*Geçenlerde sekiz kamerayla, tek bir turda bir sahne çektim (403. bölümde). Gerçek çevik kuvvet ve toma geldi. Çevik kuvveti kenara çektim, dedim ki, “Arkadaşlar dizi çekiyoruz, bu çocuklar birazdan size taş filan atacak, oyuncu onlar.” Çocuklara da gittim, “Bakın,” dedim, “polisler, vurun!” Çocuklar da yapma taşlar atıyor. Kameraları yerleştirdim, tam kaos ortamı; mahalleli gençler ortalığı yakıyor, yanan lastikler yuvarlanıyor, toma su sıkıyor. İki buçuk dakika filan sürdü, bir turda çektim. Sonuç olarak polislerden birinin boynu çizildi, çocuklardan da birinin tırnağına bir şey oldu. Önlemlerimizi iyi alıyoruz. Bugüne kadar neler çektim, şükür hiçbir kaza olmadı. Bombalar patladı, evler uçtu havaya, arabalar çarptı insanlara…
*Sekiz saatten fazla çalışmayız, bizde sabahlama yok. Ben sıkılırım, yapamam zaten. Ama disiplin var, herkes ne yapacağını biliyor. Tatil çabuk geliyor o zaman.
*Demokrat bir set olmasını sağladım. Herkes benim disiplinlerime uyar. Çaycıdan bana kadar herkes eşit. Oyuncular kapris yapamaz. Onlar dışarıda ünlüdür, setin içinde herkes aynı.
*Tretmanı bilirim, senaryoyu hiç okumam. Hemen çekime geçeriz.*Polisle halk arasındaki perdeyi kaldırmaya çalıştık. Bizim görmek istediğimiz, halkı için kendini ateşe atan polisleri yaptık. Gezi’de “Rıza Baba neredesin?” diye yazdı çocuklar. Sonra da “Rıza Baba ekibin tam pislik çıktı” diye yazdılar.