Aziz Müminler!
Henüz Hz. Ömer’in hilafet yıllarıydı.
Cenâb-ı Hakk’ın yardımı, İyâz b. Ganem
komutasındaki sahabe-i kiram efendilerimizin
cesaret ve fedakârlığıyla Diyarbakır fethedilmiş,
Anadolu’muzun kapıları İslam’a açılmıştı. Yine
böyle bir Ağustos günü Malazgirt zaferiyle
Anadolu, İslam’ın ve Müslümanların ebedi yurdu
oldu. O günden bugüne şehit kanlarıyla sulanmış
bu mukaddes topraklar, hak ve hakikatin, güven
ve cesaretin, huzur ve barışın sembolü, zalimin
hasmı, mazlumun umudu oldu.
Kıymetli Müslümanlar!
Şanlı tarihimiz şahittir ki ecdadımızın
gayesi, kuru bir kavga, basit bir cihangirlik
davası değildir. Cennetmekân ecdadımız “ya
muzaffer olur gayeme ulaşırım; ya da şehit olur
cennete girerim” düşüncesiyle sefere çıkmıştır.
Allah! Allah! nidalarıyla, biraz sonra öleceğini
bile bile ve en ufak bir tereddüt göstermeden
vatanını müdafaa etmiştir. İ’lâ-yi kelimetullah
yani Allah’ın sözünü yüceltmek, adalet ve
merhameti bütün cihana hâkim kılmak için
zaferden zafere koşmuştur. İçinde bulunduğumuz
Ağustos ayındaki nice zaferlere bizi ulaştıran,
işte bu ruhtur. Malazgirt’te, Mohaç’ta,
Sakarya’da, Büyük Taarruz’da, bütün terör
örgütleriyle ve şer güçleriyle mücadelemizde hep
aynı ruh vardır.