"İnsanlık tarihinin en kıymetli ilim, hikmet ve ibadet mekanlarından birisi"
Ayasofya'nın, 15 asrı aşan ömrüyle insanlık tarihinin en kıymetli ilim, hikmet ve ibadet mekanlarından birisi olduğunu dile getiren Erbaş, "Bu kadim mabed, Alemlerin Rabbi olan Allah'a kulluğun ve teslimiyetin muhteşem bir ifadesidir." dedi.
Fatih Sultan Mehmet Han'ın, gözbebeği olan bu muhteşem mabedi kıyamete kadar cami olmak kaydıyla vakfedip müminlere emanet bıraktığını anlatan Erbaş, "Bizim inancımızda vakıf malı, dokunulmazdır, dokunanı yakar; vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar. Dolayısıyla o günden bugüne Ayasofya, sadece ülkemizin değil, aynı zamanda ümmet-i Muhammed’in harim-i ismetidir. Ayasofya, İslam’ın engin merhametinin bir kez daha dünyaya ilan edildiği yerdir. Fetihten sonra Ayasofya’ya sığınıp, haklarında verilecek hükmü endişe içinde bekleyen ahaliye Fatih, 'Bu andan itibaren özgürlüğünüz ve hayatınız hakkında korkmayınız! Kimsenin malı yağma edilmeyecek, kimse zulme uğramayacak, hiç kimse dininden dolayı cezalandırılmayacaktır.' demiştir ve öyle de yapmıştır. İşte bu vesileyle Ayasofya, inanca saygının ve birlikte yaşama ahlakının sembolü olmuştur." ifadesini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya'nın ibadete açılmasının, tarihi müktesebatına vefanın gereği olarak, beş asır boyunca müminleri bağrına basan mukaddes bir caminin, asli vasfına dönüştürülmesi olduğunu söyledi.
Ayasofya'nın ibadete açılmasının, temeli tevhid, tuğlası ilim, harcı erdem olan İslam medeniyetinin bütün zorluklara rağmen yükselmeye devam edişinin ispatı olduğunu anlatan Erbaş, "Ayasofya'nın ibadete açılması, başta Mescid-i Aksa olmak üzere, yeryüzünün bütün mahzun mescitlerinin ve mazlum müminlerinin can suyuna kavuşmasıdır. Ayasofya’nın ibadete açılması, iman ve vatan sevdasını her şeyin üstünde tutan aziz milletimizin, köklerinden aldığı manevi güçle sağlam bir istikbali inşa etme azmidir." dedi.
Erbaş, medeniyetlerinde camilerin, birlik, dirlik, kardeşlik, inanç ve sükunetlerinin kaynağı olduğunu vurgulayarak, "Yüce Rabbimiz, cami ve mescitleri imar edenler hakkında şöyle buyurmaktadır. 'Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yolda oldukları umulanlar bunlardır." diye konuştu.
Hutbesinde, "Minareleri suskun, minberi yalnız, kubbesi sessiz, bahçesi ıssız bir camiden daha mahzun ne olabilir?" diye soran Erbaş, "Bugün, tehlikeli bir şekilde tırmanan İslam düşmanlığı sebebiyle dünyanın çeşitli bölgelerinde saldırıya uğrayan, kapılarına kilit vurulan, hatta bombalanıp yıkılan camiler vardır. Mazlum ve mahzun yüz milyonlarca Müslüman zulme uğramaktadır. Günümüz dünyasına Fatih Sultan Mehmet'in beş asır önce Ayasofya'da sergilediği bu muhteşem davranışı örnek gösteriyor, tüm insanlığı, İslam karşıtı söylem ve eylemler başta olmak üzere her türlü zulme 'dur' demeye davet ediyorum." diye konuştu.
Erbaş, Ayasofya'nın ifade ettiği manayı, yüce bir gaye ve mukaddes bir emanet bilen müminler olarak, bugün kendilerine düşen en büyük görevin, tüm yeryüzünde merhamet ve müsamahanın, barış, huzur ve iyiliğin egemen olması için gayret göstermek olduğunu söyledi. İsmi barış, kurtuluş, selam olan İslam'ın hem son Peygamberinin ve tüm enbiya-i kiramın gönderiliş amacının da bu olduğunu aktaran Erbaş, şöyle devam etti:
"O zaman bize düşen, yeryüzünde daima iyilik, hak ve adalet egemen olsun diye gece gündüz çalışmaktır. Devasa sorunların girdabında çaresizliği yaşayan insanlığın, kurtuluş umudu olmaktır. Zulüm ve haksızlığın, gözyaşı ve çaresizliğin kuşattığı coğrafyalarda adaletin teminatı olmaktır. 'Ey Müslüman! İslam'ı öyle güzel, öyle sahih anla, yaşa ve anlat ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin' çağrısına uyarak yeni bir diriliş başlatmalıyız. Biz inanıyoruz ki, Hz. Ali'nin ifadesiyle 'İnsanlar ya dinde kardeş ya da yaratılışta eştir.' Biz inanıyoruz ki, yeryüzü hepimizin ortak evidir. Biz inanıyoruz ki, inancı, ırkı, rengi, toprağı ne olursa olsun, bu evin bir ferdi olan herkes, güven içerisinde, evrensel değerler ve ahlaki ilkeler çerçevesinde özgür ve insanca yaşama hakkına sahiptir."
Diyanet işleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya’nın kubbesi altında tüm insanlığı adalete, barışa, merhamete ve hakkaniyete davet ettiklerini aktararak, "İnsan olma şerefini koruyan, bizi eşref-i mahlukat yapan evrensel değerleri ve ahlaki ilkeleri ayakta tutmaya çağırıyoruz. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı her canın dokunulmaz olduğunu ilan eden son ve hak dinin müntesibi olarak, insanlığı can, din, akıl, mal ve neslin muhafazası için yardımlaşmaya ve dayanışmaya çağırıyoruz. Zira bugün, kalbimizle fıtratımızı, aklımızla vicdanımızı bütünleştirmeye, insanı insanla buluşturmaya, insanı tabiatla barıştırmaya her zamankinden daha çok muhtacız." dedi.
Hutbesinin sonunda "Bu şerefli mekandan bütün dünyaya seslenmek istiyorum." diyen Erbaş, şunları kaydetti:
"Ey insanlar, Ayasofya Camii'nin kapıları, tıpkı Süleymaniye, Selimiye, Sultanahmet ve diğer camilerimiz gibi, hiçbir ayrım gözetmeksizin Allah’ın bütün kullarına açık olacaktır. Ayasofya Camii’nin manevi atmosferinde inanca, ibadete, tarihe ve tefekküre uzanan yolculuk inşallah kesintisiz devam edecektir. Cenab-ı Hak, şanlı tarihimizde mümtaz bir yeri, gönüllerimizde müstesna bir değeri olan Ayasofya Camii’ne hakkıyla hizmet etmeyi bizlere nasip eylesin. Ayasofya gibi serapa ihtişam olan bir cami-i şerife hakkıyla ihtiram göstermeyi bizlere lütfeylesin. Kültürümüzün ve kimliğimizin korunmasında, Ayasofya Camimizin yeniden ibadete açılmasında emeği geçen bütün devlet büyüklerimizi, dua eden, sevincimizi paylaşan herkesi, sevdiği ve razı olduğu kullar zümresine ilhak eylesin."