Bunu göz önünde bulundurursak, Fed’in bu ay yayınlayacağı projeksiyonlar (noktasal grafikte) üçten fazla faiz artışını destekleyen bir tablo çıkarsa, beklentiler biraz daha netlik kazanabilir. Olası böyle bir senaryoda, Dolarda da güçlenme bekleyebiliriz. Tabii soluksuz bir yükselişten de bahsetmiyorum. Şubat ayında toplantı yoktu ve Fed üyelerinin açıklamaları, piyasaları şekillendirmiş, Fed ile ilgili beklentileri etkilemişti. Artık her senaryoyu fiyatlara yansıttığımız için o akşam beklentilerin dışında sürpriz ifadeler, belirsizliklerin azalması ancak durumu değiştirebilir. Yoksa mevcut belirsizlikler sürer ve piyasanın kafasını karıştıran bir tablo yaratırlarsa, yeni bir fiyatlamaya neden olmayabilir. Zor bir toplantı bizleri bekler. Fed kararını verir. Olan piyasaya olur.
Fed sonrası gözler 17 Mart günü TCMB’de olacak. Merkezin bu yılki üçüncü toplantısı olacak. Ocak-Şubat aylarında TCMB beklentiler dahilinde politika faizinde bir değişikliğe gitmedi. Biraz geçmişi hatırlayacak olursak, TCMB eylül ayından itibaren faiz indirim sürecine başladı ve en son aralık ayı toplantısında politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 15,00’dan yüzde 14,00’a indirdi. Toplamda eylül-aralık döneminde 500 baz puanlık faiz indirimi gerçekleştirilmiş oldu. Aralık ayı toplantısında “arz yönlü ve para politikası etki alanı dışındaki arızi faktörlerin fiyat artışları üzerinde oluşturduğu geçici etkilerin ima ettiği alanın kullanımının tamamlanmasına karar verildiğini” ve “alınmış olan kararların birikimli etkileri 2022 yılının ilk çeyreğinde yakından takip edileceğini” karar metninde yer vermişti. Aralık toplantısından çıkan bu mesajlar, bu yılın ilk çeyreğinde Merkezden bir aksiyon gelmeme ihtimalini güçlendirdi.
Sonrasında 20 Aralık günü yeni ekonomik paketin açıklanmasıyla birlikte Türkiye’de yeni bir dönemde başlamış oldu. Açıklanan yeni paketin, “döviz caydırıcı-TL özendirici” içerikli olması sebebiyle kurlarda son dönemde görülen yükselişin yerini düşüş aldı. Böylelikle yeni yılın ilk aylarında, döviz kurlarında sakin seyirlerin izlenmesini sağladı. Hala kurda net bir yönden bahsetmek zor olsa bile kurdaki dengeli seyrin bu şekilde devam etmesi, enflasyon üzerindeki baskıyı hafifletici olabilir.
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de enflasyonla mücadele süreci devam ediyor. Hala kısa vadede dezenflasyonist süreçten bahsetmek zor. Enerji fiyatlarındaki yükseliş sürüyor. Salgın sebebiyle petrol talebinde iyileşme görülmesine karşın piyasaya yeteri kadar üretimin yapılamaması, arz sıkıntısına neden oluyor. Arz-talep dengesizliği ve bir süre daha arz konusunun devam etme ihtimali göz önünde bulundurulduğunda enerji fiyatlarındaki yukarı yönlü hareketin devam etmesine neden olacaktır. İran nükleer anlaşma görüşmeleri sürüyor. ABD’nin son dönemde bu konuya daha sıcak baktığı, İran ile anlaşmaya yakın olduklarına yönelik açıklamalar geliyor. ABD yükselen petrol fiyatlarından rahatsız ve bunun önüne geçmek için stratejik petrol rezervi satışı gerçekleştiriyor. Ancak yeterli olmuyor. İran’a uygulanan yaptırımların kaldırılması durumunda İran petrolünün piyasaya gelecek olması, Suudi Arabistan’dan sonra İran’ın yeterli üretimi sağlayacak olması, petrol fiyatlarında beklenen düşüşü sağlayabilir. Bu nedenle ABD bu konuda anlaşmaya sıcak bakıyor. Tabii bu süreç hala devam ediyor. Bu da bize bir süre daha petrol fiyatlarındaki yükselişin devam edeceğini gösteriyor.
Ek olarak, Rusya ve Ukrayna meselesini de düşünürsek, kısa vadede bile olsa enerjinin yükselişi, şubat ayı enflasyon rakamları üzerinde ciddi bir baskıya neden olabilir. En son açıklanan ocak ayı Türkiye enflasyonu yıllık bazda yüzde 48,69 ve aylık bazda yüzde 11,10 seviyesindeydi. TCMB faiz indirimlerine devam edeceğini belirtiyor ancak şu an için aceleci davranmıyor. Enflasyonla mücadele sürecinde yeni tedbirlerin alınması, bunların etkilerini görmemiz gerektiğini bize gösteriyor. Önümüzde dezenflasyonist sürece ulaşmamız için biraz daha zaman bulunuyor. Şubat ayı Türkiye enflasyonu 03 Mart tarihinde açıklanacak. Ocak ayında açıklanan rakamların aşılması pek sürpriz olmayabilir çünkü piyasa hala bu beklenti içerisinde. TCMB ocak ayında bu yılın ilk enflasyon raporunu yayınladığında, 2022 yıl sonu TÜFE tahmininde 11,4 puanlık güncellemeyle yüzde 11,8’den yüzde 23,2’ye yukarı yönde revizeye gitmişti. Aynı toplantıda, yeni ekonomi paketi ışığında revize etme çalışmaların sürdüğünü, yeni politikanın temel unsurlarından birinin TL’nin kullanımını önceleyen Liralaşma stratejisi olduğunu da belirtmişti. Bu stratejinin detaylarını da toplantıda açıklamıştı. Şubat ayı toplantısında da liralaşma stratejisine vurgu yapılırken, döviz kurlarındaki dalgalanmayla ilgili ifadenin de metninde yer almadığı görülüyor. Merkez izlemede olduğunu bir süre daha mevcut politikanın korunacağının sinyalini veriyor. TCMB’nin sözlü yönlendirmeleri ve enflasyondaki görünümü baz aldığımızda, 17 Mart günü TCMB’den politika faizini sabit bırakmasına yönelik beklentiler güçlenmiş durumda. Beklentiler dahilinde bir karar, ocak-şubat ayındaki gibi iç piyasa üzerinde bir oynaklığa neden olmayacaktır.
Mart ayında, Merkez Bankalarının faiz kararlarını yakından takip edeceğiz. Ancak gözler Rusya-Ukrayna ile ilgili gelişmelerde de olacak. Şubat ayında jeopolitik riskler baskın kalınca dengeler değişmeye başlamıştı. Bu risk sonlanmadıkça piyasa üzerinde baskının da devam etmesini bekleyebiliriz. Tansiyonun azaldığı ve yapıcı açıklamaların geldiği durumda da risk iştahının toparlanıp, borsalarda alımlar, emtialarda da çıkışlar görmek mümkün olacaktır. Uzun geçen ocak ayından sonra şubat ayının hızlı bitmesi, güzel bir duyguydu. Cemreler düşüyor, bahar geliyor. Ancak küresel piyasalar için aynı ifadeleri kullanmak epey zorlaştı. Sonuçta mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.