Futbol Federasyonu ayağa kalk

UTANÇ veren yenilginin önünde ve arkasında yanıtlanması gereken sorular var. Kendi sahamızda Hırvatlara 3-0 yeniliyoruz, sorumlular bu yenilgiyi unutturmak çabasında. Yağma yok.

Haberin Devamı

Milli takım ilk kez yenilmiyor, bu yenilgi son yenilgi de olmayacak. Her takımın başına gelebilir. Ama, yenilginin ötesindeki suskunluk ve yaptırımdan kaçmak hepimizi çileden çıkartıyor.
Teknik direktör Hiddink’ten başlayalım. Türkiye Futbol Federasyonu’na (TFF) soruyorum:
Şu anda Avrupa’da en yüksek ücreti İngiltere’yi çalıştıran Capello alıyor, 12 milyon Euro. Onu 8.5 milyon Euro ile Hiddink izliyor. Bizi bu akşam eleyecek olan Hırvatistan’ın teknik direktörü Bilic 300 bin Euro alıyor. TFF 8.5 milyon Euro’yu Hiddink’e neye göre veriyor? Ölçü ne?
TFF’ye soruyorum:
Maç sırasında taraftarlar kaleci Volkan’ı protesto ediyor. Doğru ya da yanlış, o ayrı. Ertesi gün bütün gazetelerde aynı haber var. O haberlerdeki iddiaya göre, Volkan, daha sonra Emre taraftara küfür ediyor. Küfür ettikleri doğru mu? TFF bunu araştırıyor mu? Maçtaki görüntülerden, dudak okumaktan bunu çıkarmak kolay. Küfür ettikleri doğru ise, bu futbolcular hakkında işlem yapıyor mu?
TFF’ye soruyorum:
3-0’lık yenilgide dört futbolcu Arda, Emre, Sabri, Hakan sarı kart görerek cezalı duruma düşüyor. Bu dört futbolcu bu akşam oynayamıyor. Onlar bilerek mi cezalı duruma düşüyor, TFF araştırıyor mu?
YA PRİMLER
Finallere gidecek ülkeler başta, hiç bir ülkede bizim futbolculara ödenen prim kadar yüksek prim yok.
Şu ana kadar bizim futbolculara sekiz milyon lira prim veriliyor. Ama, bizim takım finallere katılamıyor. Katılsaydı, bir sekiz milyon lira daha gelecekti.
TFF’ye soruyorum:
Bu kadar yüksek primin sebebi ne? Bol keseden bu para neye göre?
Futbolcu, teknik direktör, şu, bu, aslında TFF’yi masaya yatırmak gerek. Öncekini ve şimdikini.

Haberin Devamı

Esad yapar ya da yapmaz, bize ne

SURİYE Devlet Başkanı Esad Türkiye’den kendisini ziyarete gidenlere Türkiye’yi şikayet ediyor:
“Türkiye’den beni aradıklarında, bana hep, ‘Obama şunu söyledi, Obama bunu söyledi’ diyorlar. Onların söylediklerini buradaki Amerikan Büyükelçisi bana zaten hep söylüyor. Türkler bana ne tavsiye ediyor, onu söylesinler”.
Esad haksızlık ediyor. Türkiye’den beni arayanlar sözüyle muhtemelen Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu kastediyor. Türkiye her sefer Esad’a reform öneriyor. Esad her sefer reform yapacağını ama, zamana ihtiyacı olduğunu açıklıyor. Reform zamanı bir türlü gelmiyor.
Olayın asıl önemli yönü başka. Türkiye Suriye’yi reform için çok zorluyor. Suriye reformlarını yapsın, demokratik bir ülke olsun, gayet iyi de, biz elin oğlunun iç işleriyle neden bu kadar haşır neşir oluyoruz? İster yapar, ister yapmaz, bize ne?
Ayrıca, Davutoğlu Suriye’deki rejim muhalifleriyle buluşuyor, saatlerce görüşüyor. Her şeye rağmen, diplomatik ilişkilerimizin sürdüğü bir ülkenin muhalifleriyle Ankara’da buluşmak ne kadar doğru?
Birileri bizim iç işlerimize bu ölçüde karışmaya kalksa, biz rahatsız olmaz mıyız? Avrupa Konseyi’nde bir Fransız milletvekili, “sizde seçim barajı çok yüksek” demeye kalkıyor, ağzının payını alıyor, Başbakan Erdoğan, “ona Türk milleti karar verir, siz değil” diyor.
Suriye’de bizim temsilciliklerimize saldırı hiç hoş değil, dün özür diliyorlar. Esad’ın eli bölgede her geçen gün zaten zayıflıyor. Gerginlik politikası kimseye yarar sağlamıyor.

Haberin Devamı

Kızılay Başkanı: Sorunlar çok derin

KIZILAY Başkanı Ömer Taşlı çok dertli.
Van’da çadırların sayıca yetersizliği, kalitesindeki eksiklik, yemek dağıtımı ve benzeri hizmetler depremin üçüncü haftasında sorun olmaya hala devam ediyor. Van’dan gelen haberlerde başka olumsuzluklar da var.
Geçen cuma günü Başkan Taşlı arıyor, kendi açısından anlatıyor:
“Birinci ve ikinci Van depremi ardından biz buraya 60 bin çadır getirdik. 60 bin çadır çok yüksek bir rakam. Aslında, bu büyüklükte bir kentin karşılaştığı depremde olmaması gereken bir rakam. Genel olarak bakıldığında, sorunlar çok derin”.
Başkan Taşlı inşaatları, yapı denetimini ve devamını kastediyor, diye düşünüyorum. Ekliyor:
“Afete müdahalede en az yirmi kriter var. Çadırlar eksi 20 dereceye de, artı 30’a da dayanıklı olacak, helikopterle atılacak, her türlü ihtiyacı karşılayacak ve bunlar aksaklık olmadan yürüyecek”.
Taşlı telefonda daha uzun konuşamıyor, muhtemelen bir mektupla ayrıntılı açıklamada bulunacağını söylüyor. Bekliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları