‘Bring’ online süpermarket fikri nasıl doğdu?
Yaklaşık üç yıl önce ‘Bring’ markasını hayata geçirmeyi planlamıştım. Ancak uluslararası çapta iş yoğunluğum çok fazlaydı. Bir yanda Almanya içinde lojistik olarak Liefer24 firması üzerinden çalışmalarımız sürerken, aynı zamanda ‘MyChauffeur Limuzin’ üzerinden de bin 200 lüks araçla Avrupa çapında hizmet veriyorduk. Sinema oyuncularından müzisyenlere, politikacılardan kadar pek çok tanınmış kişinin seyahat ve transferlerinde VIP kalitesinde hizmet sağlıyorduk. Pandeminin başlamasıyla tüm dünyada adeta hayat durdu. Seyahat kısıtlamaları, beraberinde festival, fuar ve konserlerin de iptal edilmesine neden oldu. Biz de bu dönemde araç sayımızı 400’e düşürdük ve uzun zamandır arka planda çalıştığımız ‘Bring’ markası için ‘İşte şimdi doğru zaman’ dedik.Lojistik firmadan, online markete geçiş fikri çok farklı bir alan olmadı mı sizin için?Evet... Aslında yeni bir alan, ancak bizi burada iddialı yapan nokta, transfer alanında çok başarılı ve yılların deneyimine sahip olmamız. Zaten biz bir ürünün ilk üreticiden son tüketiciye kadar uzanan kısmını, yani lojistik alt yapımızı tamamlamıştık. Buradan hareketle kendi marketimizi kurarak onun üzerinden ürünlerin de satışını gerçekleştirmiş olduk. Dolayısıyla özellikle pandemide pek çok firma toptan satışlarını lojistik alana kaydırırken, biz tam tersini yaptık.