Biden’ın Orta Doğu politikası aktör eksenli
Biden’ın danışmanları Trump yönetiminin Çin'i "ABD menfaatlerinin altını oyan otoriter bir rejim" tanımlamasına katılıyor ve mevcut yönetimin Çin’e uyguladığı ek gümrük vergileri ile üretim bakımından Çin’e bağımlılığı azaltma politikasının devam ettirileceğini ifade ediyor.
Çin’in askeri olarak çevrelenmesi ve bölge ülkelerle ittifakların geliştirilmesi konusunda da Biden’ın mevcut yönetimin politikasını izleyeceği ifade ediliyor ancak tüm bunları yaparken Trump’ın aksine, Çin ile küresel sorunlar konusunda ortak çalışılabileceğini, Japonya, Güney Kore ve Avrupa’ya yönelik gümrük vergilerini kaldırarak Pekin’e karşı bir koalisyon oluşturulması ve daha az saldırgan bir retorik kullanılması gerektiğini düşünüyor.
Biden ayrıca ABD’nin çokuluslu anlaşma ve BM örgütlerinden çekilmesinin aynı zamanda Çin’e alan açtığını ve Washington’ın bu anlaşma ve örgütlere dönmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Trump göreve geldikten sonra, İran anlaşmasından çekildi, İran’a çok sayıda yaptırım uyguladı, İran’ın Orta Doğu’daki kritik ismi Kudüs Kuvvetleri Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesi emrini verdi. Öte yandan, Filistin-İsrail müzakerelerindeki teamülleri hiçe sayarak Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı, İsrail’in işgal ve ilhak politikalarına göz yumdu, Golan tepelerin üzerinde İsrail’in egemenliğini tanıdı. Ayrıca, Yemen’deki iç savaşta körfez koalisyonunu destekledi. Körfez liderleri ile bireysel ilişkiler kurarak bu ülkelerin son zamanlarda İsrail ile normalleşme anlaşmaları için sıraya girmesini sağladı. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı öldürtmesine göz yumdu. Taliban ile masaya oturarak anlaşma imzaladı ve Irak ile Afganistan’daki Amerikan askerlerinin çekilmesi gerektiğini savunuyor.
Biden bu yaklaşım ve politikalara karşı tek bir tutum sergilemiyor. Demokrat aday, başkan yardımcısı olduğu dönemde imzalanan İran nükleer anlaşmasından çekilmenin yanlış olduğunu savunuyor. İran’ın tek taraflı bir müdahaleden ziyade uluslararası bir koalisyon ile baskı altına alınması gerektiğini düşünüyor.
Biden, başkan yardımcılığı yıllarında olduğu gibi İran’a veya Orta Doğu’daki herhangi bir aktöre yönelik askeri güç kullanma fikrine temkinli yaklaşıyor. Bu nedenle Kasım Süleymani gibi isimlerin askeri operasyonla ortadan kaldırılmasının ABD menfaatlerini korumaya katkı sağlamadığını savunuyor.
Diğer taraftan, bölgedeki Amerikan askerlerin çekilmesi konusunda Biden ile Trump arasında benzer bir yaklaşım söz konusu.
Ancak Biden askerlerin çekilmesi konusunda "gerekli koşulların oluşması" gerektiğini düşünürken Trump, ABD’nin Orta Doğu’da on yıllardır devam eden çatışmalardan bir an önce çekilmesi gerektiğini savunuyor.
Trump yönetiminin seçim kampanyasında gururla dile getirdiği İsrail-Filistin stratejisi, Biden tarafından dikkat çekici bir şekilde destekleniyor.
Biden, İsrail ile körfez ülkeleri arasındaki normalleşme sürecine desteğini açıklıkla ifade ederken kendisinin de burada payı olduğunu iddia ediyor.
Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmasına sessiz kalan Biden, ABD Elçiliğini Kudüs’te bırakacağını, Filistin yönetimi için Kudüs’te başkonsolosluk açacağını, Filistin Kurtuluş Örgütünün Washington’daki ofisini tekrar açacağını ve Filistin’e yardımları yeniden başlatacağını ifade ediyor.
Biden’ın aynı zamanda Trump’ın aksine İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’ya koşulsuz desteği sonlandırması ve yasa dışı yerleşimler konusunda ABD söylemini Obama yönetiminin çizgisine çekmesi bekleniyor.