Güncelleme Tarihi:
* Hizmetçiler dizisini izlemeyen biri neden izlemeli?
-Algı Eke: Hizmetçiler dizisi dört apayrı kadının bir araya gelme hikayesi ile başlıyor. Üçü daha önce birlikteymiş daha sonra aramıza katılan bir arkadaşımız daha oluyor ve dört kadının dört ayrı hikâye de duruşu ve onların başlarından geçenleri izleyeceğiz. Her şey var… Entrika, aşk, durum komedisi, karakter çeşitliliği… Zengin fakir ayrımı bugüne kadar belki birçok kez izlenen konu fakat hep üst sınıf izlenildi ve bu iş işçinin hikayesi… O açıdan dikkat çekecek diye düşünüyorum.
-Deniz Baysal: Dolu dolu bir dizi… Sadece entrika izlemek istemiyorsa seyircimiz ya da sadece gülmek istemiyorsa, hem kafasını rahatlatabileceği bir yandan da düşünebileceği, bir yandan keyiflenebileceği çok sahnemiz var. Karakterler bölüm geçtikçe daha da eğrilecek ve seyirci daha da eğlenecek diye düşünüyorum.
* Hizmetçiliğin en zor yanı nedir?
- Deniz Baysal: Patronları… Hiçbir evin pisliği kötü patronlar kadar kötü olamaz.
Bu kez işçinin hikayesi izlenecek! | Hizmetçiler: Deniz Baysal | Algı Eke | Aleyna Solaker
* İyi patron olunur mu?
- Deniz Baysal: Tabi olunur. Beraber çalıştığım Fatma ablam vardı hafta da bir gelirdi. Tabi şimdi memleketine taşındı. Ben de ondan sonra güvenemedim kimseye. O hep anlatırdı yaşadığı hikayeleri... Önceden çalıştığı yerlerde ona ayrı tabak verip ''sen bunda ye, salonda yeme, mutfak masasında ye'' gibi saçma sapan şeyler söyleyen ev sahipleri de olmuş.
* Şöhret olmak değil kalıcı olmak önemli demişsin. Kalıcı oldun mu sence?
- Aleyna Solaker: Hayır. Yolun çok çok başındayım.
* Hizmetçiler bu yolun neresinde?
-Aleyna Solaker: Çok önemli bir basamak benim için tabi ki...
* Öğrencilikten hizmetçi karakterine geçtin…
- Aleyna Solaker: Asi olduğu için lafını esirgemiyor ve bu benim çok hoşuma gidiyor. Ama bir hedefi olması ve bu yolu basit bir yol seçmemesi beni çok heyecanlandırmıştı.
- Deniz Baysal: Burada ki dört kadında kendini ezdirmeyen karakterler… Yeri geldiğinde mesela birinin anneliğine laf söylenecek olursa lafını da söyleyen tipler. Öyle ‘peki hanımım’ diyecek tipler değil…
* Çok fazla proje var kariyerinde… Birçoğunda da hatırı sayılır izler bıraktın. 500 bölümlük bir dizi de 10 yıl oynamak mı daha iyi olurdu, böylesi mi daha iyi oldu?
- Deniz Baysal: Böylesi daha iyi oldu kesinlikle… 4-5 bölüm de sürmesin… (gülüyor) 500 bölümlük bir proje çok tercih etmem açıkçası… Ama tabi Arka Sokaklar gibi uzun soluklu ve düzenli çalışılan proje de olabilir ama zor bizim sektörde…
* Seni başrol yapan keşif nedir?
- Deniz Baysal: Hiçbir fikrim yok. (Gülüyor) İlk diziye girdiğimde ‘Derin Sular’ projesiydi. 118 bölüm sürdü ama günlük diziydi. 8 ay sürdü. Orada başrol olarak başladım. Beni seçmişler sonra bir hafta daha oyuncu aramışlar. Bu kız güzel ama bunun biraz daha yeteneklisi var mıdır acaba diye… Kendimi geliştirdiğimi düşünüyorum. Tabi ki de çok eksiğim var ve kendimi hep eksik hissedeceğim. Bu da güzel bir duygu bence… Çok gıcık bir soru sordun gerçekten… İnsanın kendini anlatması zor… (gülüyor)
* Bu meslekte en; Kendini sonradan izlediğinde, ‘ben bu işi yapabiliyorum ya…’ dediğin sahne…
- Deniz Baysal: Yok demedim hiç… Kendini izlemek çok kötü bir duygu… Her zaman bir eksiğini buluyorsun.
* Heyecan duyduğun an…
- Deniz Baysal: Her gün… Çok seviyorum çünkü çalışmayı… Geçmişte oynadığım mezar sahnesi gibi zor sahnelerde heyecan duyuyor insan tabi ki… Burada da (Hizmetçiler) olacak.
* Oynamaktan keyif aldığın oyuncu…
- Deniz Baysal: Selen Domaç, Algı Eker (Eke), Aleyna Solaker tabi ki… (gülüyor)
* Kadın kadını sevmez, daha zor anlaşır derler genelde... Siz uyumu nasıl sağlıyorsunuz kendi içinizde?
- Deniz Baysal: Nefret ettim ya… Bana ilk bu isimleri söylediklerinde dalga mı geçiyorsunuz dedim. (Gülüyor) İşin şakası bir tarafa uyum sağladığımızı düşünüyorum. Kadını erkeği yok aslında… Bakıldığında çok kadınlı işlerde kavga çıkar diye düşünülür ama erkeklerin kavgası daha kötü… Bunu kimse bilmiyor. Erkeklerin çekişmesi daha fena olur.
* İlk bir araya geldiğinizde içten içe ne düşünmüştünüz?
- Deniz Baysal: Birbirimize saygı duymalıyız ama sevmek zorunda değiliz. Bu felsefeyle yaşadım ben hep… Eşimle bile çok farklıyım. İlk başta ‘işimi yapmaya gidiyorum, can ciğer kuzu sarması olmaya gerek yok’ diye düşündüm. Şu an baktığımda gayet güzel bir enerji tutturduğumuzu hissediyorum. Ben çok sevdim ekibi... Çok güzel bir uyum yakaladık.
- Algı Eke: Ben Aleyna’yı tanımıyordum. Çok genç… Aleyna’nın İkinci işi zaten… İlk karşılaştığımızda çok kalabalık bir ekiple bir arada olduk. Oyuncu kadrosu da çok geniş… Zannediyorum bu anlamda en kalabalık oynadığım projelerden bir tanesi… Hepimizi bir anda bir okuma provasında bir araya getirdiler. Dolayısıyla ilk çarpışma enerjileri ile ‘ben ne yapayım, o kim, o neyi oynuyor?’ gibi duygular oldu hepimizde… Sette ayrı bir yaşam oluşturuyorsun. Hayat gibi… İnşallah daha güzel zamanlar biriktireceğiz. İyiyiz, huzurumuz yerinde…
- Aleyna Solaker: En küçükleri ben olduğum için ilk geldiğimde herkese karşı çekinerek yaklaşıyordum. Ama çok güzel bir enerji yakaladığımızı ben de düşünüyorum. Böyle olunca da ben de açıldım haliyle…
* Resmi cevabı aldıktan sonra şimdi gerçek duyguları alalım… En yakın arkadaşını arayıp “yeni projede şu isimler oynuyormuş… Kim bilir nasıl karakterler?” diye sohbet etmedin mi?
- Aleyna Solaker: Yok. Hiç demedim. Arayıp anlattım ama şu şöyledir, bu böyledir diye muhabbet etmedim tabi…
* Algı seninle devam edelim... “Az ve öz arkadaşım var” demişsin. Sorun sende mi karşı tarafta mı?
- Algı Eke: Annemi kaybettim 6 yıl önce… Annemi kaybettikten sonra başka bir kafa geldi bana… Başka biri gibi oldum. Çok şey değişti hayatımda… Çok yakın kayıplar insanı çok değiştirebiliyor. Dolayısıyla kalabalıklardan aza indirdim arkadaşlıklarımı… Samimiyetsiz durumların çok bir anlam ifade etmediğine inanmaya başladım.
* Huzura yol açıyor mu bu bakış açısı peki?
- Algı Eke: Daha kaliteli zaman geçirmenize sebep oluyor. Bir ara haftanın her günü biriyle yemeğe çıkıyordum. Hiç zevk aldığımda olmuyordu. Şimdi çok sevdiğim uzun süreli arkadaşlıklarım var.
* Kalkanlarını koruyorsun yani?
-Algı Eke: Koruyorum koruyorum... Bizim meslekte kalkanlarını koruman gerekiyor.
* Çağımızın en büyük vebası yalnızlık demişsin. Kendini yalnız hissettiğin anlarda nasıl motivasyonunu sağlıyorsun?
- Algı Eke: Seçilmiş yalnızlığa okeyim ama yalnız kalma korkum var. 25’lerden sonra geldi bu da bana… Seçersem yalnızlığı kendimle iyi vakit geçiren biriyim… Evi severim. Okurum, bir şeyler izlerim, yemek yaparım. Ama yalnızlık korkum var.
* Çocuk olmayı da çok sevmemişsin öğrendiğim kadarıyla…
- Algı Eke: Evet sevmedim. Benim çocukluğum hiç iyi geçmedi. O yüzden hep arkadaş arasında söylerim. Para verseniz, üzerine 20 yıl daha katsanız bir daha çocuk olmak istemem.
* Sende gördüğüm kadarıyla şeffaflık ön planda… Oyunculuğa başlama serüveninle ilgili de yaşadıklarını tüm çıplaklığıyla anlatmışsın. ‘Ezberimi aklımda tutamıyordum, ezberi tutsam oyunu beceremiyordum’ gibi ifadelerin var. O süreçleri anlatır mısın biraz?
- Algı Eke: Bizim zamanımızda sadece güzelsin ya da sadece yeteneklisin diye bir kaide yoktu. Seçmelere gidiyordun. Nerede başlayacağın konusunda da doğru insanlarla karşılaşman gerekiyordu. Ben hiçbir zaman oyunculuk yapmak istemedim. Dramaturji mezunuydum. Param yoktu ve oyunculuk seçmelerine gitmeye başladım. Para kazanmaya başladım oyunculuktan. Oyuncu olmayı da çok sevdim sonradan ama ilk tercihim bu değildi. Ben biraz anksiyete sahibi de biriyim. Seçmelere gittiğinde birine kendini beğendirmeye çalışmak ve yeteneğinle bunu yapmaya çalışmak çok zor. Kendine olan güvenin tam değilse kıracak çok fazla dış faktör var. Gidiyordum, olmuyordu. Niye olmadığını da söylemiyorlardı. Sonra tam anlamıyla takmamaya başladığımda projeler gelmeye başladı. En son yabancı bir yönetmenin karşısında auditiona girdim. Yıllarca girmemiştim auditiona… Gene o kadar heyecanlandım ki tek kelime laf edemedim adama… Yine olmadı yani…
- Deniz Baysal: Ben de çok gittim geldim. Takmamaya başladığın an olmaya başlıyor. Çok zorlu bir süreç boş geçen zamanlar… Kira zamanı geliyordu, Ağlama krizleri gelip gidiyor falan. Oyunculuğu bırakmak da istemiyorum. Açıkçası başka bir şey yapabileceğimi de hiç düşünmedim.
* Ne yapmak isterdin oyuncu olmasaydın?
- Deniz Baysal: Psikolog olmak isterdim. Psikolojik çözümlemeleri yapmayı da severim sosyal hayatımda… Belki de bu yüzden oyunculuğu seviyorum. Asla yapmam dediğin bir şeyi yaparken de buluyorsun kendini… Hizmetçiler dizisinde eczacıyım mesela… Ne kadar güzel bir duygu… Hiç olamadığın meslekleri oluyorsun. Mükemmel…
* Her role girmenizin sosyal hayatınıza ve çevrenize etkisi nedir?
- Aleyna Solaker: Ben zaten hep öğrenci rollerine girdim ama hep karakterler farklıydı. Tek farkı üniversiteli, liseli olmasıydı. Ben yalnızlığı çok severim. Boş günümde evde olmayı tercih ediyorum o yüzden arkadaşlarım boş günüm de buluşalım gibi teklifler de bulunduklarında genelde ‘ya başım ağrıyor’ gibi yanıtlar veriyorum ve onlarda ‘tamam sen yalnız kalmak istiyorsun’ deyip beni anlıyorlar.
- Deniz Baysal: Oluyor tabi ki zorluğu… Barışla ilk çıkmaya başladığımız zamanlarda onun da daha önce hiç olmamış oyuncu sevgilisi- bilmiyor set ortamını… Konuk olduğu diziler var ama ne kadar bilebilecek? Orada gördüğü birkaç insanı görüp tartıp biçiyor. Genelde ön yargı oluyor maalesef… Bu nedenle ilk başlarda sorun oluyordu öpüşme sahneleri gibi sahneler… Ama bana da hiçbir zaman ‘ben öpüşmeni istemiyorum’ demedi. Sadece kendi rahatsız oluyordu ve bunu kendi kendine çözmeye çalışıyordu. Bu çok normal... Yani çok gıcık bir şey kız arkadaşın öpüşüyor ve bu mesleği... Ben de burada üzerime düşen görevi yaptım ve ona o güveni verdim. O bana ‘bu seninle ilgili değil benimle ilgili bir şey’ dedi ve ben de dediğim gibi elimden geleni yaptım. İlk başlarda ben setteyken sürekli telefondaydık ve iletişimi hiç koparmıyorduk. Biz sevgili olduk. Bir ay içinde çok yoğun bir set geldi. Sabahlara kadar çalışıyordum. Göremiyordum neredeyse Barış’ı… Başta zordu bizim için. Yani uzun zaman eve gelemiyordum falan. Ama sonra güzel bir şekilde oturttuk. Bir sıkıntımız yok artık
- Algı Eke: Hayatındaki insanın seni bu anlamda desteklemesi çok güzel… Müthiş bir ilişki yani.
* Geçmişte seni desteklemeyen olmuş muydu?
- Algı Eke: İlişkiler bizim meslekte özellikle iki tarafında birbirini dinlemesi gereken ilişkiler olmalı. Yani ben bir de gidip evde savaş veriyorsam, gerçekten yapılamıyor. Benimde o anlamda zorlandığım ilişkiler oldu.
* Üçünüze de bugüne kadar güzellikle ilgili sorular soruldu. Kendinizi çirkin hissettiğiniz anlar oluyor mu yoksa ben hep güzelim diyen barbilerden misiniz?
- Algı Eke: Benim bu konuyla ilgili söyleyebileceğim çok şey var ama kısa keseyim. Ben kadınlara bir güzellik faşizmi uygulandığını düşünüyorum. Özellikle bizim mesleğimizde bunun çok kötü etkileri olduğunu da görüyorum gün geçtikçe… Ekranı açtığınızda birbirinin kopyası olan birçok kadın görüyorsunuz ve sonrasında da bu kadın oyuncular sektör tarafından estetikli damgası yer hale geldiler. Altmış yaşında bir kadının yüzünde kırışıklık olmaması mümkün değil. Fakat ekrandaki altmış yaşındaki herkes botokslu ve dolayısıyla altmış yaşını oynayacak bir altmış yaş oyuncu bulunamaz hale geldi. Bunun tamamı bize yapılan baskıdır. İnsan ekranda kendini sürekli izlediğinde takacak bir yerini mutlaka buluyor. Çok büyük bir baskı var ve ben bunu çok yanlış buluyorum. Bir insana dış görünüşü ile ilgili yapılan zorbalığın hayatta hiçbir karşılığı yok. Bunu kimse yapmamalı, yapamaz. Bunun sosyal medyada da binlerce örneğini görüyoruz. İntiharlar görüyoruz, çocuklara yapılan anormal baskılar görüyoruz. Artık bunlara son verelim. Rica ediyorum çok başka büyük dertlerimiz var.
- Deniz Baysal: Algı’nın söylediklerine imzamı atarım. Özellikle sosyal medya konusunda... Yani insanın günü gününe uymuyor. Kısa zaman oldu ama anlıyorsun karşındaki insanın nasıl olduğunu... Ben buradaki üç kadının da iltifat bile alamadığını düşünüyorum. Hiç prenses olduğumuzu da düşünmüyorum. Sosyal medya da acayip bir baskı var. Herkes bir şeyler üzerinde hak sahibi olduğunu düşünüyor, suratına bir şey yaptırmadığında ‘artık zamanında gelmiş senin bir doldurt oralarını’ falan gibi söylemler, yaptırdığında ‘e artık çok şiştin yaptırma…’ Çünkü her şeye onlar karar veriyor. Biz televizyonda gözüktüğümüz için bizim hayatımızda da hak sahibi oluyorlar. İnanılmaz bir zorbalık var. Çok tuhaf bir ikiyüzlülük var. İnanılmaz yorumlar okuyorum. Böyle magazin sayfalarında insanlara karşı sadece bana karşı değil herkese yapılan bir şey bu… Ama bir kadın cinayeti olduğunda bir bakıyorsun ahkam kesmeye başlıyorlar ya da birine zorbalık yapıldığında ‘nasıl yaparsınlar?’...
* Bahsettiğin kitlenin değişimi için bir sorumluluk hissediyor musun?
- Deniz Baysal: Hiç sorumluluk hissetmiyorum. Ben bir oyuncuyum. Ben mesleğimi yapıyorum ve yol gösterici değilim aslında… Bir şey doğruysa doğru derim yanlışsa yanlış derim. Ama bir dakika ya ben bunun öncüsü olayım demem. 21. YY da yaşıyoruz. Biraz okuyalım. Ben davranışlarımdan sorumluyum. Sosyal medya da dikkat ederim yaptığım paylaşımlara... Yemek paylaşmayı sevmem. Bunu kendim yapabilirim. Bunu insanlara yaptıramam… Onlara bunu paylaşmayın gibi şeyler söyleyemem. Zaten kimse kimseyi dinlemiyor ki... Yok böyle bir dünya… Yani bir empati kalmadı herkes linçe odaklanıyor. Düşünmüyoruz. Düşünme diye bir şey kalmadı. Çok doluyum bu konuda aslında… Saatlerce konuşabiliriz bunu…
* Sosyal medya kullanırken kaygı hissediyor musun?
- Deniz Baysal: Tabii. Büyük baskı hissediyorsun. Ben de isterim mesela her anımı paylaşayım, arkadaşlarım görsün diye ya da mutlu olduğum bir anı paylaşayım ama duruyorsun ve çok mu gülmüşüm burada, çok mu kahkaha atmışım, yersiz mi oldu, buna bir şey derler mi? Bu düşünceleri oturttular maalesef… Ben elimden geldiğince uzak durmaya çalışıyorum, takmıyorum. Okumuyorum mesela sosyal medyadaki yorumları... Doluyum yani…
- Aleyna Solaker: Katılıyorum çok doğru söylediler.
- Aleyna Solaker:
* Kırgın çiçek mi, solgun çiçek mi?
Kırgın çiçek.
* Solaçık mı, Solaker mi?
Solaker.
* Çok rüküş görünüp ödül almak mı, Çok şık olup izleyici olmak?
Çok şık olup izleyici olmak.
* Makyajlı mı, makyajsız mı?
Makyajsız.
* Defile mi, müzayede mi?
Müzayede.
* Sevip ulaşamamak mı, sevilip kabul etmemek mi?
Pas
* İntikam mı, Allah’ından bulsun mu?
Allah’ından bulsun.
* Yapmaz mısın, olmaz mı?
Yapmam.
* İlk buluşma sabah kahvaltısı, mı akşam yemeği mi?
Akşam yemeği
* Nazlanmak mı, şımarmak mı?
Şımarmak.
* Sadakat mi, dürüstlük mü?
Sadakat.
* Tutan bir dizi mi, mutlu olduğun bir dizi mi?
Mutlu olduğum bir dizi.
* Estetik mi, sade mi?
İnsan nasıl mutluysa öyle.
* Pop mu, Rock mı?
Rock.
* Makarna mı, Pizza mı?
Makarna.
* Mezara girmek mi, Mezardan çıkmak mı?
Mezardan çıkmak.
* Pinpon mu, Playstation mu?
Playstation.
* Zor sahne mi, zor karakter mi?
Zor karakter.
* Dizi mi, tiyatro mu?
Dizi
* 500t mi, metrobüs mü?
Metrobüs
* Vegasta olan vegasta mı kalır, burada mı kalır?
* Vegas’ta kalır.
* İntikam mı, Allah’ından bulsun mu?
Allah’ından bulsun.
* Sevgisiz bir mutluluk mu, huzurlu bir mutsuzluk mu?
Pas
* Toz almak mı, süpürmek mi?
Süpürmek.
* Öncesi mi, sonrası mı?
Sonrası.
* Hapşırık krizi mi, öksürük krizi mi?
Hapşırık krizi.
* Evli mi, bekar mı?
Evli
* Pazar alışverişi mi, market alışverişi mi?
Pazara gidemiyorum ki ben. Pazar alışverişi o da ayrı bir şeydir. İki sene olmuştur gitmeyeli.
* İyi ki mi, keşke mi?
İyi ki.
* Yazmak mı, oynamak mı?
Yazmak.
* Hasret mi kavuşmak mı?
Hasret.
* Unutmak mı, onunla yaşamak mı?
Onunla yaşamak.
* Gönül gözü mü, beyin gözümü?
Gönül gözü.
* Şiir okumak mı, şiir yazmak mı?
Şiir okumak.
* Neden mi, çünkü mü?
* Neden.
* Aşkın büyüsü mü, mantığın aklı mı?
Aşkın büyüsü.
* Bulmak mı, arayışta olmak mı?
Arayışta olmak.
* Soğanlı yumurta mı, peynirli yumurta mı?
Peynirli yumurta.
* Bulaşık yıkamak mı, bulaşık dizmek mi?
Yıkamak.
* Güzel kokmak mı, güzel giyinmek mi?
Güzel kokmak.
* Kendin olmak mı, karakteri almak mı?
Kendin olmak.
* Aldatılmak mı, kabullenememek mi?
İkisi de iğrenç yani, o yüzden seçmek istemiyorum.
* İntikam mı, Allah’ından bulsun mu?
Allah’ından bulsun. Ama Allah’a havale edince orda da bir intikam var.
Bazı kelimelerin çağrışımlarını soracağım.
Anne - Canan (Canan hem sevgili de demek… Annem sevgilim olduğu için…)
Aşk – Barış
Karşıyaka - İzmir
Dış Ticaret - Üniversite
Makyaj Malzemesi – Güzellik
Turgut Uyar: Geyikli Gece
Berlin : Geri dönsem keşke…
Alman Dili Edebiyatı : Bıraktım
Samimiyet : En çok istediğim şey