Emina Jahoviç:Ben bir feministim
Güncelleme Tarihi:
6 yıllık yoğun bir araştırma-geliştirme süreci sonrasında kendi kozmetik markasını hayata geçiren Emina Jahoviç, “Ben bir feministim, kadın dayanışmasına inanıyorum ve her kadına ‘hayat senin sahnen’ diyerek ilham vermek istiyorum” diyor NAZAN ORTAÇ nortac@hurriyet.com.tr
Emina Jahoviç, uzun yıllar çalışmasının sonucunda kozmetik sektörüne yeni bir bakış açısı ile sunduğu Yaemina Beauty markasını, Sırbistan’ın ardından önceki gün Türkiye’de de görücüye çıkardı. Koleksiyonu yaratırken kadınların hayatın her anında yansıttığı ışıltıdan ilham alan Jahoviç, “Hayat Senin Sahnen” sloganıyla tüm kadınlara ilham vermeyi amaçlıyor.Boyner işbirliğiyle gerçekleşen lansmanda, Emina Jahoviç, kendi ismini verdiği Yaemina Beauty markasıyla ilgili duygularını şu ifadelerle paylaşıyor: “Yaptığım her şeyde bir güzellik görüyorum. Ancak özenle ve sevgiyle yaratılan bir ürün, benim kalbimin imzasına sahip olabilir. Şu anda yeni bir bebeğim doğmuş gibi heyecanlı ve duygu doluyum. Ben hayalimi gerçekleştirdim ve tüm dünya kadınlarını hayat sahneme davet ediyorum.”Lansmanda Boyner Büyük Mağazacılık Kozmetik Kategorisi Direktörü Dilek Çağlayan Değirmenci’nin sorularını yanıtlayan Emina Jahoviç, 6 yıldır üzerinde çalıştığı markasını şöyle anlattı…
Markanızı yaratırken hayaliniz neydi?
Ben küçükken hep makyöz olmak istedim ama o zamanlar pek uygun bir meslek gibi görünmediğinden ailem izin vermedi. Bu hayalim hep içimde kaldı. Ondan sonra müzikle ilgilenmeye başladım. Ve senelerim sahnede geçti. Bütün bu süreçte sahne arkası deneyimim oluştu. Tüm bu deneyimler sırasında da bir marka kurmayı hayal ettim. 6 yıl önce araştırmaya başladım. Önce kendi ülkemde bir parfüm çıkardım. Parfüm ilk aşkımdı, ondan sonra makyajın mutfağına girince ona aşık oldum! Hayalim aslında kadınlara komple bir koleksiyon yaratmaktı. “Needed” koleksiyonu dediğimiz, ihtiyacı olan her şeyi bir arada sunan bir koleksiyon yaratmak hayalimdi.
“Yaemina”nın anlamı nedir? Nereden esinlendiniz?
Sırpça “Ya”, “ben” demek. “Yaemina” da, “Ben Emina” anlamına geliyor aslında. Aynı zamanda iki oğlumun baş harfleri; Yaman ve Yavuz… Markanın ismini parfümlerimi çıkartırken oluşturmuştum. Hiçbir şekilde değiştirmek istemedim. Sonradan eleştiriler oldu, neden daha uluslararası, örneğin “Joy” diye bir isim vermediniz dendi… Ben gerçekten o kadar eminim ki yarattığım koleksiyondan, kendi imzamı atmak istedim. Benim tek bir ismim var, annem ve babamdan aldığım, o yüzden asla değiştirmem. Arkasında dururum.
BAKMADAN GEÇME!
Eşyaların enerjisine inanıyorsunuz… Yarattığınız parfümlerde de buna dikkat ettiniz… Nedir onların hikayesi?
Ben çift rakamları severim; 4 tane koku, 4 tane kadını temsil ediyor. Ben çok spor yapan biriyim ve her zaman spora gitmeden önce parfüm sıkmak isterim. Piyasada bulamadım böyle bir şey, o yüzden kendim “booster fragrance” yaratmak istedim. Hem şişesi pratik olsun ama gece dışarı çıktığımda da yanımda taşıyabilecek kadar şık olsun. Parfümlere “Endorphins” derken, sadece adı öyle değil. Gerçekten moleküler çalışmalar yaptık, endorfini salgılayabilecek bir içerik var.
Koleksiyonun tamamına yakını vegan. Bundan da bahseder misiniz?
Benim için ambalajdan öte içerik çok önemli. Senelerdir dünyanın bütün büyük kozmetik fuarlarını gezdim ve üretim konusunda İtalya’nın çok ileride olduğunu gördüm. Vegan, çünkü ben hayvanlar üzerinde denenmesine asla izin vermedim. Onun için çok uğraştım. İçeriğinde silikon ve paraben gibi zararlı içerikler de yok. Benim cildim inanılmaz alerjik ve ince. O yüzden ürünlerin olabildiği kadar nazik olmasına dikkat ettim. Ama kapatıcılık ve kalıcılık da önemli makyajda, buna da önem verdim.
Koleksiyon daha çok hangi yaş grubuna hitap ediyor?
Ben gerçekten yaş grubuna inanmıyorum, kadınları öyle ayrıştırmıyorum, genç ya da yaşlı olarak. Rujlarımızı, farlarımızı, fondötenlerimizi ben de kullanabilirim, annem de kullanabilir ama 15 yaşında genç bir kız da kullanabilir. Çünkü E vitamini içeriyor, jojoba ve argan yağı içeriyor aynı zamanda. Yaş sınırlamasına inanmadığım için ürünlerimizi de öyle geliştirdik.
Bizzat üretimin içinde bulunduğunuz, geliştirme aşamasında ilmek ilmek dokuduğunuz 6 yıllık bir serüven bu... Bunlarla ilgili vermek istediğiniz bir detay var mı?
Bu 6 yıl, gerçekten çok heyecanlı geçti benim için. Kendi kimliğini arka plana itip; sırtımda çantam ve başımda şapkamla, Şangay’dan tutun Hong Kong’a Dubai’ye, Almanya’dan Polonya’ya kadar en büyük fuarları gezdim. İtalya’da karar kıldım demiştim, çünkü çok araştırdım ve onların en iyisi olduğunu öğrendim. Ama bu bana yetmedi, bazen bir ürünü 15 kere geri gönderip, yeniden ürettirdim, içime sinene kadar. Zaten çok önemli bir üretici, dünya çapında büyük markalara üretim yapıyor. Ve bana “biz sizin gibi bir müşteri görmedik, bir daha çalışmak istemiyoruz” dediler (gülüyor). Ama ben gerçekten kaliteden ödün vermedim, çünkü kadının yüzüne süreceği şey benim için çok önemli.
BAKMADAN GEÇME!
Koleksiyondaki her bir parçanın özel bir ismi ve hikayesi var. Bundan örnekler verir misiniz?
Ben kendi ülkemde yıllardır söz yazarı olduğum için insanların kalbine dokunuyorum ve kozmetikte de bunu yapmak istedim. Bu bir sanat esasında, sadece bir üretim, sadece bir girişim değil. Mesela kırmızı bir rujumuz var, onun adı “Radical Decision”, nedenini de söyleyeyim… Ben kendimi çok moralsiz hissettiğim zaman ama dışarı da çıkmam gerektiğinde kendimi kırmızı rujun arkasına saklarım. Ve kendime, “ben şu an radikal bir şey yapıyorum” diye moral aşılarım. “Call Me Darling” de çok romantik bir palet. Sırbistan’daki en yakın arkadaşımın Londra’daki çok güzel, çok romantik düğününden ilham aldım.
Reklam filmlerinde yıldız tozu savuruyorsunuz… Çünkü “her kadın bir yıldızdır” felsefesine inanıyorsunuz…
Bunu çok size günlerce anlatabilirim! Ben ciddi anlamda feminist bir kadınım. Kadın dayanışmasını çok seviyorum ve çok destekliyorum. Ülkemde 18 senedir kadın odaklı şarkılar yapıyorum, onların gücünü vurguluyorum. Ve şunu sinir bozucu buluyorum; şarkıcılar ya da oyuncular yıldızdır, peki diğer kadınlar? Bankada ya da markette çalışan kadın? Peki ya ev kadını ne oluyor? Evde çalışan kadın en ağır işçi! Ben bunu biliyorum. O yüzden kadın her istediği yeri sahnesi yapmalı, parlamalı, güzel hissetmeli. Çünkü bizim hayatımız gerçekten zor, sadece kadın olduğumuz için! Benim için her kadın yıldız. Amacım, ufak dokunuşlarla içlerindeki yıldızı keşfetmeleri.
“Ulaşılabilir lüks” dünyada çok yaygın bir kavram artık. Ama sizin koleksiyonunuzun iddiası “lüksün ulaşılabilir olması”… Nedir aradaki fark?
Benim için lüks, kalite. Çok dünya markaları var, ambalajları müthiş, fiyatları çok yüksek ama içeriği zayıf. O yüzden benim için içeriğin lüks olması daha önemli.
Bu kadar güçlü bir marka yaratırken, ülkeniz Sırbistan’dan da güçlü bir yatırım desteği aldınız. Orada yapılan lansman büyük ses getirdi Balkan ülkelerinde. Sosyal medya coştu adeta, mağazalarda kuyruklar oluştu, ürünlerin hepsi neredeyse satıldı! Sizin için nasıl bir duyguydu?
Çok güzeldi, çok heyecanlıydım… Bugünün gelmeyeceğini düşündüm! Yani inanılmaz duygular içindeydim. O kadar korktum ki bir şey olacak diye ve ben bugünü göremeyeceğim! Normalde bir çocuğu 9 ay taşırsınız, ben bu çocuğu 6 sene taşıdım. Ve ortaya böyle bir şey çıktı. Belki çok değil, ama çok samimi. Sırbistan’daki lansmanda duygularım çok karışıktı, mutlu muydum? Mutlu hissetmedim, yeni doğum yapınca bir korku hali olur ya, onun gibi bir korku içindeydim. Acaba sevecekler mi, acaba beğenmeyecekler mi? Ne zaman ki profesyonel makyaj sanatçılarından destek geldi, çok beğendiklerini söylediler ve hepsi başka bir ürünü övdü, o zaman dedim “bu iş oldu”!
BAKMADAN GEÇME!
