Düsseldorf Tıp Akademisi Pediatri Bölümü’nde görev yapan Ord. Prof. Dr. Albert Eckstein’ın hastane başkanlığı, 1935’te Adolf Hitler’den gelen bir mektupla elinden alınır. Yahudi olan Eckstein, Nazi Almanyası’ndaki antisemitist baskı nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalır. Glasgow ve Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen tekliflere rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nden gelen davet ile Ankara’ya yerleşmeye karar verir. 1935’te ailesiyle beraber genç Cumhuriyet’in başkenti Ankara’ya gelir. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Dr. Refik Saydam, Eckstein’ın Anadolu’yu gezmesini, sorunları yerinde incelemesini ve Türkiye için çocuk sağlığı ve hastalıkları konusunda bir rapor hazırlamasını ister. Teklifi kabul eden Eckstein Ankara Numune Hastanesi’nde çocuk doktoru olarak göreve başlar. Bir yandan asistanlarıyla hastalarını muayene eder diğer yandan da 14 yıl boyunca kaldığı Anadolu’yu karış karış gezer. Onlarca kenti, ilçe ilçe, köy köy dolaşır. Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlık sistemine katkısı çok büyük olur. 20 Haziran 1945’te kurulan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Çocuk Hastalıkları Kürsüsü direktörlüğüne Albert Eckstein atanır. 1949’a kadar burada görev yapar. Onlarca öğrenci ve asistanın yetişmesine vesile olur. Yetiştirdiği genç doktorlardan birisi de Ankara’da ve Türkiye’de emeği çok olan Prof. Dr. İhsan Doğramacı’dır. Eckstein aynı zamanda iyi bir fotoğrafçıdır. Yüz binlerce Anadolu çocuğunu ve aileleri tedavi eden Eckstein, dönemin insanlarını ve Anadolu’yu da fotoğraflarıyla ölümsüzleştirir. Belgesel tadında fotoğraflar çeker. Hatta çekmiş olduğu fotoğraflardan birisi çok beğenilir ve Merkez Bankası tarafından basılan 10 TL’lik banknotların üzerinde yerini alır. Eckstein, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 14 yıl boyunca kaldığı Türkiye’ye veda eder. 25 Aralık 1949 Pazar günü Ankara Garı’ndan çok kalabalık bir grup tarafından uğurlanır. 14 yıl önce kendisini göçe zorlayan memleketi Almanya’ya geri döner. Eckstein’ın kıymetli arşivi Almanya İstanbul Konsolosluğu Alman Arkeoloji Enstitüsü’nde koruma altına alınır. Bu kareler aynı zamanda günümüzde Cambridge Üniversitesi’nin Skilliter Centre for Ottoman Studies koleksiyonunda da dijital olarak herkese açık yayınlanır. Biz de bu arşivde yer alan Ankara karelerinden bir seçki hazırladık. Fotoğraflar, 1930’ların Ankara'sına dair ilginç detaylar yansıtıyor.