Yüzyıla damgasını vuran bilim insanı Stephen Hawking tüm olanaksızlıklar içinde film gibi aşk hikayelerinin kahramanıydı Dünyanın en büyük dahilerinden Stephen Hawking’in ölümü, yaşamına ilişkin bilinmeyenlere de kapı araladı. Tekerlekli sandalyesinden özel bir yazılımla iletişim kurarak bilim tarihini değiştiren Hawking’in aşk hayatı, sanıldığı gibi sessiz sakin değil, çok fırtınalıydı. 1962’de Oxford Üniversitesi’nde kendisi gibi öğrenci olan Jane Wilde ile büyük aşk yaşamaya başladığında çoktan sinir sistemini felç eden ALS teşhisi konmuştu. iki aşık 1965’te evlendiğinde, doktorlar Hawking’e her an ölebileceğini söylüyordu. Aşık çift aldırmadı. 3 çocuk sahibi oldular. Hawking, tekerlekli sandalyeye mahkum oldu. Ölümün kıyısındaki biriyle evlilik Jane’i bunalıma sürükledi. Hawking eşini böyle görmekten mutsuz oluyordu. 1977’de Jane’in hoşlandığı müzisyen Jonathan Jones’ın evlerinde yaşamasına izin verdi. Jane, Hawking’in bakımını üstlenmekten vazgeçmedi. 1985’te zatürre olan Hawking’in daha iyi bir bakıma ihtiyacı vardı. Alınan hemşirelerden Elaine Mason ile Hawking birbirlerine aşık oldu. Hawking’in 1988’de yazıp 15 milyon sattığı kitabıyla birlikte şöhreti de katlanınca onu tekerlekli sandalyesi dışında hiçbir şey tutamıyordu. Dünyanın dört bir yanından mektuplar alıyordu. Takıntılı hayranları vardı. Hawking, 1990’da Jane’i terk etti ve Elaine ile ayrı eve çıktı. 5 yıl sonra boşanıp Elaine ile evlendi. Bu evlilik 11 yıl sürdü. Kara deliklerin, Büyük Patlama’nın, uzayda zaman kavramının gizemini çözen Hawking 2012’de kadınlarla ilgili şu tespiti yapmıştı: “Evreni çözeceğiz, ama kadınları asla”.