Babam bana fabrika bırakmadı, yetenek bıraktı
Güncelleme Tarihi:
Biri Türkiye’nin en önemli müzisyenlerinden Barış Manço’nun oğlu Doğukan. Diğeri Belçika’da büyümüş yeni ‘Hadise’ olarak anılan Funda... İkiliyle single çalışmaları ‘Yüzleşme’ için buluştuk. Doğukan ile babasını kaybettikten sonra maddi olarak yaşadığı büyük kayıpları ve değişen hayatını, Funda ile şöhrete giden yolda yaşadıklarını konuştuk.
Biri Türkiye’nin en önemli müzisyenlerinden Barış Manço’nun oğlu Doğukan. Diğeri Belçika’da büyümüş yeni ‘Hadise’ olarak anılan Funda... İkiliyle single çalışmaları ‘Yüzleşme’ için buluştuk. Doğukan ile babasını kaybettikten sonra maddi olarak yaşadığı büyük kayıpları ve değişen hayatını, Funda ile şöhrete giden yolda yaşadıklarını konuştuk.
Yaptığınız şarkının sound’unu nasıl özetlersiniz?
-Batı ritmli, doğu ezgili şarkılar... Bu yolda ilerliyorum.
İlk kez sözlerde sizin de imzanız var...
-Şarkı sözü anlamında ilk tecrübem, bir nabız yoklaması yaptım.
BAKMADAN GEÇME!
Müzisyen bir babanın oğlunun kaçınılmaz sonu müzisyenlik kariyeri midir?
- Kimisi de çocuğuna fabrika bırakıyor. O çocukların hepsi işletmeci mi doğuyor? Hayır, zamanla öğreniyorlar. Üç yaşımdan beri mikserin ne işe yaradığını ve işin tekniğini öğrenerek büyüdüm ben. Babam bana yetenek bıraktı; ben de kendimi sıfırdan inşa ettim.
Müziğinizin hep babanızla kıyaslanacak olması sizi tedirgin ediyor mu?
-Hayır. Gurur duyuyorum. Babamla yarış içerisinde değilim. Yapmakta olduğum işi en iyi şekilde yaparak öğrendiğim değerlere layık olmaya çalışıyorum.
Peki babanızın etkisi altında kalıyor musunuz müzikal anlamda?
-Çok. Babam yaşamı boyunca müziğinde Doğu-Batı sentezi yaptı. Hatta kardeşimle benim isimlerimiz de oradan geliyor. Şimdi müziğime yansıtıyorum. Bu arada tıpkı isimlerimiz gibi benim karakterim Doğu, Batıkan’ın daha Batı’dır.
BAKMADAN GEÇME!
Şarkınızın sözlerindeki gibi kader size çok darbe vurdu mu?
-Evet. Hem de çok... Ama bunlar şimdiki Doğukan olmamı sağladı.
Yaşadıklarınızın en ağırı neydi?
-Geleceğimi beraber kurup, çalışmalarımı beraber yürüteceğim babamı daha 17’mde kaybetmek. Başka ne olsun? Babamın vefatının ardından hayatım, eğitimim her şey değişti...
BAKMADAN GEÇME!
Babanızın vefatından sonra çıkan 800 bin dolarlık borca gelirsek. Şimdi durum ne?
- O para bizden 10 katı olarak çıktı. Çünkü temerrüt faizi işledi. Ama sonunda bitti. Ardından bugüne kadar farklı borçlar karşımıza geldi. Mesela bizi dolandıran firmanın işçilerinin sigortalarının ödenmeyerek bize geri dönmesi gibi... Yani bir kısım borç biterken diğerleri karşımıza çıktı. Bitmiyor ama bir gün bitecek inşallah. Ben bunları kaderin darbesi olarak görüyor, pes etmiyorum.
Babanıza, size bu kadar borç bıraktığı için sitem ediyor musunuz?
- Bu borçlardan babamın haberi yoktu. O borçlu vefat etmedi. Bunlar o kadar uzun konular ki. Ama kısaca anlatırsam, babam vefat ettikten sonra biz dolandırıldığımızı anladık ve her şey aslında bir sene sonra ortaya çıktı.
Her şeyiniz böyle mi gitti?
- Evet. Babadan kalan her şey. İki villamız, tatil köyümüz, otomobillerimiz...
Peki kayıplar hayatınızı nasıl değiştirdi?
- Her şeye sahip olduğum bir hayattan her şeyin çıraklığını yaptığım bir öğrencilik dönemine geçtim. En üzücü olan manevi kayıplardı. Mesela Moda’da büyüdüğüm ev elimizden alındı. Sonra belediye bize yardımcı oldu da orası müzeye döndü. Tapu bizden gitti ama en azından bu sayede oraya girip çıkabiliyorum.
BAKMADAN GEÇME!
Nasıl başa çıktınız bu düşüşle?
- Yaşananların altından iyi kalkabildiğimi düşünüyorum. Bunun sebebi anne-babamın bizi mütevazı bir şekilde büyütmesiydi. Çocukken cebime konan harçlık belliydi. Babam eskiden garsonluk yaptığını söyler; “Belki bir gün sen de yapacaksın” derdi. Gerçekten öyle de oldu. Kardeşimle çok yıprandık. Yolda yürürken bile insanlar yaşadıklarımıza hüzünlenip sarılıyorlar, ben onları teselli ediyordum.
Psikolojik destek gördünüz mü?
- Hayır. Ama çare olarak annem ve ikinci eşi, kardeşimle beni buradan uzaklaştırma kararı aldı. Batıkan ile Amerika’ya gittik. Orada iki yıl mimarlık okudum, sonra ‘Şehir Bölge Planlama’ya geçerek dört senede tamamladım. Öğrenci olduğum için kaçak çalışıyordum. Komilikle başladım. Servis şoförlüğü yaptım, pizza dağıttım... Orada beni tanıyan Türkler; “Oğlum sen Barış Manço’nun oğlu değil misin? Neden böyle işler yapıyorsun” diyordu. Ama şartlar onu gerektiriyordu.
Müzik kariyeri nasıl başladı?
- Türkiye’ye döndükten sonra... 2012’de Manço Prodüksiyon’dan ‘Binlik Demlik’i çıkardım. Ardından Tuğba Yurt ile düet çalışmamız ‘Sakin Ol’ geldi. Bu arada 2013’te Survivor’a, geçen sene de ‘Survivor All Star’a katıldım.
Türkiye’nin en önemli müzisyenlerinden birinin oğlu olarak şimdi nasıl bir hayatınız var? Kendi dairenize ya da arabanıza sahip misiniz?
- Kalan borçları annem ve eşi Serdar Abi yüklendi. Şimdi onlar ilgileniyor. Ama benim hâlâ kendime ait bir evim yok. Kirada oturuyorum. Otomobil meraklısıyım. Yarış arabalarım var. Ama onlar da 100 bin dolarlık arabalar değil. Hurdadan vasat halde alıp kendi ellerimle koleksiyonluk hale getirdim.
BAKMADAN GEÇME!
Türkiye’nin tanıdığı bir sanatçının çocuğu olmanın zorlukları neler?
- Benim için en büyük zorluklardan biri içimdeki çocuğu bastırmak zorunda kalmaktı. Dış görünümümle içimdeki Doğukan hep farklı oldu. Babamın isminden dolayı yıllarca çevreme örnek olmaya çalıştığım için kendimi hep baskı altında tuttum. Çılgınlıklarımı içime attım.
Ciddi biri misiniz yani?
- Artık insanlar babamın isminin ağırlığından dolayı her sözümü ciddi ciddi dinliyor. Espri yaptığımda bile öyle algılamıyorlar... Oysa içimde bir çocuk var.
Funda: Avrupa’daki Türkler vücut dilini biliyor
Siz kimsiniz?
- Funda’yım. Belçika’da yaşıyorum. Ama aslen Ankaralıyım. Türkiye’de doğdum; ben altı aylıkken ailem çalışmak için Belçika’ya yerleşmiş. Annem hastanede rahibelerin yanında çalışıyor. Babam gıda sektöründe.
Her gurbetçi şarkıcımızın klişe hayat hikâyesi sizin için de geçerli mi?
Önce şarkıcılık hayalleri, sonra müzik eğitimi... - Hayır, müzik konusunda eğitimim yok. Muhasebe okudum. 15 yaşımdayken Türk gecesine gitmek için evden kaçtığım bir gece keşfedildim. Gittiğimiz yerde R&B çalmaya başlayınca kendimi durduramadım, tek başıma piste çıkarak dans etmeye başladım. Mekânın DJ’i, şimdiki menajerim beni ilk kez o gece görmüş ve “Bu kızdan bir şeyler olabilir” diye düşünmüş. İki yıl sonra da tesadüfen yollarımız kesişti, sesimi duydu ve albüm çıkarmam için çok ısrar etti. Belçika’da grup müziği yaptık. Sonra ‘Stand Up’, ‘City Girls’ ve ‘Kiss Me’ single’larım geldi.
BAKMADAN GEÇME!
Türkiye’ye uyum sağladınız mı; Türk sevgiliniz var mı örneğin?
- Şimdiye kadar hiç Türk sevgilim olmadı. Olacağını da sanmam. Çünkü kafa yapılarımız farklı...
Nasıl farklı?
Mesela Avrupa’daki Türk erkekler ya çok Avrupai, rahatlar ya da fazla Türk kafasında ve maçolar. Ortası yok. Aynı Türkiye gibi; siyah ya da beyaz...
Kadınlar peki?
- Avrupa’daki Türkler’de vücut dili daha ön planda. Kadın olarak nasıl hareket etmemiz, nasıl dans etmemiz gerektiğini daha iyi biliyoruz. Bence seksi görünmek gurur verici. Her kadın seksi olamıyor. Kendimle barışığım ve şu an seninle konuşurken de kendimi gayet seksi hissediyorum!
Doğukan ile yollarınız nasıl kesişti?
- Doğukan Belçika’daki çalışmalarımı biliyordu. İlk olarak orada tanıştık. Enerjilerimiz tuttu.
Söyleşinin perde arkası: Bıcır bıcır ama Türkçesi bozuk
** Doğukan Manço’yu Survivor döneminden tanıyorum. Her zamanki gibi enerjikti ama sohbet başlayınca işin rengi değişti. Yaşadıklarını sakin sakin, uzaklara dalarak anlatmaya başladı...
** Funda sonradan yanımıza katıldı bıcır bıcır. Belçika’da büyüdüğü için Türkçesi biraz bozuk... Ama iş çekime gelince başka bir kadın oluyor. Bir yandan dans ediyor, bir yandan poz veriyor...