"Diğer ülkelerdeki gençler, lisede daha dar bir alana, üniversitede daha da dar bir alana geçiyorlar, spesifik oluyor. Buna biz üçgen yaklaşımı diyoruz. İlkokul ve ortaokul bu üçgenin alt kısmı, burada temel vatandaşlık bilgileri alınır, liseye doğru bir daralma olur, orada artık yüksek öğretimde ne okuyacaksa, ona yönelik daha az ders alır ama derinlemesine alır. Mesela 2 saat fizik almaz 6 saat fizik alır, 3 saat matematik almaz 6-7 saat matematik alır eğer o alana yönelecekse. Lisede daralır üniversitede daha da daralır, yüksek lisans ve doktora üçgenin tepesidir. Fakat Türkiye'de şöyle bir yaklaşım var, üniversitede de diyelim ki Türkçe ile inkılap tarihiyle ilgili ders var, lisede de ortaokulda da var. Bizim her dersi azar azar yüzeysel olarak almak değil de, ben buna çukur kazmak diyorum. Çukur kazıyorsunuz bir sürü çukur ama kuyu kazamıyorsunuz, kuyu kazamazsanız suyu bulamazsınız. Kuyu kazmak derinleşmek gerekiyor, liselerdeki derslerin sayısının azalması gerekiyor. Fakat bu salgın meselesi 2 öğretim boyunca bizi bir sıkıntıya soktu ve benim şöyle bir prensibim var. Biz bir çalışmanın pilotunu yapmadan ülkeye genellemek istemiyoruz çünkü bu bir deneme tahtası değil, pilotu yapabilmek için de salgın müsaade etmedi. Yani okullar açık olmadığı için ben deneme çalışması yapamadım ama inşallah eylülden itibaren bunu başlatacağız. Sonra da oradaki geri bildirimi alıp ülke genellemesi yapacağız."