Hâlid’in mensup olduğu Kureyş kabilesinin Mahzûmoğulları kolu hilfü’l-ahlâf*a bağlı olmanın yanı sıra kubbe (savaş için para ve silâh toplanan çadır) ve “e‘inne” (süvari birliği) ile ilgili vazifeleri, ayrıca Kureyş’in süvari birliği kumandanlığını da üstlendiği için askerî gücü elinde bulunduruyor, aynı zamanda diğer Kureyş kabileleri gibi ticaretle meşgul oluyordu.
Hâlid doğumundan sonra, Mekke’deki geleneğe uyularak temiz ve sağlıklı bir iklimde yetiştirilmek üzere çöldeki bir ailenin yanına verildi. Beş altı yaşına ulaşınca Mekke’ye ailesinin yanına döndü. Oğlunun yetişmesine büyük önem veren babası ona bütün Araplar’ın sahip olmak istedikleri kahramanlık, cesaret ve cömertlik gibi iyi hasletleri telkin etmeye, Mugīre soyundan gelen bir Mahzûmlu olduğunu ve bu soyla övünmesi gerektiğini zihnine yerleştirmeye başladı. Kabilesinin yürüttüğü e‘inne vazifesinin bir gereği olarak ata binmeyi, ok, Yay, mızrak, kalkan ve kılıç kullanmayı, süvari birliklerini sevk ve idare etmeyi öğrendi. Spor yaparak güçlü bir fiziğe sahip oldu. Çocukluğunda akranı olan Hz. Ömer ile güreş tuttuğu, onu yendiği ve bacağının kırılmasına sebep olduğu rivayet edilir. Hâlid, bu yıllarda zaman zaman diğer Kureyşli zengin çocukları gibi ticaret kervanlarıyla Suriye, Irak, Medâin, Mısır ve Yemen’e gitti. Onun yetişme çağında okuma yazma öğrendiği ve Müslüman olduktan sonra Hz. Peygamber’in kâtipleri arasında yer aldığı bilinmektedir.