Peki sabahı nasıl sabah edeceğiz?/ KENT VE GECE HAYATI - SAVAŞ ÖZBEY
BAKKALDA DEĞİL BUTİKTE: Binlerce insanın toplama kampı gibi yığıldığı gece kulüpleri yok artık. Son temsilcisi Reina’ydı, o da kapanıyor. Müziğin/yemeğin/servisin bakkalı kimseyi kesmiyor, eğlence anlaşıyı da butikleşiyor. Mesela arabesk mi dinleyeceksiniz? 90’lar İbrahim Tatlıses ekolü için salı akşamı Beyoğlu-Opera’ya, 2010’lar neo-arabeski için pazar akşamı Nişantaşı-Barcode’a gideceksiniz. Tabii yer bulabilirseniz.
HERKES KENDİ MAHALLESİNDE: Semt aidiyeti yükselişte, sosyalleşmenin yeni kamusal alanı mahalle barları. Ulaşım pahalılığı ve otopark problemine bir de bomba/terör korkusu eklenince, insanlar Taksim, Karaköy gibi merkezi yerlerden elini ayağını çekti. Moda, Yeldeğirmeni, Arnavutköy tavan yaptı. Ama tıpkı mahalleler gibi mahalle barları da birbirinden çok farklı. Biri Topağacı’nda (Grey), diğeri Cihangir’de (Hazine) iki mahalle barı işleten Tayfun Topal’a göre ilk bakışta birbirlerini andırıyor olabilirler ama her ikisi de içinde kurulduğu mahalleye göre tamamen farklı konseptlerde tasarlandı.
AMA BİR ORMAN GİBİ KARDEŞÇESİNE: Malum; kent yaşamını takip eden veya onlara bu hizmetleri sağlayan birçok insan uzunca bir süredir kendisini ötekileştirilmiş, ‘aksırmasına/tıksımasına’ ramak kalmış hissediyor. Bu hissiyat, ‘Gezi’nin hangi tarafında saf tutulduğuyla da paralellik gösteriyor. Gece hayatına yansıması mı? Naçizane gözlemim, semtlerde/zevklerde/tercihlerdeki bütün farklılaşmalara rağmen, sanki bütün bunların üstünü örten bir aynı tarafta olma ve tahammül duygusunun arttığı yönünde. Yani evet, milli günlerde hep bir ağızdan marş söylemek bir vakıa ama hayır, Kerimcan Durmaz’ın bir gece kulübünde uğradığı saldırı istisna.