Geminin içinin tamamen tabak dolu olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Öniz, tabakları denizin dibinde kayalıkların altında istif halinde bulduklarını kaydetti. Tabakların çoğunun kırılmış olduğunu, bir bölümünün ise insanlar tarafından alındığını aktaran Yrd. Doç. Dr. Öniz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kazı izni vermesinin nedeninin, insanların dalabileceği derinlikteki eserlerin kurtarılması olduğuna dikkat çekti. Yrd. Doç. Dr. Öniz, Antalya ve Mersin kıyılarında başka tabak batıkları olduğunu, bunların çok derinlerde olduğuna dikkat çekti.2014’te ilk kazı çalışmalarında bir tane tek sağlam tabak bulabildiklerini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Hakan Öniz, ilk sene dalış yaptıklarında yüzeydeki tabakların kırık olduğunu belirterek, şöyle dedi: "Belli ki birileri çekiçle, keskiyle falan girmişler. Kayalara kaynamış tabakları çıkartırken kırmışlar. Bu nedenle pek bir şey bulabileceğimizden ümidi kesmiştik. Derken bir kayanın altında sağlam, tüm renkleriyle çok güzel bir tabak bulduk. Çok mutlu olduk. Üzerindeki desenler bizi hayrete düşürdü. Sonra batık devam ettikçe, tabakların üzerindeki motifler, her bir tabakta ayrıca şaşırttı bizi. Döneme özgü motifler, balık desenleri, çiçek desenleri var. Kazıma tekniği ile yapılanlardaki işçilik bizi çok etkiledi. Hepsi 800-900 yaşındaydı."Batığın bulunduğu kıyının Doğu Roma İmparatorluğu kıyıları içerisinde bir nokta olduğuna dikkati çeken Yrd. Doç. Dr. Öniz, bugüne kadar bu kadar çok tabağın nadir bulunduğunu belirtti. Yunanistan’da da bir tabak batığı kazısı yapıldığını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Öniz, Adrasan’daki tabak batığının, dünyanın en zengin birkaç tabak batığından biri olduğuna dikkat çekti.Tam formda 100, kırık olarak 300 tabak çıkarıldığını söyleyen Yrd. Doç. Dr. Öniz, Antalya Müzesi’ndeki Koruma ve Onarım Laboratuvarı’nın önemine vurgu yaptı. Amfora, tabak gibi seramik malzemelerin içerisinde mikro boşluklar olduğunu, tuzun bunların içerisine yerleştiğini ve tabağın direkt olarak güneş altına konulması durumunda tuzun sıcakta şişerek eseri parçaladığını anlatan Yrd. Doç. Dr. Öniz, batıktan çıkarılan tabakların aylar süren bir tuzdan arındırma sürecinden sonra sergilenmeye hazır hale geleceğini ifade etti.