Elif Özcan (Muhasebeci, 43):
Avrupa’da ya da dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın, öncelikle erkeklerin kadınları ‘insan’ olarak görmesi lazım. Ama insanı, kadın ve erkek olarak ayırınca, başta eşitsizlik, dengesizlik, güç farkı, sorumluluklar, toplum baskısı gibi pek çok etken ortaya çıkıyor. Kadın önce insandır, sonrasında ana, kardeş, eş, arkadaş, çocuktur. Erkekle kadının yetiştirilme farklılıkları toplumumuzda öylesine derin ki, kadınlardan beklenti de çok yüksek. Bizden hem iyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir çalışan olmamız isteniyor. Tüm zorluklara rağmen bunları başarıyoruz. Ama erkekler çalışmaktan ve iş sonrası kalan saatleri de kendilerine ayırarak sürdürebilme özgürlüğü olan bir hayattan yanalar. Çünkü öyle yetiştirildiler. Bu noktada var olan bir sorunu ortaya koymaya çalıştığınızda fiziksel ya da psikolojik şiddete maruz kalıyorsunuz. Kadınların işinden çıkıp evine geldiğinde, evin düzeni, yemek, çocuk, eş sorumlulukları eşitçe bölünebilirse, kadının insani haklarından işte ancak o zaman bahsedebiliriz. Bu durumda zaten şartlar eşit değil ve eşit olmayan koşullarda kim kendini ne kadar anlatabilir.