Sanat Güneşi’yle dostluğunuz o kadar geçmişe dayanıyor demek...
- Tanışıklığımız diyelim. Zeki Bey benden büyüktü. Lisedekilerin ortaokuldakilerle arkadaşlık etmesi yasaktı. Ayrıca onun büyük bir iddiası vardı. Şarkıcı olacaktı, havalardaydı. Beni çocuk olarak görürdü. Bir gün kantinde herkes çay içiyor. Ona “Şarkı söylesene” dediler. “Söylerim ama çocuklar dışarı çıksın” diye beni işaret edip kapının önüne koydurdu.
Liseye geçene kadar sabretseydiniz Sanat Güneşi’ni dinlemek için...
- Yok canım... Bir gün 19 Mayıs provaları için Şeref Stadı’na gitmiştik. Zeki Müren gösterilere katılmıyordu ama bizimle beraber provalara geliyordu. Bir arkadaşımla birlikte Zeki Bey’in yanına düştük.
Yine laf mı soktu size?
- Hayır, bu sefer Vedat’la bana “Hasta numarası yapın, gidip gezelim” dedi. Ben iki büklüm “midem, midem”, Vedat da “başım, başım”... Zeki Bey koştu hocanın yanına, “Bunlar hastalandı ne yapayım?” dedi. “Başından ayrılma, al bunları okula git” diye cevap vermiş hoca da...
Zeki Bey’in hain planları var galiba...
- Aynen, doğruca Yıldız Parkı’na gittik. Sesimi merak etti, bana solfej yaptırdı ve “Senden hiçbir şey olmaz, sakın niyet etme şarkıcılığa” dedi. Arada saklambaç, birdirbir, uzuneşek oynadık ve döndük okula...
Bu olaydan sonra okulda da size iyi davranmaya başlamıştır herhalde.
- 9. sınıfta ayrıldım. Eniştem subaydı, çok cimri bir adamdı. Babama “Bu kadar masraf yapmana gerek yok. Çocuk yakışıklı, Heybeliada Deniz Koleji’ne sokalım, bedava okur” dedi. Hiç fikrim sorulmadan Deniz Koleji’nin imtihanlarına sokuldum.
İtiraz hakkınız yok tabii.
- Ne itirazı? Babama soru bile sormak imkansızdı. “Gideceksin” dedi, “Peki” deyip başımı önüme eğdim. Fakat benim başka sinsi planlarım vardı. Hiçbir şey yazmadım kağıda ki beni okula almasınlar diye. 188 kişi alacaklardı, gel gör ki torpille 188’inci olarak beni aldılar.