İnanışa göre, bolluk ve bereketi simgeleyen kişiler oldukları için onların ayaklarını bastığı her yerin yeşerdiği, temas ettikleri her şeyin bereketlendiği ve şifa dağıttıkları kabul ediliyor.
Hıdırellez, dünyanın farklı yerlerinde Ağrice, Altı Mayıs, Aya Yorgi, Aziz George, Bahar Bayramı, Ederlez, Eğrice, Eğrilce, Hederlez, Hıdrellez, Hiderlez, Hızır ile İlyas, İderlez, İlk Yaz, Mantifer, Mar Curcos, Ruz-ı Hızır (Hızır Günü) isimleriyle de anılıyor.
Hıdırellez'i bayram olarak kutlayan Romanlar ise bu güne "Kakava" ismini veriyor.
Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alimcan İnayet, yaptığı açıklamada, Hıdrellez kutlamalarında görülen bazı adetlerin İslamiyet öncesine ait olmasının bu geleneğin Türklerde eskiden beri var olduğunu gösterdiğini söyledi.
Hıdrellez geleneğinin Türk dünyası ve Anadolu coğrafyası ile sınırlı olmadığını, Irak, Suriye ve Balkan ülkelerinde de kutlandığını ifade eden İnayet, "İnanca göre Hızır ile İlyas, her yıl 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece bir gül ağacı altında buluşmaktadır. Dolayısıyla bu iki kutsalın buluştuğu günün, temas ettikleri her şeyin de insanlara bereket, kısmet ve sıhhat getirdiğine inanılmaktadır. Dilek dileyenlerin gül dalına, ağaçlara bez bağlaması, hastaların çimenler üzerinde yuvarlanması, o gecenin suyuyla yıkanıp arınmaları bu inanıştan kaynaklanır." dedi.
Alimcan İnayet, bu gün öncesinde ev, çevre ve beden temizliğinin yapılması, giysilerin yenilenip değiştirilmesi, Hıdırellez'de ise kırlara çıkıp eğlence şenlik ve oyunlar düzenlenmesi, sofralar kurulup yemek yenmesi, ateş yakılıp üzerinden atlanması, mezar ziyareti, bolluk bereket duaları, dilek tutulması gibi pratikler İslamiyet öncesi uygulamaları yansıttığını anlattı.