaksızlık’ haberleri yapmaya çalışıyor. Kılık değiştiriyor, ana akım medyada işe yaramayan ipuçlarının peşine düşmeye çalışıyor. Ayrıca kariyerine çok odaklanmıyor. Daha rahat, kaplumbağalarla ilişkisinden daha çok keyif alıyor.
BAKMADAN GEÇME!
Karakterin kökleri 80’lerin ortalarındaki çizgi romanlara dayanıyor. Eski hikâyelerden ne kadar faydalandınız?
- Çoğunlukla senaryoya sadık kaldım ve ona hayat vermek için elimden geleni yaptım. Film, o yıllar içinde gördüğümüz başka göstergelerin ve versiyonların bir karışımı.
Filmin yapımcısı Michael Bay, başlı başına bir marka. Bu tarz fimlere katkısı ne ölçüde?
- Michael her şeyi denetliyor ve içgüdüleri gerçekten iyi. İzleyicilerin neden keyif alacaklarını, neyin başarılı olacağını, neyin olmayacağını biliyor. Son filmde onun etkisi çok fazla. Gerçekten çok iyi bir göze sahip.
Kamera arkasında veya önünde unutmayacağınız bir an oldu mu?
- Sanırım ilk kez ‘Kaplumbağalar’ın setine, inlerine girdiğim an... Hayatımda bulunduğum en inanılmaz setlerden biriydi. Brooklyn’in orta yerine kurulmuş, kocaman, olağanüstü ve gerçektçi bir setti. Hayranı olduğum için orada olmak çok heyecan vericiydi.
BAKMADAN GEÇME!
Filmde rol almanın en zor yanı neydi?
- Çalışma saatleri gerçekten çok uzun. Bazen on altı saat çekim yapabiliyorsunuz. Bir yandan çocuklarınızın hayatlarını yakalamak zor. Sonra mola verdiğinizde de şu kararla yüzleşiyorsunuz: “Tamam, sekiz saatim var. Eve gidip uyusam mı yoksa çocuklarımı görebilmek için uykuyu boş mu versem?” Çok zor iş.
Anne olarak şimdi işiniz konusunda daha mı seçicisiniz? Ebeveynlik/iş dengesine nasıl yaklaşıyorsunuz?
- Evet, şimdi daha önce oynadığım ama artık oynamayacağım bazı roller var. Yılda sadece iki proje yapıyorum. Bu da bana çocuklarımla ilgileneceğim ve hayatlarında gerçekten aktif olabileceğim çok fazla zaman sağlıyor.
BAKMADAN GEÇME!
Bu filmin ne çok nesini sevdiniz?
- Kendini ciddiye alan bir film olmamasını seviyorum. Biraz saygısız ve başından sonuna dek izleyiciye göz kırpıp duruyor.
Devamında oynar mısınız?
- Bir tane daha yapabilirsek elbette orada yer alan ilk kişi ben olurum.
BAKMADAN GEÇME!
