Aynı yıl Mimar Sinan Üniversitesi’nde Batı müziği eğitimi aldığım için dışarıdan işlerde çalışmamız istenmiyordu. Ben de gruptan ayrılmak zorunda kaldım. Okurken, ek iş olarak da ‘enstrümanist’ olduğumdan stüdyo müzisyenliği yapmaya başladım. Çok yönlü olabilmiş ender müzisyenlerdenim.
Birçok albümde enstrüman çalarak yer aldım. Nilüfer, Candan Erçetin, Yıldız Tilbe, Vedat Sakman, Ezginin Günlüğü, Zuhal Olcay gibi... Grup Merdiven’in ‘Akdeniz Akşamları’ şarkısının olduğu albümünde çaldım. Hatta Tarkan’ın ilk albümü ‘Yine Sensiz’de de yer aldım. O sırada ilk albümümü yapmam için Emre Plak’tan teklif aldım. ‘Tayfun’93’ün ilk klibi de ‘Hadi Yine İyisin’e Barış Manço ve Lale Manço yönetmenliğiyle çekildi.”
51 yaşındaki Tayfun Duygulu, eşi Bella ile İstanbul-Çeşme arası bir yaşam sürüyor. En son 10 yıl önce “İstanbul” albümünü çıkaran sanatçı, dedesinin eski bestelerinden oluşacak özel bir çalışma yapmaya hazırlandığını söylüyor. Uzun süren sessizliğini ise şöyle açıklıyor: “Aslında sessiz olduğumu düşünmüyorum. 90’lar performanslarımız devam ediyor.
Müzisyenliğin yanında iş dünyasında da varım. Rus bir şirketin danışmanlığını üstleniyorum. Ayrıca Çeşme’de ortak olduğum bir mekan var. Hiç ortada olmadığım halde günde 128 bin tık alan bir internet sitesine sahiptim. Ama kapattım. 4 milyona yakın bir kitlemin olduğuna inanıyorum. Yakında da dinleyicilerime yeni şarkılar sunmaya hazırlanıyorum.
Karantina döneminde 180 şarkıma, 12 daha ekledim. Tarzım da biraz farklılaştı. Planladığım projelerim var. Birinde yeğenim Kaan Duygulu’yla eski ve yeni şarkıları birleştiriyoruz. Başka bir projemde de; dedemin klasikleşmiş ‘Yaralı Ceylanım’, ‘Fosforlu Cevriye’, ‘Bodrum Hakimi’ gibi eserlerini Türk sanat musikisinin değerli sanatçıları ve ayrıca gençlerle seslendireceğim. Bunun da adı ‘Dedemin Şarkıları’ olacak. Ayrıca başka bir işte de DJ Özgür Adıgüzel’le house şarkılar ortaya çıkaracağız.”
Sanatçı, eski eşinden olan 10 yaşındaki Milas ve 13 yaşındaki Cansın adındaki oğullarının başka meslekleri tercih edeceklerini söylüyor: “Annelerinin yanında Antalya’da yaşayan iki oğlum da müzikle ilgili. Biri aşçı, diğeri de bilgisayar yazılımcısı olmak istiyor.”
Tayfun Duygulu, “Hadi Yine İyisin” klibindeki gerdan kırma hareketiyle de hafızalara kazındı. Sanatçı, o hareketin çıkışını ise şöyle anlatıyor: “90’lı yıllarda Gaye Sökmen Ajans’ta modellik yapıyordum. Sait Sökmen’in de dans grubunda yer alıyordum. Bundan kaynaklı klibin dans koreografisini ben yaptım. Klipte Ayça İnci, Eylem Çeliker ve Alkış Peker danslarıyla bana eşlik etti. Bir sahnede yönetmen Barış Abi (Manço) arabasına oturmamı söyledi. Arabanın içinde müzik çalarken kafamla ritim tutmaya başladım.
Barış Abi, o sırada çekim yaparken ‘saçını düzelt’ dedi. Ben de saçımı düzeltirken hafif bir gerdan kırma hareketi oldu. Kurguda o hareketi atmadılar ve o meşhur gerdan kırma böyle ortaya çıktı.”
* Kerim Tekin: Dost gibi dost ve dürüstlük. Aynı zamanda da iç burukluğu. Ruhuma en yakın arkadaşımdı. “Kar Beyaz” şarkısını Nilüfer’in seslendirmesi için yazmıştım ve sonrasında kendim okumaya karar verdim. Ama Kerim şarkıyı çok beğendi ve istedi. Sesine de yakıştı. Demek ki onun kaderiymiş.
* Barış Manço: Latifeyle “Benim yerimi sen alacaksın galiba” derdi. Ben de çok hoş anıları olan, hayatımda yer etmiş, programına çıktığım, ilk klibimi çekmiş biri. Türklüğün dünyadaki timsali.
* Nilüfer: Çok değerli ve muhteşem bir ses. Tam bir İngiliz asilzade kadınları gibidir... Çok keyifli sohbetlerimiz ve anılarımız oldu. O da birkaç okulumdan biri.
* Tarkan: İlk albümünde çaldım. Güzel sesli, iyi yorumcu, iyi kalpli, eski dost. Gönül çok isterdi ki dünyaya beraber bir şeyler bırakabilmiş olmak.
* Kayahan: Büyük usta ve 4-5 okulumdan biri... Yerini dolduramayacağız eserler bırakmıştır. 5 buçuk yıl boyunca detaylı bir şekilde “iyi bir besteci ve söz yazarı nasıl olunur”u ondan öğrendim. Çok sevdiğim bir müzik stili yarattı. Çok değerlidir.
Tayfun Duygulu’ya, “İlk kez ünlü olduğunuzu nasıl anladınız? Sokakta hayranlarınız nedeniyle artık yürüyemez duruma geldiğinizde mi?” diye soruyorum. Sanatçının cevabı ise şöyle oluyor: “Yeni Türkü’de çalmaya başladığım andan itibaren zaten sokakta yürüyemez olmuştum. Beni görenler ‘Telli telli’ diye bağırıyorlardı. Taksiye binmek durumunda kalıyordum. Altın Kelebek aldıktan sonra da tanınmaya başlamıştım. Hatta ilk albümüm çıktığında müzikseverlerden eleştiriler aldım. ‘Neden pop müziğe geçtiniz? Sizi ‘enstrümanist’ olarak farklı bir mecrada görmek istiyoruz’ diyenler oldu.
Türkiye’de saksafonuyla star olabilen tek kişiyim. Benden sonra böyle birinin geldiğinden de emin değilim. Birçok tarzda birçok şey yapmanın keyfini sürdüm. İlk albümüm çıktıktan 6 ay sonra Gülhane Şenlikleri’nde İbrahim Tatlıses’le sahne aldım. Sonra beni genç kızların sevgilisi ilan ettiler. Dergi ve gazeteler ‘90’ların megastarı’ diye başlıklar atıyordu. ‘Şu an megastar kimse, o zaman o konumda sizdiniz’ diyorlar. Ben sindirilmiş bir sanatçı kariyerine sahibim. Ailemden dolayı sanat çevresinin içinden geliyorum. Dedem Müzeyyen Senar’a el vermiş biridir.”