“Kahramanının” kaybının ardından, her başarıyı bizzat yakalaması gerektiği kanısına kapılıyor ve ailesinden minimum yardım alma niyetini İstanbul Üniversitesi’ni kazanarak gerçeğe dönüştürüyor. Ama esas maksadı farklı; hedef tahtasının tepesine eğitimden ziyade oyunculuğu oturtuyor. Evini kiralıyor, hemen arkasından yolu menajeri ile kesişiyor ve anında sözleşme imzalanıyor. Jet hızıyla verdiği bu kararı, insan tahlili becerisi ile ilişkilendiriyor: “Aslında altıncı his demek daha uygun. Bugüne dek hiç beynimle bir yargıya varmadım. Çünkü eminim, kalbim beynimden kat kat zeki. O nedenle içimden geçeni dinlerim hep.” 4 yaşından beri şarkı söylemesine karşın dizi sektörüne yönelmesini ise şöyle yorumluyor: “Ailem bana hep ‘Çöpçü olmak istiyorsan çöpçü, mühendis olmak istiyorsan mühendis ol. Biz seni her koşulda seveceğiz’ dedi. Bu özgüvenle yetişince seçenekler A’dan Z’ye önüne seriliyor, biliyorsun ki hangi unvanla anılırsan anıl kabul göreceksin. Şarkı söylemek, yazmak, oyunculuk, dans etmek ve resim yapmak, benim nezdimde aynı icraatlar; hepsinde bir ruha bürünüyorsun. Ve kesinlikle altıncı hisle yapıldıkları kanaatindeyim. Benim beğendiğim müzik tarzının bu coğrafyada alkışlanması çok zor. O yüzden onu geri plana çektim. Yine de nihai hedefim, müzikal oyuncusu olmak.”